Yamyam sevgililerin inanılmaz serüveni

Son derece kendine özgü, kimilerini ürkütüp nefret ettirecek; kimileriniyse yeniliği ve cesaretiyle kendine çekebilecek bir film

Yamyam sevgililerin inanılmaz serüveni
25 Kasım 2022 - 10:19 - Güncelleme: 26 Kasım 2022 - 10:18

 

KEMİKLER VE HER ŞEY

X X ½

(Bones and All)

Yönetmen: Luca Guadagnino
Senaryo: David Kajganich, Camile DeAngelis
Görüntü: Arseni Khachaturan
Müzik: Trent Reznor, Atticus Ross
Oyuncular: Taylor Russell, Timothee Chalamet, Mark Rylance, Andre Holland, Ellie Parker, Madeleine Hall, Kendie Coffey Sean Bridgers, David Gordon Green, Jessica Harper, Chloe Sevigny, Christine Day

MGM filmi, 2022

İşte size son dönemin kendine özgü çarpıcı filmlerinden biri. Belki geçmişten akla gelen Suspiria, Twilight serisi gibi kanlı bıçaklı filmleri de hatırlatıyor. Ama çarpıcılık açısından bence en yakın zamanda izlediğimiz Kestik - Final Cut, Menü, ama en çok İyi Şanslar Leo Grande filmlerini andırıyor denebilir.

Bu öncelikle tam bir yol filmi. Çünkü iki ana kahramanı neredeyse tüm ABD'yi katediyorlar: Maryland'den Virginia'ya, Minnesota'dan İowa'ya, oradan Nebraska'ya... Hem de enfes 'country song'lar eşliğinde...

Ama olay o kadar basit değil. Ve bu klasik bir Amerikan 'taşra uğursuzluğu' hikâyesi de değil. Çok daha derinlere gidiyor: yamyamlığa uzanıyor!.. Evet, yakın arkadaş bir gençler gurubunun arasında Maren de vardır: 18 yaşlarında, siyahiden çok melez bir genç kız. Onu arkadaşları arasında tanırken, birden bir şok sahneyle karşılaşırız: dişlerini arkadaşının boğazına geçirip ısırmaya ve emmeye başlar!.. Bir kıyamet kopar, oradan kaçmak zorunda kalır. Zaten annesi yıllar önce ölmüştür; babasıysa bu yanını bildiği için onu hep eve kilitleyegelmiştir. Böylece Maren yollara düşer.

Onu önce yaşlı ve alabildiğine eksantrik, hatta ürkünç bir adamla görürüz: Sully. Kendisinden hep bir üçüncü kişi olarak söz eden; Maren'e bir 'eater-yiyici' olmanın tüm gizlerini öğreten... Aslında etrafta sanıldığından çoktur onlar... Ve birbirlerinin uzaktan kokusunu alırlar. Ayrıca o can çekişenleri de kokudan tanır ve gidip onları da yalayıp yutar!.. Onu filmin sonlarında, daha da ürkünç bir halde yeniden buluruz.

Asıl önemlisi Maren'in yolda tanıştığı yakışıklı genç Lee'dir. Kiss gurubundan şarkılar söyleyen, yarım bir pantolonla dolaşan, tam bir Z jenerasyonu temsilcisi... O da aynı kökendendir ve şöyle der kıza: "Bizim ortak noktamız beslenmeye açlığımız." Böylece iki aşık bir tür Bonnie ve Clyde hikâyesindeki gibi yasadışı olarak kaçıp dururlar. Yolda imkan buldukça 'beslenerek'; ama fırsat buldukça seksi de unutmadan... Zaten özellikle Lee tam bir seks düşkünüdür; tavladığı eşcinsel bir gençle işi pişiriverir: elbette hemen sonrasında onun da tadına bakarak!..

Görüldüğü gibi, bu son derece kendine özgü, kimilerini ürkütüp nefret ettirecek; kimileriniyse yeniliği ve cesaretiyle kendine çekebilecek bir film. Derinden derine işlediği baba-kız ilişkisi teması da ayrıca ilgiye değer. Ben şahsen iki arada bir derede kaldım. Ama özgünlüğü, müziği ve enfes görüntüleri, sunduğu ABD yolculuğu ve de oyunculuğuyla takdir ettim.

Lee'de her zaman iyi oyuncu olmuş, gençliğini hâlâ koruyan Timothée Chalamet, Maren'de gözleri sürekli bir korkuyu taşıyan Taylor Russell harika. Deneyimli Mark Rylance ise gerçekten görmelere seza...

ABD’de Albinizm üzerine bir film yapan Türk sinemacı

Emir Kumova ABD’de çalışan bir Türk sinemacısı. Yönetmen, yazar ve yapımcı olarak çalışıyor ve belgeseller yapıyor. 2017’den başlayarak Christmas Tree - Noel Ağacı, Dream at Ares, en son War of  Colors- Renkler Savaşı filmlerini çekti.

Sonuncusu ülkede hayli yankı yaptı ve TV programları filmi gösterip ondan söz ettiler. Albinizm denen ve doğuştan aşırı beyaz olan insanları içine alan bu olaya küçümseyerek bakan ve gerekli araştırmaları yapmayan topluma yöneltilmiş bir eleştiri bu. Ben de bu 'uzaklardaki sanatçımız’ı sizlere tanıtmak istedim. Talihi açık olsun.

 

Atilla Dorsay

[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum