Türkan Şoray, 'Selvi Boylum Al Yazmalım'ın sonunda Kadir İnanır'a dönmek istedi

Usta senarist ve yönetmen Ali Özgentürk, 70 yıldır 500’den fazla defterde tuttuğu notlarını ‘Gizli Defterlerim’ kitabında bir araya getirdi.

Türkan Şoray, 'Selvi Boylum Al Yazmalım'ın sonunda Kadir İnanır'a dönmek istedi
02 Aralık 2018 - 10:46
Kimler yok ki: Yaşar Kemal, Yılmaz Güney, Atıf Yılmaz, Hülya Avşar, Türkan Şoray, Kemal Sunal ve niceleri... Anılar, sevinçler, acılar... Kısa süre önce hayatını kaybeden Bernardo Bertolucci’nin de yakın dostu olan Özgentürk’le buluştuk, gizli defterlerin sayfalarında dolaştık.


Defterlerinizi 70 yıllık hayatınız boyunca gizlemişsiniz; açmaya nasıl karar verdiniz?

- Yaşadığım her şeyi yazmadım elbet. Bir not düşme şeklinde oluştu bu defterler. Bunları yazmanın beni ıslah ettiğini gördüm. Fevri taraflarımı törpüleyen bir yanı vardı. Terapi gibiydi. Bazen birini aramak istiyorsun, onu çok seviyorsun mesela ama açıp söyleyemiyorsun. Yazınca aramaya gerek kalmıyor.

Aşağı yukarı kaç defter?

- Lise yıllarımdan beri yazdığım 500’e yakın defterim oldu... Pek çok ünlü kişi aleyhine notlarım vardı ama onlar bende kalsın istedim, doğru bulmadım açıklamayı. 


Türkan Şoray, ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ın sonunda Kadir İnanır’a dönmek istedi

 






Hadi başlayalım: Tek kelime Fransızca bilmeden Aragon’a nasıl şiir okudunuz, bu ne cesaret?

- Sorma, Paris’e ilk gidişimdi. Haziran 1974. Mehmet Ulusoy ve sevgilisinin evinde kalıyordum. “Sana bir sürprizim var” dedi. Bir gece kulübüne gittik. Fransız olmayan sadece ikimizdik. Yaşlı bir adam bir şeyler anlatıyordu. Mehmet, “Bak, bu yaşlı adam Aragon” dedi, beni tanıştırdı. Hepimiz çok içkiliydik. Buna rağmen utanarak Aragon’un ‘Elsa’nın Gözleri’ şiirinin bazı bölümlerini Fransızca okudum. Fransızca bilmiyordum. Bütün grup ayağa kalktı. Ömrümde heyecanlandığım ender anlardan biriydi. 

Kitabı okuyunca imrendim. Sevdiğimiz herkes bir şekilde hayatınızdan geçmiş. Geçen hafta hayatını kaybeden ünlü yönetmen Bernardo Bertolucci de yakın dostunuzdu...

- Nasıl tanıştığımızı anlatayım hemen: 1985’te Tokyo Film Festivali’ne gittim. İlk filmlerini yapmış 10 yönetmendik ve 500 bin dolarlık ödül için yarışıyorduk. Bernardo jüri üyesiydi. Festival süresince çok ciddiydi. Pek görmedik onu. Büyük ödülü ‘At’ filmiyle ben kazandım. Festival yönetimi jüriyi ve yarışan yönetmenleri birkaç gün daha misafir etti. Tokyo’nun altını üstüne getirdik. Komünistliği, serseriliği, dansı, şiiri, aşkı, sinemayı konuştuk. Orada Bernardo ve birkaç yönetmen aramızda anlaştık. Çektiğimiz filmlerde birbirimizin adını geçirecektik. O benim adımı ‘Çalınmış Güzellik’te geçirdi.

Siz?

- Ben de ‘Mektup’ adlı filmimde ondan söz ettim. Çok sonra benim aracılığımla İstanbul Film Festivali’ne geldi. İstanbul’un her yerine gittik. 

Olay yaratan sahnenin perde arkası 

‘Paris’te Son Tango’nun başrol oyuncusu Maria Schneider’ın, filmdeki tecavüz sahnesinden haberi olmadığı iddiası var. Siz ne biliyorsunuz bununla ilgili?

- İtalya’da Bernardo’yu çok ziyaret ettim. O filmin kamerasında Vittorio Storaro vardı. Onunla da konuştuk. Bir setin en gizli anlarını kameramanı bilir. Vittorio bütün basına “Maria’ya bunun yapılacağı anlatıldı, senaryoda da var” demişti. Tereyağı fikri sabah Marlon’dan gelmiş, bir tek o söylenmemiş. Bazen yönetmen, oyuncuya her şeyi anlatmayıp doğallığı yakalamak ister. Şimdi Bernardo’nun nasıl bir sinemacı olduğu yerine, bu yazılıyor. Bernardo’yu bir tecavüz sahnesine indirgeyemezsiniz. Bu yanlış bir şey. 

‘SEVGİ EMEKTİ’ repliğini kızıma bakarken yazdım

 ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ın senaristiydiniz. Türkan Şoray filmin sonunu değiştirmek istemiş, sonra...

- Finalde Türkan Şoray’ın oynadığı Asya, tutkuyla âşık olduğu İlyas’ı (Kadir İnanır) değil, ona ve çocuğuna emek veren Cemşit’i seçiyordu. Ben senaryoyu böyle yazmıştım ama çekimler sırasında Türkan Şoray, “Asya filmin sonunda İlyas’a dönsün’ diye tutturdu. Çünkü star, stara dönermiş! Atıf (Yılmaz) Abi de onay verdi. “Filminiz de finaliniz de sizin olsun” diyerek bavulumu topladım. Yola düştüm. Bir araba gelecek, beni alıp gidecek. O sırada Rüçhan (Adlı) Bey’le karşılaştık. Çok nazik bir adamdı. “Siz niye çekimde yoksunuz” dedi. Anlattım. Haberinin olmadığını söyledi. İzah ettim, “Türkan, Kadir’e döner ve hoş bir final olur ama bu hakikat değil” dedim. Hak verdi, “Ben ikna ederim” dedi, etti de...

Filmden bugüne taşınan bir replik: “Sevgi neydi; sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti.” Sosyal medyada da yaygın kullanılan bu sözlerin ilginç bir hikâyesi var... 

- O sırada Işıl Özgentürk’le evliydim. Atıf Abi, bu senaryoyu yazmamı istedi. Bir sene falan sürdü yazması. Bugüne kadar da beş kuruş almış değilim bu işten. Evimize Işıl bakıyordu. Ben de bebeğimize bakıyordum. Karda onu, arabasıyla Erenköy Kız Lisesi’nin bahçesine götürüyordum. Bu replik oradan çıktı. Ona verdiğim emekten doğdu. Ki annem 11 çocuk doğurdu. İkisi yolda vefat etti. Daha birini sevmeye fırsat bulamadan, öbürü doğuyordu. En büyük çocuk bendim, çocuklarını iyi yaşayamadı annem. Kızım Dünya’ya bakarken hep annemi hatırladım. Annem bu kadar çocuk yaptığı halde, çocuksuz kalmıştı. Ölümünde de gizli bir intihar sezdim. Yanlışlıkla tarım ilacı içecek kadar akılsız değildi. 

Atıf Yılmaz’a repliği götürdüğünüzde ne dedi?

- “Ne demek lan bu, sen sosyalist olduğun için bunu yazdın” dedi. “Atıf Abi, ben evde bir bebek bakıyorum, ona bakarken yazıyorum” deyince şaşırdı. Bir tuhaf oldu. Gözünden bir damla yaş aktığını gördüm. (Gözleri doluyor) Atıf Abi bu senaryoyu en duyarlı çekebilecek tek yönetmendi. O olmasaydı ne bu senaryo olurdu ne de film...
 

YILMAZ GÜNEY’İ UNUTTUK MU?


Türkan Şoray, ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ın sonunda Kadir İnanır’a dönmek istedi

 






Büyük bir sanatçıydı. Hatta bu sanatçı, bu topraklarda kendisini açığa çıkaramamıştır ve ürününü yeterince verememiştir. Bunun birçok nedeni kendisindedir, toplumsal koşullardadır, siyasal koşullardadır. Vahim olan, bugün Yılmaz Güney’in sinemasına hiçbir yerde rastlamıyorsunuz. Yeni kuşaklar bundan yoksun bir şekilde yetişiyor. Kendiliğinden, nereden oluştuysa bir yasak oluştu Yılmaz Güney’in üzerinde. Onyıllardır bu toplumu meşgul eden Yılmaz Güney diye bir efsane bugün yok. 

Kemal Sunal ilk nerede parladı?


Türkan Şoray, ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ın sonunda Kadir İnanır’a dönmek istedi

 




Kemal Sunal’la ilk karşılaşmanızı anlatır mısınız ?

- İstanbul’a geldim, öğrenciyim, geçim paramı kazanmam lazım. Ulvi Uraz, tiyatrosunu kurmuş, ‘Teneke’ye figüran arıyormuş. Sıraselviler’de dokuz katlı bir apartmana girdiğimde Kemal diye bir adam geldi yanıma. Onunla merdivenleri çıkmaya başladık. “Sen niye geldin” dedim. “Ulvi Uraz’a çıkıyorum” dedi, “Ben de” dedim. O kişi Kemal Sunal’dı. Birçok kişi figüranlık için bekliyor, Ulvi Hoca ikimizi seçti. Oyunun ilk gecesiydi. Ben tombalacıyım, öyle geçiyorum sahneden. Ona verdiği rol de şöyleydi: Sahneden geçecek ama geçerken birine bağırıp bir haber verecek. Kemal öyle bir geçti, replik yok, salonda bir kahkaha patladı. Ulvi Abi “N’aptın lan sen” dedi. Kemal korktu, “Bir şey yapmadım hocam” diye cevap verince Ulvi Abi, “Ne yaptıysan bir daha yap bakayım” dedi. Oyunun metninde böyle bir şey yok, Kemal yine geçti, yine kahkaha patladı. Kemal Sunal o gün doğdu. Ulvi Abi ondaki ışığı gördü. Bazı insanlar o haleyle doğuyorlar ve o haleyi biri keşfediyor.

Türk sinemasında star ışığıyla doğan başka kimler var? 

- Türkan Şoray, Yılmaz Güney mesela... Hülya Avşar’ın da vardır. Çok profesyoneldir. Yalnız sinema yapsaydı, Türkan Hanım gibi ikonlaşmış bir star olurdu... Türkan Hanım bir sinema kölesiydi. 

‘PARİS’TE SON TANGO’DA NE OLMUŞTU?


Türkan Şoray, ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ın sonunda Kadir İnanır’a dönmek istedi

 






1972 yapımı ‘Paris’te Son Tango’nun başrol oyuncularından Maria Schneider, 2007’de Daily Mail gazetesine bir röportaj verdi ve filmdeki ‘tereyağlı tecavüz’ sahnesi hakkında konuştu: “Orijinal senaryoda yoktu. Fikri Marlon buldu. Bana sahneyi çekmeden hemen önce bahsettiler, çok sinirlenmiştim. Marlon ‘Dert etme, bu yalnızca bir film’ dedi. Ama sahne sırasında gerçek gözyaşları döküyordum. Kendimi aşağılanmış, açıkçası biraz tecavüze uğramış gibi hissettim; hem Marlon hem de Bertolucci tarafından.” Bertolucci ise 2013’te bir açıklama yaptı: “Tereyağı fikrini çekim sabahı Marlon’la birlikte bulduk. Maria’ya bir manada korkunç davrandım, ona neler olduğunu söylemedim. Çünkü onun bir aktris olarak değil, bir kız olarak tepki vermesini istiyordum. Bunu söylemediğimiz için benden ve Marlon’dan nefret etti. Bundan dolayı kendimi çok suçlu hissediyorum. Evet, suçluluk duyuyorum ama pişman değilim.”
 



 



 



 



Oğuz Aral’ın pavyonda ne işi vardı?


Türkan Şoray, ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ın sonunda Kadir İnanır’a dönmek istedi

 




Size kitapta olmayan bir anımı anlatayım: 15 yaşındayım. Bir grup kurmuşum, köylerde oyun oynuyoruz. Bir gün yine babamdan gizli tiyatro yaparken, Adana’da bir duvarda ‘Oğuz Aral ve arkadaşları Seyhan Pavyonu’nda’ diye bir ilan gördüm. Pavyon ortamında Oğuz Aral’ın soyut oyunları, ne tuhaf değil mi? Arkadaşlarla geceleyin gittik, pavyonda onlarla tanıştım. Dost olduk, İstanbul’a ilk geldiğimde otobüsten inip Krepen Pasajı’na, onların yanına gittim. Masadakilere bakın: Oğuz Aral, Tomris Uyar, Turgut Uyar, Yaşar Kemal, Komet, Ömer Uluç, Osman Arolat... İstanbul’a girişim bu şekilde oldu, şanslıydım. 


Türkan Şoray, ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ın sonunda Kadir İnanır’a dönmek istedi

 


 

 





İpek Özbey


İpek Özbey
[email protected]



YORUMLAR

  • 0 Yorum