Mustafa ÖZBEY

Mustafa ÖZBEY

[email protected]

Aptallık Kötülüktür... APTALLIĞIN TEORİSİ

18 Mayıs 2022 - 22:18

Almanya tarihinin en karanlık döneminden geçiyordu...Masum insanların dükkanları taşlanıyor, kadınlar ve çocuklar zalimce sokak ortasında aşağılanıyordu.

Genç bir teolog olan Dietrich Bonhoeffer (1906 -1945) bu zalimliğe yüksek sesle itiraz etti ve bu sebeple hapse atıldı. Hapisteyken papaz bu konu üzerine uzun uzun düşündü. Sayısız filozof, şair, fikir adamı ve bilim adamı çıkaran bu kültür nasıl organize kötülüğün, zalimliğin, korkaklığın, cehaletin ve suçun merkezi haline gelmişti?

Bonhoeffer "sorunun kökeninde kötülük değil aptallık yatıyor" dedi... Aptallığın yarattığı kötülüğün diğer tüm kötülüklerden daha tehlikeli olduğunu fark etmişti... Kötülüğü protesto edebilirdiniz, karşı argümanlarla kötülükle mücadele etmeniz mümkündü. Oysa organize olmuş ahmaklar sürüsüne karşı yapabileceğiniz hiç bir şey yoktu. Ne protestolar, ne zorlama onlara etki etmiyordu.

Mantıklı gerekçeler sunduğunuzda önce reddederler, reddedemeyecek hale geldiklerinde ise önemsizleştirirler. Aptal insanlar hallerinden memnundur ama aynı zamanda saldırıya da hazır haldedirler. Saldırıya geçtiklerinde kötü insanlardan çok daha tehlikelidirler... Bonhoeffer aptallıkla mücadele edebilmek için önce onun doğasını anlamaya çalıştı: Aptallık bir zeka problemi değildi, ahlaki bir problemdi...

Entelektüel birikimi olduğu halde aptal olan insanlar vardı... İlk etapta aptallık doğuştan gelen bir maraz olduğu düşünülür fakat bu da yanlıştır... İnsanlar belli şartlar altında aptallaşıyorlardı, (sistematik aptallaştırılma durumu, din yada eğitim sistemi, belki de ikisi birden) daha doğrusu başkalarının kendilerini aptallaştırmasına müsaade ediyorlardı.

Aslında yalnız insanlarda bu maraz daha az görülüyordu. Buradan yola çıkarak aptallığın psikolojik değil sosyolojik bir problem olduğu sonucuna vardı... Güçlerin birisinde toplanması arzusu politik ve dini hareketlerde çok rastlanırdı... Aptallık hastalığının bulaştığı yerler böylesi gruplardı. Ahmaklar ve diktatörler arasında muazzam bir korelasyon vardı, ikisi de birbirine ihtiyaç duyuyordu...

İnsanların ahlaki ve entellektüel birikimleri bir anda yok olmuyordu. Diktatör gücünü arttırdıkça aptallar o gücün büyüsüne kapılıyor aptallar düşünme yetisini kaybederken diktatör bağımsız düşünme yetisini ele geçiriyordu....

Otonom biçimde hareket ediyorlardı. Gözlerine sokulan gerçekleri inatçı bicimde reddediyorlardı. Onlarla konuştuğunuzda bir insanla değil, sloganlarla konuşan bir robotla konuştuğunuz hissiyatına kapılıyordunuz... Büyülenmiş gibiydiler, kötülük yaptıklarının farkında değillerdi... Ne yaptıklarının farkında bile değillerdi, kullanıldıklarını ve kötülük yaptıklarını onlara anlatarak bir yere varamıyordunuz.

Onları bu katatonik uykudan çıkarmanın tek yolu bağımsız ve özgür olmalarını sağlamaktı... (Tanrılarının ölmesiydi) 9 nisan 1945 günü sabaha karşı Bonhoeffer'i bir toplama kampının darağacına asarak öldürdüler. Ölümünden iki hafta sonra o kamp dağıtıldı... "Yaptığımız her şeyden sorumluyuz" diyordu yazılarında...

YORUMLAR

  • 0 Yorum