Türkiye'de müteahhit sayısı: 453 bin 497 Almanya'da: 3 bin 550

Başlık iki türlü yorumlanabilir… Birincisi şu: Türkiye, her alanda olduğu gibi müteahhit yetiştirmede de o kadar mahir bir ülke ki Avrupa bizim yanımızda nal toplar.

Türkiye'de müteahhit sayısı: 453 bin 497 Almanya'da: 3 bin 550
28 Ocak 2020 - 09:35 - Güncelleme: 28 Ocak 2020 - 20:38
Almanya bile topu topu 3 bin 550 müteahhit yetiştirebilmiş. Bütün Avrupa’daki toplam sayı 50 binden biraz az. Demek ki, bizim onda birimiz kadar anca… Müteahhit ihraç eden ülkeler birliği kurulsa, tartışmasız lideriz. Ama kurmazlar, bizi çekemediklerinden! 

İkinci yorum, halkı galeyana getirici, tedirgin edici:

Türkiye’de kolay elde edilen mesleklerin başında müteahhitlik geliyor. Diyelim ki bir yıl karpuz sattınız. Mevsimine göre önce İran’dan ardından Adana’dan getirdiniz, şansınız yaver gitti. Çok iyi para kazandınız. Tekrar kazanç için yeni karpuz sezonunu mu bekleyeceksiniz; kış başında alın bir müteahhitlik belgesi, atın temeli, gerisi Allah kerim. Hemen belge alamıyorsan, geçici al, işe başla. Toplam 453 bin 497 müteahhidin 145 bini geçici belgeyle iş yapıyor. 

Siz hiç geçici inşaat mühendisi gördünüz mü?

Siz hiç geçici doktor gördünüz mü?

Resmi olarak müteahhidin “geçici belge” ile iş yapanı var. 

Bu rakamları başkentte emlak deyince ilk akla gelen, bu alandaki pek çok dernekte de yöneticilik yapmış Salim Taşçı’dan aldık. 

Sistemini karaya değil de rayına oturtmuş ülkelerde toplumun sağlığı, güvenliği ile ilgili mesleklerin temel yasası var. Türkiye’de müteahhitliğin yasası yok!

Var ya; saldım çayıra mevlam kayıra… Bizdeki binalar da o hesap:

Saldım gökyüzüne, ne dikine hem düzüne!

***

24 Ocak akşamı meydana gelen Elazığ merkezli 6.8 şiddetindeki depremden sonra iki refleksimiz harekete geçti:

Birincisi; bütün eleştirilerin dışında, önemli bir yara sarma, ayakta kalma, dayanma gücü olarak birlik-beraberlik ruhu.

İkincisi; televizyon ekranlarının “fay-dalı” tartışmaları…

Elazığ depreminden sonra da genel bir dayanışma duygusu yükseldi. Bu sadece depreme karşı değil, ülkenin bütün temel sorunlarına karşı diri tutulması gereken bir güç. Ancak iktidar birlik beraberliği şu noktaya indirgiyor:

İktidarın etrafında, tartışmasız bir şekilde kenetlenmek.

Bunun dışındaki her davranış “suç”. Depreme karşı ilk önlem de alındı; sosyal medya paylaşımlarından yine suç üretildi. 

Türkiye’deki hukuk sistemine ilişkin şöyle bir karşılaştırma vardır:

Gerçek hukuk devletlerinde yasak olan, Türkiye’de serbest… Serbest olan da yasak!

Deprem gibi bir felakette bir yönetici başarısız kalmışsa, hiç beklemez istifa eder. Bizde ise yöneticinin başarısızlığı dile getirilirse hemen ensesine yapışılır!

Zira Türkiye’deki yönetim anlayışında “istifa”nın “de” hali vardır; istifa değil, “istifade” müessesesi geçerlidir. Yine böyle bir dönem yaşıyoruz. 

Birlik berberlik duygumuzu güçlendirelim; aklın ışığında…

Birlik beraberlik duygusunu güçlendirelim; bilimin ışığında…

Birlik beraberlik duygusunu güçlendirelim; halktan yöneticilere kadar, sorumluluk bilinciyle…

***

Depremin ertesi günü iktidarla arasının iyi olmaması mümkün olmayacak bir müteahhitle karşılaştık. Site şeklinde bir inşaat almış. Belli bir noktaya geldikten sonra inşaat maliyetleri artınca, müstakbel sahiplere durumu anlatıp biraz daha fazla ödeme yapmaları gerekeceğini söylemiş. Ciddi bir tartışma çıkmış. Anlaşamamışlar… İşi yeni bir kişiye devretmiş. Yeni müteahhit, değil fazla ödeme, mevcut ödeme planından da dörtte bir oranında indirim yapıp işe koyulmuş.

Safça sorduk:

- Bu ne anlama geliyor?

Sıradan bir durummuş gibi yanıtladı:

- Demirden çimentoya tüm malzemelerden yüzde 50 çalmak anlamına geliyor!

Mustafa Balbay

[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum