Yani Kürecik işe yaramıyor mu?

İran’ın İsrail’e yönelik dron ve füze saldırısı üzerine gözler ister istemez Türkiye’deki Kürecik radarına çevrilmişti.

Yani Kürecik işe yaramıyor mu?
22 Nisan 2024 - 10:12

Çünkü Kürecik’teki Amerikan radarının temel görevi Doğu’dan yönelecek bir balistik füze saldırısını anında görmek ve gerekli önlemleri almak.

Sistem özetle şöyle çalışıyor;

Doğu ülkelerinden (Rusya, İran, Afganistan) Batı ülkelerine yönelik bir füze hareketi başladığında Kürecik radarı bunu görüyor, Polonya ve Macaristan’daki merkezlere rapor ediyor.

Kürecik radar üssünün kapsama alanı içinde İsrail de var.

Polonya ve Macaristan’daki üsler durumu hemen Almanya’daki ana üsse bildiriyor.

Almanya’daki üs ise Akdeniz’deki NATO güçlerine haber vererek füze saldırısını önleme saldırısı başlatıyor.

Bütün bunlar birkaç dakika içinde gerçekleşiyor.

Türkiye’nin ise radara ev sahipliği yapmanın ötesinde bir görevi yok.

Hatta öyle ki Türkiye’ye yönelik bir füze atılsa bile bundan önce Kürecik’in, sonra Polonya, Macaristan ve Almanya’nın ve sonra da NATO savunma güçlerinin haberi oluyor.

Son İran saldırısında NATO güçleri Amerikan, Fransız ve İngiliz savaş uçakları ve Akdeniz’deki gemiler aracılığı ile füzelerin ve dronların büyük bölümünü hedefe varmadan imha etti.

Kürecik radar üssü faal durumda olduğuna göre bu saldırının bu merkez tarafından görülmemesi ve önlem alınmaması ihtimal dışı.

Ancak cumhurbaşkanlığına bağlı “dezenformasyonla mücadele merkezi” şaşırtıcı bir yalanlama yayınladı.

Bu merkez İran’ın 15 Nisan’da İsrail’e saldırılarında kullandığı füzelerin Kürecik’teki radar üssüyle tespit edilerek durdurulduğu iddialarını yalanladı.

Konuyla ilgili açıklamada “İran’ın 15 Nisan’da İsrail’e fırlattığı füzeler, Malatya Kürecik’te bulunan radar üssü sayesinde erken tespit edilerek durduruldu” iddiasının gerçeği yansıtmadığı belirtildi.

Bu açıklama inandırıcı mı?

Değil elbette.

Çünkü en azından teknik olarak Kürecik’in o saldırı sırasında devre dışı kalması söz konusu olamaz.

DMM açıklamasında “bu tür yalanların Erdoğan’ın Hamas siyasi lideri Haniye ile görüşmesi üzerine kasıtlı olarak devreye sokulduğu” ileri sürüldü.

Tabii işin bir başka boyutu daha var, gerçeği orada görmek mümkün.

Çünkü DMM tıpkı Milli Savunma Bakanlığı gibi Kürecik’ten alınan bilgilerin İsrail ile paylaşılmadığını anlatmaya çalışıyor.

Neymiş; Türkiye saldırı konusunda İsrail’le bilgi paylaşımı yapmamış.

Zaten istese de yapamaz ki.

Çünkü başta anlattığım gibi Kürecik’in çalışma sisteminin içinde değiliz.

Bilgiler doğrudan NATO merkezlerine iletiliyor, (bilgi için Türkiye’ye belki haber veriliyordur) gereğini onlar yapıyor.

Yani İsrail’e bilgi verilmediği elbette doğru ama “bilgiler NATO ile paylaşıldı” açıklaması doğru değil.

Paylaşan biz değiliz, onlar kendileri alıyor zaten.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Velev ki Hamas’ın terör örgütü olmadığına inanıyorsunuz

AKP genel başkanı Erdoğan Gazze krizinin başlamasından bir süre sonra söylediği “Hamas terör örgütü değildir” sözlerini son günlerde çok daha ileri boyuta taşıdı biliyorsunuz.

Erdoğan Hamas’ın terör örgütü olmadığını söylemekle kalmadı, “Hamas’ın Kurtuluş Savaşı’nı veren Kuvayı Milliye ile aynı olduğunu” bile dile getirdi.

Yetinmedi Hamas siyasi lideri Haniye’yi makamında kabul ederek görüştü, sarıldı, öptü.

Konu ister istemez tartışılıyor.

Kişisel görüşüm olarak belirteyim; Hamas’ı terör örgütü olarak görmemek yanlıştır. Ama Hamas’la Atatürk’ün Kuvayı Milliye hareketini aynı görmek en hafifi deyimle ayıptır.

Ancak konu bizimle sınırlı değil.

Erdoğan’ın sözleri davranışları, Filistin konusunu bilinçsizce ele alan dinci çevreleri çok mutlu eder, demokratik insanları ise rahatsız eder ama bunun bir de dünya boyutu var.

Velev ki siz Hamas’ı terör örgütü olarak görmüyorsunuz.

Buna karşı dünya Hamas’a nasıl bakıyor?

Bugün resmen açıklamasa bile neredeyse bütün Müslüman ülkeler Hamas’ın bir terör örgütü olduğunu söylüyor.

Batı dünyası için Hamas zaten bir terör örgütü.

Filistin’deki insanlık kıyımına şiddetli tepki gösteren Batı ülkelerinin kamuoyları da Hamas’ı bir terör örgütü olarak görüyor, İsrail’i kınıyor ama Hamas’ın değil, zulme uğrayan Filistin halkının yanında duruyor.

Yandaş medya Haniye’nin ziyaretinin dünyada heyecanla izlendiğini ileri sürerek mutlu-mesut manşetler atmışlardı dün.

Dünyanın heyecanı Erdoğan’ın tavrı ile krizin sona ereceği umudundan değil ki.

Tam tersine Hamas’a sağlanacak bu tür bir desteğin örgütü cesaretlendireceği korkusu var.

Hamas’a “iç politika gereği” destek vermenin keyfi uluslararası alanda Türkiye’nin çok aleyhine işleyecektir.

Bİ SORALIM BAKALIM

CHP “ölü seçmen” iddiasını neden sürdürmüyor?

Yerel seçim sonuçlarından sonra en “dehşet verici” iddia CHP’den gelmişti.

Hatay’da yapılan seçimi özellikle TİP seçmeninin hatalı davranışı yüzünden az farkla kaybeden CHP müthiş bir iddia ve elinde olduğunu söylediği belgelerle YSK’ya “olağanüstü itiraz” yapmıştı.

CHP yetkilileri başlarında genel başkan olduğu halde YSK’nın önüne gitmiş ve “Hatay’da 3 binden fazla ölü seçmen oy kullandı, işte belgeleri, tam kanunsuzluk durumu söz konusudur, seçim yenilenmelidir” demişlerdi.

Ancak AKP genel başkanı Erdoğan iddiaların “yalan” olduğunu belirterek “Bu hezeyana YSK son noktayı koydu” demişti.

Erdoğan YSK’nın “ret kararı verdiğini, kararın açıklanmasından tam 2 saat önce” bildirmişti böylelikle.

“Ölü seçmen” konusu çok önemli bir iddiadır.

Ancak ne tuhaftır ki CHP hiçbir seçimde görülmemiş bu büyük skandalın üzerinde “usulen itiraz etmekten” öte bir şey yapmadı, sessiz kaldı ve bunu koruyor.

Neden?

Bilemiyorum.

CHP’nin elinde gerçekten “oy kullanan ölü seçmenler listesi” var mı, YSK’ya bu liste sunuldu mu?

Varsa neden sessizlik hakim?

Bunu öğrenmek hakkımız değil mi?

NOT: Bugün de bekliyorum. Ama yarın sabah saat 10.00’da yapacağım youtube konuşmasında bu konudaki kuşkularımı dile getireceğim.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Fahiş fiyat boykotu başarılı oldu mu?

Cumartesi ve pazar günleri “Fahiş fiyata karşı lokanta ve cafelere boykot” eylemi yapıldı.

Hafta sonu yağışlı, kapalı ve soğuk geçtiği için boykotun etkili olup olmadığı pek anlaşılamadı.

Az müşteri ile hafta sonunu kapatanlar olduğu gibi yine tıklım tıklım olan yerler de vardı.

Ancak burada benim dikkatimi çeken nokta şuydu;

Boykot eylemi muhtemelen iyi niyetle başlatıldı. Zaten fitili ilk yakan kişi de laik, Atatürkçü, cumhuriyetçi tavrı ile tanınan bir ekonomist.

Ancak ne gariptir ki bu boykot geniş halk yığınlarından önce yandaş medyanın dikkatini çekti.

Erdoğan’ın iki önemli silahı Hürriyet ve Sabah gazeteleri anlaşmış gibi aynı manşetle çıkarak boykotu desteklerken yandaş televizyonlar da boykota çok sıcak yaklaştı. Bu gazeteler boykot günlerinde de haberleri manşete taşıyarak “Sivil direniş çok etkili oldu” başlıklarını kullandı.

Görüşüm ise şu; fahiş fiyat nedir sorusu cevaplanmadan bu tür eylemlerin yapılmasının bir anlamı yok.

Fahiş fiyat, değişik mekanlardaki çay, kahve, kurabiye, sandviç, makarna fiyatları mıdır yoksa kontrolü devletin elinde olan temel ihtiyaç maddelerinin ve bunların maliyetini artıran enerji fiyatları mıdır?

Esas boykot ya da direniş demokratik ülkelerde olduğu gibi ekonomiyi kötü yöneten hükümetlerin neden olduğu fahiş fiyatlara karşı olmalıdır.

Hizmet sektöründe ciddi bir fiyat denetimi yapılamadığı bir gerçektir ama birkaç aşırı örnekten yola çıkarak sanki pahalılığa karşı sivil direniş yapılıyormuş gibi davranmak sadece bir kesimi mutlu eder ama sorumluluktan kurtulduğunu düşünen iktidarı çok rahatlatır.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Bir eleştiriye karşı hemen içindeki kusmak doğru değildir

Yıllardır yakındığım bir şey var.

Şu; birini eleştirdiniz diyelim, karşı taraf elbette cevap verecektir, ama bu cevaplar genellikle konu ile ilgili olmaz, karalama, hakaret, aşağılama başlar.

Tele1 Genel Yönetmeni Merdan Yanardağ bir yayında MHP’den yana yayın yapan Bengütürk televizyonunun reytinginin binde bir bile olmadığını söylemiş.

Bengütürk TV Genel Yayın Yönetmeni Ünal Kaya da ekrana çıkarak anında cevap vermiş.

Ancak konu reyting değil, Merdan Yanardağ’ın kişisel görüşleri haline gelmiş.

Ünal Kaya diyor ki; “Peki sayın Yanardağ, Bengütürk’ün izlenme oranında ortaya koyduğun matematik yeteneğini binlerce insanın katili terörist başına özgürlük isterken niye göstermedin.” 

İyi bir televizyon kanalının izlenme oranı ile Abdullah Öcalan’ın ilgisi ne?

Asıl konu ile ilgili söyleyecek sözleri olmayanlar sanıyorum konuyu saptırıp karşı tarafı kendince zor durumda bırakacak sözler söylemeyi marifet sanıyor.

İyi bir şey değil ki bu.

Ama o kadar sık karşılaşıyoruz ki bunlarla.


CAN ATAKLI
korkusuz.com

YORUMLAR

  • 0 Yorum