Yılmaz Özdil Maltepe

Kumpas sürecinin en vahşi günleriydi, Silivri, Hasdal, Hadımköy, Mamak, Sincan, Şirinyer'i temsilen Maltepe askeri cezaevine gitmeye başladım. Kendi ülkesinde ihanete uğrayan, kendi hukuku tarafından esir alınan kahraman subaylarımızın sesi olmaya gayret ediyordum.

Yılmaz Özdil Maltepe
17 Haziran 2017 - 21:46
Maltepe askeri cezaevinin avlusunda, sisler içindeki Büyükada'nın karşısında, oturmuş yazarım bu şiiri… / Eylül başlarında bir cumartesi sabahı, lodos titretiyor ağaçları, yağmur geceden yıkamış çiçekleri / gökyüzü mavi, bulutlar beyaz, ardından baharın geçti koca bir yaz, hapisteyiz hâlâ ve güzün ilk serinlikleri / avlunun dört bir yanı dikenli teller, tellerin gerisinde nöbetçiler bekler, kapanır uykusuzluktan gözleri / on gündür çocuk sesi duymadım, özledim “baba” deyişini kızımın, özledim beni görünceki sevincini / hayatım benim, kırk yıllık hayatım, seni başarabildiğimce dürüst yaşadım, içim burada da pırıl pırıl şimdi / geçer, güzelim, bu günler de geçer, sökülüp atılır dikenli teller, koparır halk bir gün zincirlerini.

*

Varlığıyla onur duyduğumuz Ataol Behramoğlu'na aitti bu mısralar… Büyük ozan'ı otuz sene evvel, 12 Eylül rejiminde çeşitli iftiralarla Maltepe askeri cezaevi'ne tıkmışlardı. Hayata küseceğine, hayatı yeşertmiş, ayva fidanı dikmişti bahçesine.

*

Asrın iftirasına uğrayan arkadaşlarım, bu ayva ağacının kuytusunda oturdu, üç sene… Yazın gölge oldu, kışın şemsiye… “Baba” deyişini özledikleri evlatlarına, o ağacın altından yazdılar mektuplarını… Yapraklarından kitap ayracı yaptılar. Hani, nüfus cüzdanlarını, ehliyetleri filan şeffaf plastikle kaplarız ya, işte aynen öyleydi. İki yaprak, üstünde Mustafa Kemal'in imzası, altında bir not vardı, “gölgesinde oturduğumuz ayva ağacının yaprakları, Maltepe, 2013” yazıyordu.

Devamını Oku 

YORUMLAR

  • 0 Yorum