Siyaset, medya, futbol, seks: Berlusconi'nin bitmeyen iktidar arzusu

Galiba onun temel arzusu sonsuz iktidardı. Yalnızca siyasette değil, aynı zamanda medyada, futbolda ve sekste sonsuz iktidar

Siyaset, medya, futbol, seks: Berlusconi'nin bitmeyen iktidar arzusu
15 Haziran 2023 - 09:54

Bazı insanlar ölümsüz gibi davranır, ölümsüz gibi görünürler. İtalyan lider Silvio Berlusconi bunlardan biriydi.

12 Haziran’da, 86 yaşında lösemiden öldüğünde arkasında 86 dava ve 4 bini aşkın duruşma bırakıyordu. Vergi kaçakçılığından reşit olmayan bir kızla para karşılığı ilişkiye girmeye kadar yüklü bir hukuk bagajı vardı. Gençliğinde Milan Hukuk Fakültesi’ni üstün dereceyle bitirmiş olması da herhalde hayatın bir ironisiydi.
 

Hukukçuluk ona göre değildi. O güçlü, daha güçlü olmak zorundaydı. Elektrikli süpürge satıcısı, gece kulüplerinde ve gemilerde şarkıcı, emlakçı oldu. 24 yaşında kurduğu şirketiyle inşaat sektöründe başarı kazanmıştı. Derken Tanrı “Yürü ya kulum!” demiş, o hep kazanmış ama sanki hiç tatmin olmamıştı.

Gözü daha etkili ve güçlü olmanın anahtarı olarak gördüğü medya dünyasındaydı. Yerel bir televizyon kanalıyla başladığı mücadele, 70’li yılların ortasında onu birkaç televizyon kanalının ortaklığına getirdi; 80’lerin başında ise bir medya devi idi.

Bir dizi mağaza, sigorta, ticaret ve emlak şirketi ile bankası vardı. 1986’da ünlü futbol kulübü Milan’ı satın alarak 31 yıl boyunca büyük heyecanlar yaşamış ve yaşatmıştı. Onun döneminde kulüp, tarihinin en başarılı yıllarını geçirmişti.

Bir ara onun için “İtalya’nın en zengin kişisi” diyorlardı. Dünyada da ilk 25’e girdiği söyleniyordu. Forbes Dergisi 2012’de Berlusconi’nin servetinin 5.9 milyar dolar olduğunu yazıyordu.

Bir başkasının “İşte başarı ve mutluluk bu” diyebileceği yerde o durmuyor, bitmez tükenmez hırsıyla yeni bir alana saldırarak sanki gizli hedefine bir adım daha yaklaşmaya çalışıyordu.

Başkalarının emekliliği düşündüğü bir dönemde, 57 yaşında siyasete atıldı.

Ocak 1994’te Haydi İtalya! (Forza Italia!) partisiyle rakiplerine meydan okudu ve 60 gün gibi kısa süre sonra, Mart ayında 8 milyonu aşkın oy alarak (yüzde 43) parlamento seçimlerini kazanıp Başbakan olmayı başardı.

 

Popülizmin en usta örneklerini sergileyen Berlusconi, dört dönem başbakanlık yaptı. En son geçen Eylül ayındaki seçimlerin kazananlarından biri de oydu. Vaktiyle elinden tuttuğu şimdiki İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin sağcı koalisyon ortaklarından biriydi. Aynı zamanda senatör ve Avrupa Parlamentosu üyesi seçilmişti.

***

Vladimir Putin, Recep Tayyip Erdoğan ve Silvio Berlusconi

Siyasette halk gibi konuşup kendisi gibi davranması ve kural tanımamasıyla ünlüydü. Kimilerine göre ABD eski Başkanı Donald Trump’ın “rol modeli” olan Berlusconi, Rusya ve Türkiye liderleri Vladimir Putin ve Tayyip Erdoğan’la da iyi dosttu.

Taziye mesajında “Berlusconi gibisi yoktu” diyen Putin’in bir dönem onu “beş gerçek arkadaşından biri” olarak göstermesi ilginçti. İki arkadaş Rusya’da ve İtalya’da defalarca buluştular; sadece siyaset konuşmadılar, eğlendiler de. Birbirlerine hediye ettikleri pahalı içkiler dillere destan oldu.

2008 Rus-Gürcü Savaşı’nda Rusya’nın tarafını tutan Berlusconi, 2014 Kırım işgalinde de Putin’in arkasında durmuş, Batı’nın yaptırımlarını eleştirmiş, hatta bir ara Kırım’ı ziyaret etmişti.

Ancak Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması, onu biraz gönülsüzce de olsa işgali kınamaya itmişti. “Eski dostu” ile arasına mesafe koymuş gibiydi.

Ama sonradan 86. (ve son) doğum gününde Putin’den 20 şişe votka ve duygusal bir kutlama mesajı aldığı ve ona benzer bir tarzda cevap verdiği ortaya çıktı.

***

Berlusconi doyumsuz biriydi. Para, spor, medya, politika... Ahtapot misali kollarını attığı bütün bu alanlardaki başarıları onu tatmin etmiyordu. Başbakanken kafasına saç ektirmesi ve cildini gerdirmesi, ona sahip olduğu servet ve iktidarın yeterli gelmediğini gösteriyordu.

“Ben politikanın Hz. İsa’sıyım” diyordu Berlusconi. Avrupa tarihinde yalnızca Napolyon’u kendisinden daha başarılı bulduğunu söylüyor, ama Napolyon’dan üstün yanını vurgulamadan da yapamıyordu: “Ben ondan daha uzun boyluyum!”

1936 doğumlu olduğunu hiç hatırlamak istemeyen Berlusconi için fiziksel görüntü yaşamsal önem taşıyordu. Öyle olmasa her sabah bir saat “güzellik seansı” yapar, yanık teni ve moda giysileri ile objektiflere sık sık poz verir miydi?

Hakkında zimmete para geçirme, vergi kaçırma ve sahtekârlık iddiasıyla çok sayıda dava vardı; Napoli mafyası ile ilişkileri dillere destan olmuştu. Ama o aldırmıyor, her konuda bildiğini okuyor, ağzına geleni söylüyordu.

Patavatsızlıkta üstüne yoktu. Solculara, gazetecilere, yargıçlara yönelik hakaretleriyle ünlendi. Mussolini’nin kimseyi öldürmediğini söyleyecek kadar ciddiyetsiz, “Bizim uygarlığımız, İslam uygarlığını döver” diyecek kadar pervasız, seçim kampanyası boyunca seks yapmayacağını ilan edecek kadar densiz, katıldığı düğünde Tayyip Erdoğan’ın gelini Reyyan Uzuner’in elini öpmeye çalışacak kadar işgüzardı. Ve Danimarka Başbakanı olduğu dönemde Rasmussen’in yakışıklılığından dem vurarak “Acaba karımı onunla tanıştırsam mı?” diyecek kadar da ölçüsüz...

***

İkinci karısı Veronica onun çapkınlıklarına ve ilgisizliğine yıllarca dayandı. Berlusconi’nin, 1997’de İtalya güzellik yarışmasında dereceye giren Mara Carfagna’ya “Evli olmasaydım seninle evlenirdim” demesi bardağı taşırdı. Aile krizi Veronica’nın boşanmaya karar vermesiyle sonuçlandı.

Berlusconi’nin adı, medyada defalarca genç kızlarla ve fuhuş haberleriyle gündeme geldi. O bana mısın demedi. Tersine bu konuyu hep öne çıkarmaya gayret etti. 13 Nisan 2008 seçimlerini yüzde 47’lik oy desteğiyle kazanmasından sonra kurduğu hükümette bakanlık koltuğu verdiği dört kadından birinin aynı Carfagna olması, dahası tören sırasında ona “Partimizdeki kadınların ilk gece hakkı lidere aittir. Hem bilirsin, ben kolay kadınları severim” demesi akıllarda kalmıştı.

“Sağcı kadınlar daha güzeldir” ve “Solcular kadından anlamaz” gibi demeçleri dünya basında yankılandı. Yabancı ülke büyükelçilerini toplayıp “İtalya’ya ülkenizden güzel kadınlar getirin” demesi de öyle.

Bir ara, parlamentonun bir oturumu sırasında kürsüden iki kadın milletvekiline gizlice not gönderirken yakayı ele vermişti. Notta yazılan “Orada yan yana çok güzel görünüyorsunuz. Benim konuşmama boş verin, dediklerimin pek önemi yok. İkinizi de öpüyorum” cümleleri, belki de onun farklı alanlara yayılan güç ve iktidar hırsının gerisindeki asıl isteği yansıtıyordu.

***

O hep en seksi, en yakışıklı, en güçlü erkek olmak istemişti. “Yaşına karşın çok dinç, şık, zeki ve şakacı” imajı, onu en mutlu eden şeydi.

Berlusconi’nin kara günleri de oldu. Örneğin, 26 Kasım 2006 ve 19 Mayıs 2007, onun baygınlık geçirerek kameraların önünde bir çuval gibi yığılıp kaldığı, hayatın gerçeklerinin hayal ve isteklere attığı iki sert tokadın tarihiydi. 13 Aralık 2009’da bir saldırı sonucu kanlar içinde hastanenin yolunu tutarken de “güçlü lider” imajı ciddi darbe almıştı.

O sanki hakkındaki skandal iddialardan ve siyasi krizlerden değil, “gençlere taş çıkaran, seksi ve güçlü erkek” imajının zarar görmesinden çekiniyor gibiydi. İlerleyen yaşına rağmen sık sık “yıllara meydan okuma” denemeleri yapardı.

Son dönemde kalp krizi ve covid dâhil bir dizi ciddi sağlık sorunu yaşadı. Her defasında atlatmayı başardı. Lösemiyi de yeneceğine inanıyordu.

Kimilerine göre Berlusconi “ölümsüz” biriydi. En azından 100 yaşına kadar yaşayacaktı.

Ne var ki ölüm onun isteklerine ve hırsına aldırmadı. Diğer bütün “eşsiz liderler” gibi o da “sonsuzluğa uğurlandı”. Arkasında tartışmalı bir yaşam öyküsü bırakarak.

Galiba onun asıl meselesi ve arzusu sonsuz iktidardı. Yalnızca siyasette değil, aynı zamanda medyada, futbolda ve sekste sonsuz iktidar…
 

Hakan Aksay

@AksayHakan[email protected]


YORUMLAR

  • 0 Yorum