Siyaset yeniden geleneksel medyayı keşfetti: Televizyon etkisi hâlâ çok yüksek

Yerel seçimler ile birlikte siyasilerin medyada görünme isteği arttı. Konvensiyonel medyanın inandırıcılığına dikkat çeken uzmanlar, adayların mesajlarını toplu şekilde ulaşılamayanlara göndermek için medyaya yöneldiğini belirtti.

Siyaset yeniden geleneksel medyayı keşfetti: Televizyon etkisi hâlâ çok yüksek
29 Mart 2024 - 10:17

Kayhan AYHAN

Yerel seçimlere 2 gün kalırken her televizyon kanalı ve gazetede adayları projelerini anlatırken görüyoruz. Bazı kanallarda arka arkaya çıkan adaylar söylemlerini buradan halka aktarıyor. Bu durum konvensiyonel yani geleneksel medyanın hâlâ siyasetteki etkisini gündeme getiriyor.

MEDYA YURTTAŞA DAHA İNANDIRICI GELİYOR

Siyasal İletişim Uzmanı Doç. Dr. Gülfem Saydam Sanver, BirGün’e yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: "Konvensiyonel medyanın hâlâ seçmen davranışları üzerinde ciddi bir etkisi var. İnandırıcılık açısından etkili. Bu seçim bunun üzerinden çok ciddi bir ilgi doğurdu. Diğer yandan sosyal medya çok insana ulaşmak için etkili ama bir video dediğimizde 1 dakikalık oluyor, mesajlar kısa ve somut olmalı. Bu nedenle bütünlüklü bir mesaj verebilmek sosyal medyada çok mümkün değil. Bu yüzden siyasiler televizyonları kendilerini daha rahat ve uzun ifade edecekleri bir alan olarak görüyorlar."

Saha çalışmasının seçim kampanyasının en etkili ayağı olduğunu ancak saha çalışması ile her yere gitmenin mümkün olmayacağını vurgulayan Sanver, "Bu yüzden adaylar farklı kitlelere ulaşmak için konvensiyonal medyaya yöneliyor. Konvensiyonel medyanın da genel bir dezavantajı var. Türkiye toplumu çok kutuplaşmış bir toplum. Medyası da kutuplaşmış bir halde. Dolayısıyla her iki tarafın izlediği çok az medya var. Bu nedenle birçok zaman yankı odasında kalındığının farkına varmak lazım. Bu bir yarış. Aynı zamanda bu medya için de bir reyting. İlgi çeken adayları çıkartmayı medya da istiyor. Böyle bir dönemde aktif rol almak istiyorlar. Sonuç olarak sosyal medya ve sahada karşı taraf seçmenine ulaşmak yararlı ama kendi seçmen grubunuzu konsolide etmek için de konvensiyonel medya hâlâ yararlı. Sahte haber hikayesinin yayılımı da daha çok sosyal medyada oluyor. Bu nedenle de konvensiyonel medya seçmende biraz daha güven kısmının yüksek olduğu bir medya hâlâ. Bu yüzden de adaylar kendi vaatlerini buradan yaymayı tercih ediyorlar. Sosyal medya daha hızlı, kısa ve daha karmaşık. Herkesin her şeyi yaydığı bir yer bu yüzden konvensiyonel madyaya ilgi hala yüksek" ifadelerini kullandı.

SOSYAL MEDYAYA GÜVENİLMİYOR

Siyasal İletişim Uzmanı Suat Özçelebi ise "Sosyal medya hâlâ televizyonu ikame edemedi. Televizyonun hem büyükşehirlerde hem de Anadolu'da çok daha fazla etkili olduğunu görüyoruz. Toplumun büyük bir kısmı bilgiyi oradan alıyor. Aynı şeyi gazeteler için söylemek ise mümkün değil. Ancak gazetelerin internnet siteleri gazetelerden çok daha fazla ilgi görüyor. Link verilerek o haber 1 ay gündemde tutulabiliyor. Dolayısıyla konvensiyonel medyanın yazılı tarafında çıkmanın da böyle bir avantajı var" dedi.

Sosyal medyadaki herhangi bir haberin, vaadin inandırıcılığı ve güvenilirliği konusunda endişelerin olduğunu söyleyen Özçelebi, "Sosyal medyadaki bir bilgiyle karşılaşıldığında seçmen, o kanaati yazılı basında, eline aldığı o kağıtta ya da televizyonda doğrudan o kişinin ağzından duyduğunda daha fazla güven duyuyor ve siyasal iknaya daha fazla açık bir hale geliyor. En önemli kısımlardan biri bu güven unsuru" diye konuştu.

Medyanın iktidar tarafından çok manipüle edildiğini de söyleyen Özçelebi, "Bunu 14-28 Mayıs seçimlerinde devlet televizyonu olan TRT'nin iktidar tarafından manipüle edilerek kullanımından gördük. Muhalifler özellikle bu bahsettiğim televizyon etkisini yine çok sınırlı da olsa belli muhalif kanalları kullanarak seçmene ulaşmakta. Oradaki o çarpıtmayı, kendi vaatlerinin çok farklı bir tarzda olabildiğince negatif sunulduğunu da biliyorlar. Bunu ortadan kaldırabilmek için de kendi muhalif medyalarında olabildiğince özellikle televizyonunda görünmek için büyük çaba harcıyorlar. En büyük problemlerden biri de Türkiye'de demokratik bir yarışın olmaması. Yüksek Seçim Kurulu da diğer yargı otoriteleri de bu anlamda bağımsız medyayı ya da bu çarpıtmayı, bu manipülasyonu önleyebilecek bir durumda değil. Yargı bağımsızlığının bu kadar tartışmalı olduğu bir rejimde açıkçası seçim kampanyalarının medya ve propaganda kısmı da eşit koşullarda gerçekleşmiyor" ifadelerini kullandı.

Sahanın partilerin örgütleri tarafından etkili biçimde kullanıldığını da aktaran Özçelebi şunları söyledi:

"Yani bu kadın kolları ve gençlik kolları, Türkiye siyasetinde çok baskın. Özellikle sağ muhafazakâr tabanın kadın kolları da, gençlik kolları da sahada çok ciddi aktif düzeyde çalışıyorlar. Hatta mevcut AK Parti iktidarının Refah Partisi geleneğinden itibaren en etkili olduğu alanlardan biri kapı kapı politikası. Bu politikanın Türkiye'de çok uzun yıllardır özellikle partiler tarafından çok ciddi düzeyde kullanılması onları belli bir yere de taşıdı. Hâlâ Türkiye'de yüz yüze yani seçmene dokunma dediğimiz iletişim çok etkili ve geçerli. Yani biz saha faaliyetini Türkiye'de şu anda özellikle bu son iki seçimde çok yüksek düzeyde gördük. Ben televizyonlarda görünmenin daha çok mesajı daha toplu biçimde daha pekiştirerek, daha tanımlı, çerçevesi çizilmiş bir vaziyette sunulması açısından da tercih edildiğini düşünüyorum. Yani bu denge bir biçimde kurulmuş durumda. Ama özellikle belli konularda çok hızlı aksiyon alma, yanıt oluşturma, kendi kampanya stratejisini ya da bir kriz ortaya çıktıysa o kriz iletişimini gerçekleştirmek ve mesajı çok hızlı biçimde ulaştırmak açısından televizyon hala çok etkili."

YORUMLAR

  • 0 Yorum