Tıp dünyamızda yeni salgın: Obezite cerrahisi

Toplumun yüzde 30'undan fazlasını etkileyen bir sorunun herkesi ameliyat ederek çözülemeyeceği açık

Tıp dünyamızda yeni salgın: Obezite cerrahisi
26 Eylül 2022 - 10:14 - Güncelleme: 26 Eylül 2022 - 10:17

Daha önceki yazılarımda sıkça vurguladığım bir konu, cerrahi girişimin başka bir seçenek olmadığı zamanlarda başvurulacak yöntem olduğudur. Halen başta bazı kanser türleri olmak üzere, maalesef, cerrahi ilk ve tek seçenek olmaya devam ediyor.

Bunun hep böyle devam etmeyeceğini umalım ve bekleyelim. Zamanında sık uygulanan ve artık gereksinim duyulmayan ülser ameliyatları etkin ilaçların ortaya çıkması üzerine artık neredeyse hiç yapılmıyor. İyi ki de yapılmıyor zira bazen ameliyat sonrası problemler ülserin kendisinden daha çok rahatsız edici olabiliyordu.

Daha yakın bir tarihte ise bir "reflü" salgını yaşadık ve neyse ki hafifledi. Ağzına acı su gelen ve hafif öksürüğü olanlar kendini ameliyat masasında bulabiliyordu.

Şimdiki salgının adı ise "obezite cerrahisi". Morbid obes denilen aşırı kilolular için, şimdilik, kabul edilebilir bir ameliyat sayılabilir çünkü bu hastalarda, kontrol edilemeyen diyabet ve tansiyon yüksekliği başta olmak üzere, hayatı tehdit edici sorunlar olabiliyor.

Ancak vur denilince öldüren cerrahlar diyet ve spor yapmak zahmetine katlanamayan hafif kilolu hastaları da ameliyat masasına yatırıveriyorlar. Aşırı kiloluların ameliyatlarından sonra kan şekerinin düştüğü ve ilaca bağımlılığın azaldığı gözlenince bu tür ameliyatlar diyabete çareymiş gibi de pazarlanmaya çalışılıyor.

Midenin içine balon yerleştirilmesi, mideye kelepçe yerleştirilmesi gibi daha basit sayılabilecek yöntemler denendi ama pek tutmadı. Günümüzde başlıca iki tür ameliyat yapılıyor.

Birincisi, ve en sık yapılanı, mideyi küçülterek bir tüp haline getirmek ve bu şekilde ağızdan gıda alımını en aza indirmek. Bu hastalar erken dönemde kilo veriyor, kan şekeri düzeyi ve tansiyonları kontrol edilebilir hale geliyor. Ancak, bir iki yıl içinde, eğer yaşam tarzlarını değiştiremezlerse, eski kilolarına dönmeleri kaçınılmaz oluyor. Zira bu süre içinde küçülen mide eski boyutlarına ulaşıyor.

Diğer ameliyat şekli ise barsağın başlangıç noktasını ince barsakların önemli bir kısmını atlayarak ileri bir yere iliştirmek ve bu şekilde ağızdan alınan gıdaların safra ve sindirim enzimleri ile karşılaşmalarını engelleyerek emilimi en aza indirmek. Bu işlem teknik olarak daha zor olduğundan genellikle aşırı kilolulara, yüksek doz insülin kullanan diyabetik hastalara veya mide küçültme ameliyatından sonra eski haline dönenlere uygulanıyor. Ameliyat sırasında ve sonrasındaki sorunların dışında bu hastalarda ileri dönemlerde, az emilime bağlı olarak,  ciddi vitamin ve mineral eksikliği görülebiliyor.

Bu alanda ilk ameliyatlar 1950'li yıllarda yapılmaya başlanmış. İnce barsağın üst kısmını daha alt kesimlere birleştirerek emilimin engellenmesi için yapılan işlemde hastalar kilo vermiş ama durdurulamayan ishaller, kemik erimesi ve vitamin eksiklikleri başta olmak üzere birçok sorun ortaya çıkınca vaz geçilmiş. Neyse ki bu yöntemde yeni bir ameliyatla hastaları normale döndürmek mümkün.

1960'lı yıllara gelindiğinde Dr. Edward E. Mason midesi bir nedenle alınan hastalarda kilo kaybı olduğunu gözlemleyerek midenin küçültülerek ince barsağa bağlanması yöntemini geliştirmiş. Bu yöntem geliştirilerek kullanılmaya devam ediliyor. Bu hastaların yaşam şekillerini düzenlemeleri ve ömür boyu vitamin desteği almaları da şart.

Dr. Mason bu yöntemi popülarize etmeye çalışırken en büyük eleştirilerden biri de obezitenin hastadan kaynaklanan psikolojik bir sorun olduğu inancıydı. Öyle ya, cerrahlar psikolojik bir hastalığı cerrahi yoldan tedavi etmeye çalışmaktaydı ve anlamsız gözüküyordu.

Günümüzde ise obezite metabolik bir hastalık olarak değerlendiriliyor. Obez hastalara bakıldığında iki değişik görüntü ortaya çıkıyor: Fazla kalori aldığı, yani çok yediği için kilo alanların vücut yapısı ile obezitenin metabolik bir hastalık olarak görüldüğü hastaların vücut yapısı birbirinden çok farklı.

Ne olursa olsun cerrahlar, şimdilik, psikolojik/metabolik bir hastalığı cerrahi olarak tedavi etmeye çalışıyorlar. Bu durumu yıllar önce yapılan ülser ameliyatlarına çok benzetiyorum. Ayrıca toplumun yüzde 30'undan fazlasını etkileyen bir sorunun herkesi ameliyat ederek çözülemeyeceği de açık. Problemin aşılmasını sağlayacak uygun bir ilaç tedavisi ile çözülebilmesi için çalışmalar son hız devam ediyor. obezite için yapılan ameliyatların sonunun gelmesi çok uzak gözükmüyor.
 

Özdemir Aktan

[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum