GÜNÜN YAZISI

GÜNÜN YAZISI

[email protected]

İYİ PARTİ YENİ BİR CHP YENİ BİR MHP YENİ BİR AP YENİ BİR AKP OLMAK ZORUNDA

29 Ocak 2018 - 13:41

Tanju CILIZOĞLU yazdı

AKP’nin yorduğu, böldüğü Türkiye’nin bugün umudu “İYİ PARTİ” dir.

MHP’nin parti içindeki iç çatışmasından oluşan İYİ PARTİ MERAL AKŞENER liderliğinde bir toplumsal gerçeğin kaçınılmazlığında patinaj yapmadan yolunu yürüyor.

Mevlana’nın dediğince:

“Dün gibi sözü de eskidi, her güne yeni bir söz gerekir.” gerçeğini yaşıyoruz.

Mevlana’nın bu sözü diyalektik bir kuraldır.

Ve bu kuralın bilimsel tanımı da “DİYALEKTİK” dir.

Dünyamızda dünden yarına değişmeyen, değiştirilemeyen tek şey “D-E-Ğ-İ-Ş-İ-M” dir.

MHP içinde başlayan kaçınılmaz, önlenemez iç çelişkinin bugün geldiği yerin şifresi AKŞENER’in söylediği şu cümlede saklıdır:

“İYİ PARTİ’de kimse geldiği gömleğini çıkartmayacak.”

Akşener’in bu söylemi rastgele söylenmiş olarak kabul edilemez.

Milyonlarca yılı devirmiş giden dünyamızın tarih öncesi ve tarih içindeki süreçlerinin bilimsel olarak izini sürün göreceğimiz hep Mevlana’nın her güne yeni bir söz söylemek gereğidir ve sosyolojik sürdürülebilirliğin anahtar sözcüğü budur.

Bir tarihçi, akademisyen olarak bu gerçeği gören Akşener burada partisinin misyonunun tanımını yapmıştır.

Dönün geriye hepimizin ömrü içindeki değişimlere bakın:

Türkeş’in kurduğu MHP ile bugünkünün ya da Mustafa Kemal’in CHP’si ile Kılıçdaroğlu’nun CHP’si aynı mı?

Menderes’den Demirel’e Demokrat Parti’nin bugün geldiği ve durduğu yer nedir?

Artık bir müze parti olan DP’nin vardığı yer Demirel’in yokluğu mu ya da partinin değişimlere ayak uyduramayarak yeni bir Demirel bulamaması mı?

CHP için sorun aynı değil mi?

Kılıçdaroğlu’nun partisini zamanın değişimine taşıyamaması ya da taşımak için palyatif çareler uygulaması olmazlığı yaratmıyor mu?

AKP niçin kendisini iktidar yapan teokratik tabanı sırtında taşıyarak değişimlere kapattığı, değirmenlere saldıran “Don Kişotluğa” soyunduğu için içte ve dışta patinaj yapmıyor mu?

AKP genel başkanı niçin durup dururken çıkıyor karşı durduğu, esir almak için yola çıktığı  Mustafa Kemal ilkelerine sahip çıkıyor, övgülüyor, teokratik tabanına da dönüp “köprü geçiyorum, onlara ninni söylüyorum aman ha” diyor.

İYİ PARTİ’de Meral Akşener ne diyor:

“Bizim partimize gelen kimse gömleğini çıkarmayacak”

Bu söylemi Türkiye’de entelejansya dışında alt yapı anlamasa da seziyor. Nedir sezilen?

Toplumsal yapının ihtiyaç duyduğu ÖTEKİLEŞMEMEK. Bu bayrak altında, bu topraklar üstünde herkesin ürkmeden, ezilmeden, hiçbir baskıya uğramadan yaşamını sürdürebilmesi. Devlet dindarın da, ataistin de, Alevinin de, Sünninin de inancına karışmayacak, karıştırmayacak.

İnsanlar kendi yaşam alanlarını seçecek ve seçilmiş yaşam alanlarına saygılı olunacak.

Siyaset yaşam alanını seçmiş olanların hepsine eşit mesafede duracak.

Zamanın aşınmasını onaran değişimlere varamazsanız, yarınların kapısı size kapalıdır.

Bireylerin ya da kurumların öncelikle evrensel kültürü kabul etmesi, özümlemesi ve bu özümleme ile çağdaşlığı yakalaması gerekiyor ve evrensel kültürle vardığımız çağdaşlıkta kendi öz kültürünüzü yoğurarak dünyanın çağına entegre olacaksınız.

Halk oyunlarımızı “Sultan of the Dance” o geleneksel ağır aksak yapısından kurtararak sanayi toplumunun hızına taşımasa, dünyaya açılarak müthiş etkileme sağlanabilir miydi?

Çağımız bugün bireyin sonsuz inanç özgürlüğünü savunuyor. Toplumlarda bireyler düşünerek, düşündüğünü savunacak ve kimse düşüncelerinden dolayı suçlanmayacak. Tabii her birey inançlarını savunurken tüm inançlara estetik bir yaklaşımla saygı gösterecek. Seçimlerinize karışılmayacak siz de kimsenin tercihlerine karışmayacaksınız.

Siyaset, seçilmişler toplum kesimlerinin bireysel özgürlükleri yaşamasını savunarak ve sağlayarak varlıklarını sürdürecekler. Bunu yapamazlarsa eskirler. Her güne yeni bir sözleri olmaz, dayanamazlar.

Buradan hareket edersek Sayın Akşener’in “Bize gelen” yani “İYİ PARTİLİ OLAN” “Asla gömleğini çıkarmayacak” anlayışı ülkenin bugün bütün siyasi partilerinde artık eskiyen bireyi, bireyleri içine almayan bir çökmenin anlamsız çatışmalarını kendi eksenlerinde kısır döngü yaratarak yaşıyor.

Sorun siyasi partilerin birbirlerinin tabanından oy abartmak mı?

AKP’nin var olma nedeni olan esir aldığı Mustafa Kemal ilkelerinin tabanına şirinlik yapması, Ümmetçi teokratik anlayışını milliyetçi söylemlerle çerçevelemeye yönelmesi, Kılıçdaroğlu’nun AKP’nin teokratik tabanına yaklaşması hep diyalektiğin ıskalanması değil mi?

Yapılması gereken Sayın Akşener’in “HİÇKİMSE GÖMLEĞİNİ ÇIKARMADAN BİZE GELSİN” sözünü özümleyebilmek, kitleleri buna inandırmaktır.

Nedir bu?

Siyasetin bireye adil yaklaşımıdır.

Demokrasinin bireyin özgürlüğünden geçtiğinin kabulüdür.

Kanun devletinden çağdaş hukuka yani bireyin istediği, dilediği gömleği giyerek yaşaması inanç ve davranış özgürlüğünün kutsanmasıdır.

İYİ PARTİ’ye kitlelerin akışı, umut bağlanmasının özü budur.

Söylem aşamasına gelmemiş, sezgisel kavrayış budur.

Çalmamak, çırpmamak, yalakalardan yandaşlık yaratmamak, siyasi erk olmayı koltuklarını kurtarmak adına kullanmamak.

Bunları yapmak bir tercih değil zorunluluk. Meşru erk olmanın zorunluluğu.

Ama sayın AKŞENER’in “Bize gelen hiçkimse gömleğini çıkarmayacak” demokrasinin bireye sağladığı güvence ve özgürlük dışına düşmeyecek söylemi İYİ PARTİ’nin bugün kitlesel bazda gördüğü kabulün nedenidir.

İYİ PARTİ’nin kadrolarına bakın. Türkeş’in MHP’si, Erbakan’ın SHP’si, Kılıçdaroğlu’nun CHP’si ve Tayyip Erdoğan’ın partisinden kopup gelenlerin ve 1950 hareketinin Menderes’den Demirel’e şekillenen kadroları ile kaynaşması. Bir harman. Asla bu kadrolar ışığa koşan sinekler değil, ışığı arayanlar.

Bütün sorun Sayın Akşener’in yol arkadaşlarına, parti kadrolarına bu vizyonu doğru anlatması. Bu başarılırsa Türkiye’nin yakın gelecekte siyasi lideri Sayın Akşener’dir.

“BİZE GELEN HİÇKİMSE GİYDİĞİ GÖMLEĞİ ÇIKARMAYACAK” cümlesini yanılmıyorsam ben böyle anlıyorum.

AKP’nin yorduğu, böldüğü Türkiye’nin bugün umudu “İYİ PARTİ” dir.

MHP’nin parti içindeki iç çatışmasından oluşan İYİ PARTİ MERAL AKŞENER liderliğinde bir toplumsal gerçeğin kaçınılmazlığında patinaj yapmadan yolunu yürüyor.

Mevlana’nın dediğince:

“Dün gibi sözü de eskidi, her güne yeni bir söz gerekir.” gerçeğini yaşıyoruz.

Mevlana’nın bu sözü diyalektik bir kuraldır.

Ve bu kuralın bilimsel tanımı da “DİYALEKTİK” dir.

Dünyamızda dünden yarına değişmeyen, değiştirilemeyen tek şey “D-E-Ğ-İ-Ş-İ-M” dir.

MHP içinde başlayan kaçınılmaz, önlenemez iç çelişkinin bugün geldiği yerin şifresi AKŞENER’in söylediği şu cümlede saklıdır:

“İYİ PARTİ’de kimse geldiği gömleğini çıkartmayacak.”

Akşener’in bu söylemi rastgele söylenmiş olarak kabul edilemez.

Milyonlarca yılı devirmiş giden dünyamızın tarih öncesi ve tarih içindeki süreçlerinin bilimsel olarak izini sürün göreceğimiz hep Mevlana’nın her güne yeni bir söz söylemek gereğidir ve sosyolojik sürdürülebilirliğin anahtar sözcüğü budur.

Bir tarihçi, akademisyen olarak bu gerçeği gören Akşener burada partisinin misyonunun tanımını yapmıştır.

Dönün geriye hepimizin ömrü içindeki değişimlere bakın:

Türkeş’in kurduğu MHP ile bugünkünün ya da Mustafa Kemal’in CHP’si ile Kılıçdaroğlu’nun CHP’si aynı mı?

Menderes’den Demirel’e Demokrat Parti’nin bugün geldiği ve durduğu yer nedir?

Artık bir müze parti olan DP’nin vardığı yer Demirel’in yokluğu mu ya da partinin değişimlere ayak uyduramayarak yeni bir Demirel bulamaması mı?

CHP için sorun aynı değil mi?

Kılıçdaroğlu’nun partisini zamanın değişimine taşıyamaması ya da taşımak için palyatif çareler uygulaması olmazlığı yaratmıyor mu?

AKP niçin kendisini iktidar yapan teokratik tabanı sırtında taşıyarak değişimlere kapattığı, değirmenlere saldıran “Don Kişotluğa” soyunduğu için içte ve dışta patinaj yapmıyor mu?

AKP genel başkanı niçin durup dururken çıkıyor karşı durduğu, esir almak için yola çıktığı  Mustafa Kemal ilkelerine sahip çıkıyor, övgülüyor, teokratik tabanına da dönüp “köprü geçiyorum, onlara ninni söylüyorum aman ha” diyor.

İYİ PARTİ’de Meral Akşener ne diyor:

“Bizim partimize gelen kimse gömleğini çıkarmayacak”

Bu söylemi Türkiye’de entelejansya dışında alt yapı anlamasa da seziyor. Nedir sezilen?

Toplumsal yapının ihtiyaç duyduğu ÖTEKİLEŞMEMEK. Bu bayrak altında, bu topraklar üstünde herkesin ürkmeden, ezilmeden, hiçbir baskıya uğramadan yaşamını sürdürebilmesi. Devlet dindarın da, ataistin de, Alevinin de, Sünninin de inancına karışmayacak, karıştırmayacak.

İnsanlar kendi yaşam alanlarını seçecek ve seçilmiş yaşam alanlarına saygılı olunacak.

Siyaset yaşam alanını seçmiş olanların hepsine eşit mesafede duracak.

Zamanın aşınmasını onaran değişimlere varamazsanız, yarınların kapısı size kapalıdır.

Bireylerin ya da kurumların öncelikle evrensel kültürü kabul etmesi, özümlemesi ve bu özümleme ile çağdaşlığı yakalaması gerekiyor ve evrensel kültürle vardığımız çağdaşlıkta kendi öz kültürünüzü yoğurarak dünyanın çağına entegre olacaksınız.

Halk oyunlarımızı “Sultan of the Dance” o geleneksel ağır aksak yapısından kurtararak sanayi toplumunun hızına taşımasa, dünyaya açılarak müthiş etkileme sağlanabilir miydi?

Çağımız bugün bireyin sonsuz inanç özgürlüğünü savunuyor. Toplumlarda bireyler düşünerek, düşündüğünü savunacak ve kimse düşüncelerinden dolayı suçlanmayacak. Tabii her birey inançlarını savunurken tüm inançlara estetik bir yaklaşımla saygı gösterecek. Seçimlerinize karışılmayacak siz de kimsenin tercihlerine karışmayacaksınız.

Siyaset, seçilmişler toplum kesimlerinin bireysel özgürlükleri yaşamasını savunarak ve sağlayarak varlıklarını sürdürecekler. Bunu yapamazlarsa eskirler. Her güne yeni bir sözleri olmaz, dayanamazlar.

Buradan hareket edersek Sayın Akşener’in “Bize gelen” yani “İYİ PARTİLİ OLAN” “Asla gömleğini çıkarmayacak” anlayışı ülkenin bugün bütün siyasi partilerinde artık eskiyen bireyi, bireyleri içine almayan bir çökmenin anlamsız çatışmalarını kendi eksenlerinde kısır döngü yaratarak yaşıyor.

Sorun siyasi partilerin birbirlerinin tabanından oy abartmak mı?

AKP’nin var olma nedeni olan esir aldığı Mustafa Kemal ilkelerinin tabanına şirinlik yapması, Ümmetçi teokratik anlayışını milliyetçi söylemlerle çerçevelemeye yönelmesi, Kılıçdaroğlu’nun AKP’nin teokratik tabanına yaklaşması hep diyalektiğin ıskalanması değil mi?

Yapılması gereken Sayın Akşener’in “HİÇKİMSE GÖMLEĞİNİ ÇIKARMADAN BİZE GELSİN” sözünü özümleyebilmek, kitleleri buna inandırmaktır.

Nedir bu?

Siyasetin bireye adil yaklaşımıdır.

Demokrasinin bireyin özgürlüğünden geçtiğinin kabulüdür.

Kanun devletinden çağdaş hukuka yani bireyin istediği, dilediği gömleği giyerek yaşaması inanç ve davranış özgürlüğünün kutsanmasıdır.

İYİ PARTİ’ye kitlelerin akışı, umut bağlanmasının özü budur.

Söylem aşamasına gelmemiş, sezgisel kavrayış budur.

Çalmamak, çırpmamak, yalakalardan yandaşlık yaratmamak, siyasi erk olmayı koltuklarını kurtarmak adına kullanmamak.

Bunları yapmak bir tercih değil zorunluluk. Meşru erk olmanın zorunluluğu.

Ama sayın AKŞENER’in “Bize gelen hiçkimse gömleğini çıkarmayacak” demokrasinin bireye sağladığı güvence ve özgürlük dışına düşmeyecek söylemi İYİ PARTİ’nin bugün kitlesel bazda gördüğü kabulün nedenidir.

İYİ PARTİ’nin kadrolarına bakın. Türkeş’in MHP’si, Erbakan’ın SHP’si, Kılıçdaroğlu’nun CHP’si ve Tayyip Erdoğan’ın partisinden kopup gelenlerin ve 1950 hareketinin Menderes’den Demirel’e şekillenen kadroları ile kaynaşması. Bir harman. Asla bu kadrolar ışığa koşan sinekler değil, ışığı arayanlar.

Bütün sorun Sayın Akşener’in yol arkadaşlarına, parti kadrolarına bu vizyonu doğru anlatması. Bu başarılırsa Türkiye’nin yakın gelecekte siyasi lideri Sayın Akşener’dir.

“BİZE GELEN HİÇKİMSE GİYDİĞİ GÖMLEĞİ ÇIKARMAYACAK” cümlesini yanılmıyorsam ben böyle anlıyorum.

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar