Terörün kaynağı neresiymiş?

Tayyip Erdoğan, İstanbul'da bir eğlence merkezine yönelik kanlı saldırıdan sonra "Farklı terör örgütlerinin ülkemizi hedef aldıkları bu saldırıların, bölgemizde yaşanan hadiselerden bağımsız olmadığının farkındayız. Ülkemize yönelik tehditleri ve saldırıları, kaynağında yok etme konusunda da kararlıyız." dedi.

Terörün kaynağı neresiymiş?
02 Ocak 2017 - 23:15
Rus Büyükelçisine suikasttan sonra "Suikast, ABD'nin panik atağıdır!" başlığı altında "Olayı katilin yetiştiği ortamdan hareket ederek sadece FETÖ'ye yıkmak ve arkasındaki gücü görmezden gelmek, Türkiye'ye bir yarar sağlamaz, Üstelik bu kişi, FETÖ ile mücadele başlatıldıktan sonra polislik mesleğine kabul edilmiştir! Bu durum, FETÖ operasyonlarının da yanlış yürütüldüğünün somut bir delilidir." değerlendirmesinde bulunmuştum. 

***

Burada ne demek istediğim belliydi. FETÖ, IŞİD veya PKK/PYD/YPG, terörün tetikçileridir. Terörün kaynağı ise ABD gibi büyük bir ülkeyi, müttefiklerine karşı bile terör örgütü kurmak için kullanmaktan kaçınmayan ABD derin devletidir.

Bazıları "Suikast, ABD'nin panik atağıdır" dediğim halde "sadece FETÖ'ye yıkmak" ifadesini öne çıkarıyor ve benimle ve Yeniçağ ile ilgili tezvirat yapıyor! Ayrıca FETÖ'nün yaptığı kesin olan 15 Temmuz darbe girişiminin, iktidar tarafından Türkiye'yi tek adam sistemine mecbur etmek için kullanılmasını sorguladığım için de hiçbir dayanağı olmayan iftiralar atanlar var.

Tayyip Erdoğan, birkaç gün önce Türkiye'nin Cumhurbaşkanı sıfatıyla terör örgütlerine ABD'nin silah verdiğine dair açıklamalar yaptı!

Erdoğan dün de "Türkiye'ye yönelik terör saldırılarını kaynağında yok etmek"ten söz etti.

Tam da bunu kastediyordum işte.. Bu kadar net ifadeleri anlamamak mümkün olmadığına göre çarpıtanların çirkin bir kasıtla hareket ettikleri belli!

***

Ayrıca FETÖ'nün en güçlü zamanında, 25 Ekim 2005 tarihli Yeniçağ'da "Sınıksız misyoner" başlığı altında, ulusalcıları "Kemiksiz, kimliksiz ve hedefsiz bir dalga. Bunlar aşılacaktır." diye suçlayan Fethullah Gülen'e şöyle hitap etmiştim:

"Diyeceksiniz ki Sait Molla'nın Kuvayı Millîye'ye karşı çıkması gibi, bugünkü ulusalcılara karşı çıkan kim? Bu karşı çıkışın sahibi, neredeyse dünyanın bütün papazları, hahamları, patrikleri, zangoçları ile İstanbul'da, Vatikan'da ve halen ikamet ettiği ABD'de bir araya gelip, sözde dinlerarası diyalog kuran Fethullah Gülen'dir.

Senin dinlerarası diyaloğun kemikli oluyor öyle mi? Peki Papa, 1991 yılında, kendisine bağlı bütün kiliselere gönderdiği 'Kurtarıcı Misyon' başlıklı yazıda ne diyor:

'Dinlerarası diyalog, kilisenin bütün insanları kiliseye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır. Bu misyon aslında Mesih'i ve İncil'i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir.'

Bu durumda, sen de o misyonun bir görevlisi, misyoneri olmuyor musun Fethullah Gülen?

Papa'yı ziyarete gittiğinde, 'Papa cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan dinlerarası diyalog için Papalık Konseyi misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz' hitabında bulunan sen değil misin?

Sen, Hıristiyanlarla, Yahudilerle amentü birliği yaparken, biz de Alevilerimizle amentü birliği yaptık, kucaklaştık, bunda ne kötülük görüyorsun Fethullah Gülen?"

***

Bu ifadeleri 2005'te yayınlayabilecek kaç gazete vardı?

Bu tavrımıza karşılık hakkımızda iftiralar düzenlendi, gazete manşetlerinden hedef alındık, telefonlarımız dinlendi ama bu tertiplerin hiçbiri tutmadı.

Gerçekler bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarılmazsa, Türkiye üzerindeki oyunlar, büyüyerek devam eder.

Bu bakımdan 15 Temmuz darbe girişiminin zamanında haber alınamadığı yalanıyla halkı oyalamak, halen sürmekte olan "kaos çıkarma girişimi"nin ABD'nin Büyük Orta Doğu Projesi çerçevesinde plânlandığını gözlerden kaçırmaktır!

Terörün kaynağı bellidir!

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum