Siz nasıl insansınız!
Milyonlarca aile, az sayıdaki yerli ve çok iştahlı yabancıya, bilhassa Körfez sermayesine çocuğunun harçlığını, sofrasının açlığını bile transfer etti. Sözde ücret ve maaş artışları, daha siz yoldayken firar etti, zenginlere kaçtı
1. Ben bu görevde olduğum sürece, faizle mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim ve enflasyonla mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim.
2. Enflasyon, yüksek faiz bilmeyen ülkelerin bozulan dengeler karşısında şaşkına döndüğü dönemde bizim bunun dışında kalmamız mümkün değil.
3. Onlar giderek daha çok sıkıntıya girerken biz önümüzdeki yıldan itibaren ferahlamaya başlayacağız.
4. Faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Bunu farklı yere çevirme gayretine girenlere boşuna uğraşma diyoruz.
5. Faiz belasını kaldıracağız. Bunu kabulleneceğiz, başka çıkışı olamaz.
6. Hâlâ kalkıp da bu mücadelede beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar kusura bakmasınlar. Ben bu yolda faizi savunanla olamam, olmam. Bu konu sıradan bir konu değil.
Başekonomist pek kimsenin anlayamadığı, ama anlayanların çok yararlandığı teorisini bu şekilde ve bir kez daha ilan ettiğinde, iki yıl önce, 17 Kasım 2021'di.
Faiz eylülden aralık sonuna kadar yüzde 18'den yüzde 14'e indirilmiş idi.
Dolar 10,4 TL, Euro 11,8 TL, enflasyonun TÜFE'si yüzde 20'nin hemen altında idi.Dünyada, bu teoriden haberi olmayan 21 merkez bankası faiz arttırmakta idi.
Hava bulutlu ve zemin namüsait, seyirci iki yılda başına ne geleceklerden habersiz, tam seyirci idi.
Sonra biliyorsunuz, 2023 geldi. Kimimiz bugünleri de gördü, kimimiz daha iyi günler göremeden gitti.
Deprem felaket geldi, enflasyon sıkı geldi, seçim zamanı geldi, dolar uçtu gitti.
Seçimlerden hemen önce "Bu kardeşimiz" 80 küsur milyona sarsılmaz, yanılmaz teorisiyle kesin ve mutlak vaadini, klasikler arasında giren şu beyanıyla yine yeniden ilan etti:
"Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece faiz yükselemez. Hep düşecektir."
Tarih 21 Nisan 2023 idi.
Faiz ine indirile yüzde 8,5 idi.
Dolar 19.4 TL, Euro 21,2 TL idi.
TÜİK'in TÜFE'si yüzde 43,7 idi.
Hadi bakalım!
"Bu kardeşimiz iktidarda olduğu süre"ye 5 baz yıl puan daha ekledi. Sonra yağdı yağmur, çaktı Şimşek.
Aradan sadece birkaç ay geçti. Hazirandan itibaren dört ayda, faiz devamlı puan toplayarak, en son eklenen 5 yıl daha iktidar ile, pardon 5 baz puan ile yüzde 30'a kavuştu.
Artık dolar kaç idi, Euro verkaç idi, TÜFE küfelik miydi, siz zaten biliyorsunuz.
Öyle "Açılım, FETÖ, Esad, Rusya, ABD, AB, Suudi Arabistan, BAE, Mısır" gibi politik-diplomatik zigzaglarğ, gelgitleri hatırlamaya bile gerek yok. Bu yeter!
Bir ülkenin, bir devletin "tek yetkili" otoriter otoritesi birkaç ay önce "Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece" demiş…
İki yıl önce "Kusura bakmasınlar ben bunlarla çalışmam" demiş...
Sonra bırakın faizin skor levhasını; hanenizde, işinizde, işsizliğinizde, kiranızda, kiracılığınızda, evliliğinizde evsizliğinizde, çarşıda tam karşıda, pazarda mezarda başınıza neler gelmiş!
Kim kazandı?
Türkiye'de sorulacak en önemli sorulardan biri şudur:
İnanç ve inat, yanılgı ve yenilgi zannettiğimiz bu faiz oyunu ile kim kazandı, kim kaybetti?
Çünkü oyun daha bitmedi.
Yerli ve yabancı kredi hortumcuları, düşük faizli kredilerle, belki yatırım da yaptılar ama genellikle mülkiyet ve servet katladılar. Ülkeyi kapattılar!
Devletin, bankaların elbette kendi paraları olmayan tasarruflar enflasyon karşısında neredeyse bedava kredi olarak verildi bu kapatma için.
Katlanan dövizin büyük döviz havuzlarına, bilhassa Arap yatırımcılara yağdırmasıyla da…
Enflasyon marifetiyle milyonlarca insanın cebinin vantuzlanmasıyla da.
Ah tabii. Siz ve biz de, düşük faizli tüketici kredilerine (kimimiz konut kredisi bile… ama ödenebilir konut taksiti filan uçmuştu!) ve en yaygın biçimde, adından ötürü "kredi" sandığımız "kredi kartları"na, "kredili mevduatlar"a üşüştük, doluştuk, sığıştık, sığındık!
Zannediyorduk ki düşük faizle eksilere gömdüğümüz kart ve mevduat sayesinde, yani ucuz borçlanarak kârlıyız.
Oysa "Başekonomist"in başpehlivanları sırtımızı çoktan yere vurmuştu.
Düşük borç faiziyle bayram ettiğini sananlar, yüksek enflasyonla matemden mateme sürükleniyordu.
Onlarsa düşük faizli büyük kredi alıyorlar; kamuyu, ülkeyi ve ortalama vatandaşı mülksüzleştirip geleceksizleştirip çocukların umutlarını kazıyıp bir de size yüksek enflasyon olarak satıyorlardı.
Bu ülkenin en büyük kaynak transferidir bu. 100-110 yıl önceki servet ve mülkiyet transferlerini saymazsak!
En büyük yoksullaştırma projelerinden biri de oldu!
Milyonlarca aile, az sayıdaki yerli ve çok iştahlı yabancıya, bilhassa Körfez sermayesine çocuğunun harçlığını, sofrasının açlığını bile transfer etti.
Sözde ücret ve maaş artışları, daha siz yoldayken firar etti, zenginlere kaçtı.
Normal bir demokraside milyonlarca insan bunun aritmetik hesabını kitabını yapar, demokratik hesabını sorar!
Milyonlarca insana ne muamele yapıldığının özetini, çok büyüyen, çok zenginleşen, liglere filan adını veren, artık yabancı sermayeli olan birtakım şirketlerin, köle gibi çalıştırdıklarına biraz örgütlenme istediklerinde reva gördükleri anlatıyor.
O çocukların başına gelenler aslında hepinizin başına gelendir!
Oyun bitmedi
Şimdi, hâlâ enflasyon altında olsa da, faiz yükseldi. Gitti sizin bizim kart borçları, kredili mevduat harçları! Çünkü onların faizi hemen yükselebiliyor.
Ne yükselmiyor?
Ucuz faizle, uzun vadeli alınmış, kocaman kocaman kredilerin faizi!
Ağalar, beyler, efendiler, patronlar, çeteler, şeyhler, yandaşlar bir de öyle kazanıyor.
Başekonomist o iki sene önceki konuşmasında demişti ki:
"Bu iş adamlarını da anlamıyorum. TÜSİAD'ı, vesairesi yüksek faizden bahsediyor. Siz nasıl insansınız. Sen işadamıysan, yatırımdan yanaysan işte size kredi. Alın krediyi ve yatırımı yapın. Ben sizden yatırım, istihdam, üretim, ihracat istiyorum. O zaman kaçıyorlar. Bunlar nasıl işadamı? Sonra bize sallıyorlar. İstediğiniz kadar sallayın, tutmaz"
İşte size kredi, tepe tepe kullanın!
Ya millet, siz nasıl insansınız!
YORUMLAR