Şeref Düzyatanlar yazdı... Büyücüler

Rahmetli babaannemden az çok aşinayım, içkiyi bırakayım diye az hoca gezmedi. Bir gün gittikleri hoca kilit mi açmış, mum mu yakmış bilmiyorum ‘Teyze bu akşamdan itibaren torunun ferahlığa erecek, daha korkun olmasın’ demiş. Tabi o akşam ölümlü kaza yapıp az daha dünya hayatından tamamen ferahlığa eriyorduk o ayrı.

Şeref Düzyatanlar yazdı... Büyücüler
20 Kasım 2021 - 08:52

Kimi zaman bu hocaların yolladığı atlet oldu, kimi zaman babaannemin yemeklere karıştırdığı bir karışım. Atlettekileri kendim buluyordum da yemektekileri babaannem mutfaktan ‘ Hadi kuzum yemek hazır, gel karnını doyur’ dediğinde anlıyordum. Çünkü kırk derviş birbirini bilir babaannem bana kuzum derse yemekte kesin bir film olduğunu anlıyordum. O hesap attan düşenin halini attan düşen anlar derler.

Falın, büyünün kırk iki türlüsünü gördüm, bilirler bilemezler onu ben bilemem. Çoğu zaten insanların duymak istediklerini söyleyip parayı kırıyor da, çoğu da sanırım bir şeyler biliyor ki bu alanda master yapıp müşterileri etrafına topluyor. Dedim ya falın kırk iki türlüsünü gördüm. Oyun kâğıdından bakanı, su tasından suya bakanı hatta ileri gidip insanın cemaline bakıp geleceği gördüğünü söyleyeni gördüm. Ama hem vallahi hem billahi şofben borusuyla fal bakanı yeni gördüm. 

Geçen haftalarda sosyal medya hesabının birinde ablamızın birisi elinde şofben hortumu borusu karşısındakine sorular soruyor sonra sorunun cevabına göre hortumu eğip bak şöyle böyle olacak diyor. Kaderi, kısmeti su da, oyun kâğıdında ararsın eyvallah da şofben hortumunda aramak biraz abes değil mi be ablam? Hadi onu geçtim, su ısıtıcısının patentini alıp insanlığa sunan İngiliz ressam Benjamin Waddy Maughan bile şu durumu gördüyse emin olun mezarında saltolar atıp ben bu şofbeni nereden bulup insanlığa adadım demiyorsa adam değilim.

Ne diyelim insanlar duymak istediği şeyleri duymak için dünya para harcıyor, belki de bu falcılar, büyücüler bir nevi terapist rolünü oynuyor bizim haberimiz yok. Kim bilir belki bu işin erbapları tıpkı babaanneme dedikleri gibi ‘Senin toruna bu akşam ferahlık gelecek’ diyerek insanların içine ferahlık salıyor. 

Bu haftada geldim bana ayrılan sürenin sonuna. Huzurlarınızdan ayrılmadan yine bir ateş başı hikâyesini sizlerle paylaşıyor, mutlu ve huzurlu günler diliyorum. 

Geçmiş zamanlarda ramazan yaz ayına denk geldiğinden, mübarek orucunu tutanları da bir hayli bunaltıyor. Köylük yerin birinde iki arkadaş ekin biçerken havanın da sıcaklığıyla neredeyse çatlayacak duruma geliyorlar. Sıcaktan bayılacak duruma gelen iki arkadaş en sonunda kendilerini çeşmenin yanındaki ağacın altına atıyor. Gölgede kesmeyince iki arkadaş pınarın başına gelip ‘Hiç değilse elimizi yüzümü yıkayalım, rahatlarız’ diyerekten suya ellerini daldırıyor. 

İş bu şeytan bunaltacak ya su içsek mi içmesek mi diye birbirine bakarken en sonunda biri ağzını pınara dayıyor. Öyle bir su içiyor ki karnı def gibi geriliyor. Diğeri de aynı şekil suyu içip uzanınca, ilk suyu içen sigara sardığı yerden sesleniyor.

- Ne diyon Mehmet ekmeğimizi yiyip ekin biçmeye öyle mi devam edek?

Haftaya görüşmek üzere sevgi ve saygılarımla…

Şeref Düzyatanlar

Odatv.com

YORUMLAR

  • 0 Yorum