Tantan Bu ülkede yetişen insanlar dış güçlerin tetikçisi oldu

İçişleri eski Bakanı ve efsane polis şefi Sadettin Tantan SÖZCÜ’ye konuştu. Tantan çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Tantan Bu ülkede yetişen insanlar dış güçlerin tetikçisi oldu
17 Ağustos 2016 - 09:27
FETÖ tehdidi karşısında Cumhurbaşkanı'nın da, Başbakan'ın da tek başına bir şey yapamayacağını ifade eden Tantan, “Toplum acilen doğru bilgilerle bilinçlendirilmeli. Tehdit henüz geçmiş değil.  Meclis kesintisiz çalışmalı, Türkiye'ye, Türk Milleti'ne ait bir devletin altyapısı inşa edilmeli” dedi

İçişleri eski Bakanı ve Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Türk halkının, ülkesine ve milletine sahip çıkma iradesini ortaya koyduğunu belirtti. Bu iradenin ortaya konmasının, gelecek açısından ‘çok güzel' olduğunu ifade eden Tantan, “Fakat bu iradenin, hukuk zemininde ülke ve millet lehine eyleme dönüşmesi gerekiyor. Bunun için de öncelikle parlamentonun tatile girmemesi ve aralıksız çalışması lazım” dedi. İşte Tantan'ın yaşadığımız sürece ilişkin değerlendirmeleri:



YASALAR ÇIKARILMALI: Olağanüstü Hal şartları kamu düzeninin sağlanması için yerine getirilirken, bunun da hukuk zemininde oluşması çok önemli. OHAL şartlarında alınan kararlar TBMM'ye getirilip orada tasdik edilmeli ve yeni kanunlar çıkarılmalıdır.



ÜÇLÜ DEVLET ALGISI: AKP'nin 14 yıllık iktidarında ortaya çıktı ki; üçlü devlet algısında, yani PKK ve KCK Devleti, AKP ve Yandaşları Devleti ile Cemaatler Devleti'nde müthiş altyapılar yapılmış. Bir sürü vakıf, dernek ve sivil toplum örgütü adı altında ve bu altyapılarla gerek insanlar devşirilmiş, gerekse büyük bir ekonomik ve mali birliktelik sağlanmış. Aynı zamanda idari ve siyasi anlamda da büyük bir güç oluşmuş. Böyle olunca da otomatik olarak devletin altyapısı bu güçlerin eline geçmiş. Şu anda devletin bir altyapısı yok. Üçlü devlet algısının ortadan kalkması ve Türkiye'ye, Türk Milleti'ne ait bir devletin altyapısının inşa edilmesi gerekiyor.

HALK BİLGİLENDİRİLMELİ: Birinci derecede, acilen yapılması gereken toplumun gerçek bilgilerle bilinçlendirilmesi. Gece gündüz televizyonlarda hâlâ halka gerçek bilgiler değil, halkın kabul etmesini istedikleri bilgiler dayatılmaya çalışılıyor. Bu son derece yanlış. Halkın iradesini kötüye kullanmak 

isteyen çıkarcı grupların, mutlaka halkın önünden uzaklaştırılmaları lazım. Şu anda halkın güven duyguları sarsılmış vaziyette. Cumhurbaşkanı da, Başbakan da, bakanlar da ne biliyorlarsa halkla paylaşmalılar. Halka yalan söylememeliler.

TEHDİT GEÇMİŞ DEĞİL: Türkiye bir kırılma noktasından geçiyor. Tehdit hâlâ geçmiş değil. Çok büyük bir riskten geçiyor. Çünkü, Türkiye'yi kullanmak isteyen güçler, maalesef Türkiye'nin 

kendi eliyle yetiştirdiği insanlarını, kendisine tetikçi olarak geri döndürmüştür. Bu tehdit karşısında Cumhurbaşkanı da tek başına bir şey yapamaz. İktidar partisi de yapamaz. İktidar partisinin bu konuda tüm parlamentoya liderlik yapması lazım. Ama iktidar da bu liderliği yapmıyor.

DİNLEME AĞLARI ANKARA'DA: NATO'nun dinleme ağları Ankara'nın göbeğinde değil mi? NATO'nun bütün radarları Türkiye'nin her tarafında 

yok mu? Bunlar bir Amerikan kullanım aracı değil mi? Özellikle Büyük Ortadoğu Projesi'nde küresel sermayenin hakimiyetinin sağlanması için kullanılan bir araç bu sistem. Ama Türkiye bu araçta da karar merciinde değil.

Türkiye'nin söz hakkı yok ve bu artık çok açık bir şekilde belli. Sadece karar merciinde varmış gibi gözüküyor. Siyasetin zayıflığından dolayı kendisini kabul ettiremiyor.

MECLİS ÇALIŞSIN: Mahkeme kararı olmadan ve hukuk devletinin yasalarına uygun olmayan kalıcı düzenlemeler yapmamalısınız. Olağanüstü Hal'in 

verdiği yetkilerin geçici yetkiler olduğunu unutmamak gerekiyor. Eğer bu yetkilerle kalıcı düzenlemeler yaparsanız, son derece büyük bir yanlışa daha imza atmış olursunuz. İşten çıkarmalar, okulları kapatmalar gibi yargı kararı olmaksızın insanların mallarına mülklerine el koymak gibi düzenlemeler, mahkeme kararı ile şekillenmezse ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bu konuda bir takım çalışmalar yapılmazsa, gelecekte bu insanların meşru hakları gasp edildiği gibi, geri dönüşü çok zor bir durumla karşı karşıya da kalınabilir.



TEHDİT ÖNLENİR: Türkiye'nin bir anayasa 

değişikliğine ihtiyacı yok. Şu andaki uygulamalar zaten anayasayı ortadan kaldırmış vaziyette. Kimse anayasaya uymuyor. “Anayasayı kaldırdım” diyen bir Cumhurbaşkanı var. “Anayasayı tanımıyorum” diyen bir içişleri bakanı var. Bugün ülkenin ihtiyacı olan şey; devletin temel altyapılarının yeniden yapılması. Bu altyapılar yapıldığı ve halk da bilinçlendiği takdirde, her türlü yanlış ve tehdit de önlenebilir. Çünkü Türkiye'nin bu kabiliyeti ve gücü var. Önemli olan bu gücü kullanmak. Burada da parlamentoya büyük bir görev düşüyor. Milletvekillerinin kendi gelecek çıkarlarını düşünmeksizin, geçmişi bir tarafa koyarak, yeniden bir kurucu meclis gibi çalışması 

gerekiyor. Ama ne yazık ki parlamentoda ne böyle bir hırs, ne de böyle bir heyecan göremiyoruz.

OHAL'İN İÇİNE PKK'YI KOYMADILAR, BU AYIPTIR

Türkiye'nin her gün şehit üstüne şehit verdiğini hatırlatan Yurt Partisi lideri Sadettin Tantan, OHAL'in içine PKK ile mücadelenin konulmamasına anlam veremediğini söyledi. Tantan, şunları söyledi:

“Bu çok ayıp bir şey! FETÖ'nün mal varlıklarına şakır şakır nasıl el konuyorsa, isterlerse PKK'nın da mal varlıklarına el koyabilirler. Üstelik hepsi belli. Bugün PKK ve KCK devletinin altyapısı var. Fethullah 

Gülen'in mal varlığı ne kadar büyükse, KCK ve PKK'nın mal varlığı da o kadar büyük. Bizim etrafımızı da kuşatmış vaziyette. Bugün bizi Kandil'den tehdit ediyor. Niye Kandil'e gidip el koyamıyoruz? Niye şikayet ediyoruz?”

PKK ile mücadelede çözüm sürecine geri dönülmesi şeklindeki önerileri de sert bir dille eleştiren Sadettin Tantan, şunları söyledi:

BU TÜRKİYE'NİN SONU OLUR…

“Çözüm sürecine dönmek demek; Türkiye'nin sonu demektir. Bu iktidarın görevi; PKK ve IŞİD terörünü yerinde imha etmektir. Bunu yaparken de halka güven vermektir. PKK Kürt vatandaşların haklarını savunan bir örgüt değil, bunu halka iyice anlatmaları gerekiyor.

 PKK Ortadoğu'yu dönüştürmek üzere küresel gücün emrindeki bir taşeron örgüttür. Bu bölgedeki halkları ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Hem Kürtleri öldürmüştür, hem o bölgede yaşayan, bir sürü medeniyet ve uygarlıklardan gelen insanları öldürmüştür. Ortadoğu coğrafyasında da aynı şeyi yapıyor. Suriye'deki harekete baktığınız zaman; oradaki Kürtleri de, Arapları da yok ettiğini, göçe zorladığını görüyorsunuz. Türkiye için en büyük sıkıntılardan biri de bu göçtür. Suriye'den Türkiye'ye göç edenlerin kimliklerine bakılıp, iyice araştırıldığında, Türkiye'nin bu göçten dolayı da büyük bir tuzakla karşı karşıya olduğu açıktır.”

YORUMLAR

  • 0 Yorum