Yeşilcam setlerinde set abazanları

“… nolu oda da kalan, ….. no lu odaya girdi, peşinden şu ırzı kırıklardan ikisi daha girdi, bunlar işi iyice azıttı, yeni moda grup yapıyorlar”

Yeşilcam setlerinde set abazanları
07 Ağustos 2019 - 08:42 - Güncelleme: 07 Ağustos 2019 - 08:48
Son filmimin bir çekim sabahı kahvaltı etmek üzere otelin yemek salonuna indiğimde, her zamanki kalabalık yoktu. Otelin kapanışı yaklaştığından müşteriler günden güne azalıyordu, bu vesile ile bizim ekip daha göz önündeydi ve otelin kalabalığında kamufle olayı bitmişti. Nuri Alço ağabey her zaman ki tıraşlı, janti haliyle bir masada tüm heybetiyle oturuyordu. Genç arkadaşların odalar arasındaki trafiğini, kaldığı katın koridoruna çıkarak, beyaz bornozuyla en ince ayrıntısına kadar gözlemliyor ve beynine notlar alıyordu. Beni görünce sessizce fısıldadı, “… nolu oda da kalan, ….. no lu odaya girdi, peşinden şu ırzı kırıklardan ikisi daha girdi, bunlar işi iyice azıttı, yeni moda grup yapıyorlar” günlük raporunu bana vermişti ama set ortamını, bir umumhane olarak gören insanlara ne yapılabilirdi ki? Her şeyin suyu çıkmıştı artık, koca koca adamları, kadınları benim hizaya sokacak halim yoktu. Yine de pür dikkat dinledim Nuri ağabeyi. Tek bir derdim var kazasız belasız filmi bitirebilmek. Elime sopa alıp bellerinde kırmayı da iyi biliyordum ama bir laf vardır “kork korkmazdan utan utanmazdan” Yani bazıları o kadar gemiyi azıya almıştı ki, Nuri Alço gibi malum şeylerden sembol olmuş birini bile çileden çıkarmıştı. Birkaç yiyecek şey alıp masaya oturdum, tam çaprazımda bir kız var, tedirgin şekilde arada sırada bana bakış fırlatıyor, ben müşterilerden biri sandım ama gözüm burnundaki hızmaya takıldı, birden kafamda kızın kimliğini çözdüm, iki gün önce figürasyon olarak gelen bir kadın oyuncuydu, kat hizmetçisi oynamıştı, temizlik arabasını koridorda iterken otelden kimseye görünmeden kaçmaya çalışan karakterlerimizden biri arkasına gizlenerek ilerliyor, film içindeki fonksiyonu taş çatlasa dört saniye. İşi çoktan bitmişti ama oteldeydi. Çaktırmadan küçük bir araştırma yaptım, setimizin milli tornavidalarından boomcu delikanlı kızı kafa kola almış odasına kapatmış. Aynı boomcunun set içinde en az beş altı tane daha benzer sabıkaları olmuştu. Asıl olayların bu kadar tırmanma noktasına getiren ise evlerden uzak prodüksiyon görevlisi bir vatandaştı. İşe başlar başlamaz kendisine hemen bir asistan aldı, tabi peşinden asistanı sevgilisi yaptı, yani çözemediğimiz nokta sevgilisini mi asistan yaptı, asistanını mı sevgili? Bin bir gece masalının ilk fitilini yakmıştı bu vesile ile. Bir günlüğüne figüran gelenler gitmek bilmiyordu, iki üç tanesine de el koymuştu kızların. Tabi prodüksiyon asistanı sevgilisi bu durumu hazmedemedi ve sette çıngar çıkardı. Ortalık karışmış adamın umurunda bile değil, pişmiş kelle gibi sırıtıyor, “genç adamım tabi yapacağım” diyor. Yapımcıdan aldığı yüz ile iyice zıvanadan çıkan bu densize ağza alınmayacak laflar söylüyorum ama sırıtan ifade değişmiyor, kızlardan birinin instagram hesabını öğrenen boomcu, kıza mesaj atıyor, vay nasıl mesaj atarsın, sonra karşılıklı küfürleşmeye ve düelloya dönüyor. Hakikaten arsızlarla uğraşmak inanılmaz zor. Sette sorun çıkaracak en son birim olan şahıslar işi dinamitlemeye son hız devam ediyor. Sesleri kaydeden arkadaşa diyorum, bu boomcuyu yolla, elim kolum ayağım iş kalır diyor. Prodüksiyondaki yüzsüzü zaten gönderme şansımız yok, onun şımarıklığında. Acı çekerek filmi bir an önce bitirmeye son gayret koşturmalıyız. Filmin ortasında zaten büyük bir şansızlık yaşamışız, filmin başrollerinden birini işi bitmeden yollamak zorunda kalmışız. Güle oynaya çekmemiz gereken bir komedi filmi, insanların egolarına, ihtiraslarına oyuncak olmuştu. Onlar için filmin hiçbir önemi yoktu, bitmiş, kalmış, güzel olmuş, kötü olmuş, sırf kendi nefisleri ön plandaydı. Halbuki sette çok iyi profesyonellerde vardı, İvana Sert akşam yemeğinden sonra kendisine refakat eden annesi ile odasına çekilir, ortalıkta hiç gözükmezdi, sabah setinin saatini öğrendikten sonra, iki saat önceden hazırlanmaya başlar, çekim vaktinde tam tekmil hazır olurdu. Keza Esra Sönmezer, Dilay Korkmaz, Berna Öztürk gibi kadın oyuncularımızda öyle. Tabi bütün fatura birkaç isme çıkarılamaz, ama bütün hepinin ayrıntısına girsem satırlar yetmez. Onları ve daha fazlasını diğer yazılarımızda paylaşırız artık. Özellikle şunun altını çizmek istiyorum, setler birkaç egoistin mutluluk çubuğu olacak ortamlar değildir, aşırı emek, acı ve alın teri içerir.

Bülent Pelit

Yapımcı yönetmen

YORUMLAR

  • 0 Yorum