Bir insanlık çığlığı: İyiliği kabul eden var mı?

Çevremizde elimizin kolumuzun yettiği kişilere herhangi bir karşılık beklentisi olmadan ihtiyaç dahilinde sınırlarına saygı göstererek katkı sunmayı seçersek, bizim için yapılan iyi ve güzel bir davranışı da sorgusuz sualsiz, borçluluk hissi yaşamadan alabiliriz

Bir insanlık çığlığı: İyiliği kabul eden var mı?
06 Temmuz 2021 - 09:37 - Güncelleme: 06 Temmuz 2021 - 19:47

"İyilik: Karşılık beklenilmeden yapılan yardım"

(TDK Güncel Türkçe Sözlük)

İyi olma düşüncesi bile kendi içimizde garipsenir yadırganır bir durumda. İyi olduğumuz için, iyilik yaptığımız için çeşitli kirli düşüncelere maruz kalmak mümkün.

Başka bir açıdan anlatırsam; bir insana hiçbir karşılık beklemeden onun için yararlı, güzel olabilecek bir davranışta ya da eylemde bulunduğunuzda size şüphe ve kuşkuyla yaklaşması, davranışınızın altında başka bir çıkar arayışına girmesi gayet doğal, akışında bir ilişki tarzı olmaya başladı.

Hatta, bir insana yaptığınız iyilik, gösterdiğiniz yakınlık karşısında terslenme, kabul edilmeme gibi birçok olumsuz duygunun içine bile itilebilirsiniz.

Daha vahim olanı, iyilik yaptığınız için, safça kalpten bir yaklaşım sergilediğiniz için salak, bilgisiz ve tecrübesiz dahi görülebilirsiniz.

İyilik yapmayı sevmeniz birçok insan için kullanılmaya açık olmanız anlamına da geliyor. Bu demek oluyor ki, bir insanın gelişimine katkısız, hesapsız, çıkarsız destek sunmanızın altında aranacak bir sürü fitne fesat var.

Bir insanın daha iyi, daha güzel yaşaması için emek harcamanızın altından başka şeyler çıkarmaya istekli çok fazla insan var.

Bir insanın ya da grubun yararına fikir, düşünce üretmeniz birçok insanın iktidar, hırs mücadelesine girmesi için gayet elverişli bir alan yaratıyor.

Başarı, statü, makam, kariyer, otorite, lider olmak namına o kadar açıldık ki, iyiliği bile kirletir hale geldik.

Bir insanın ihtiyaç ve isteklerine yanıt vermeyi kendi kişisel çıkarı, beklentileri için kullanan kişilerden mütevellit yıkıldı insanın insana güveni. Belki de çok eski bir hikâye. Belki de insanlığın en kutsal laneti.

Bir de iyilik yapmayı kendi çıkarları için kullananlar var. Hiç olmaz mı…

İyilik yaparak sinsice hayatlarınıza dahil olup, aslında gösterdiklerinden çok farklı bir amaç peşinde olan insanlar var. Ne yazık ki, yardıma ihtiyaç duyduğunuz bir anda bu tür bir insanla karşılaşmanız çok olası. Çünkü yine en zayıf yanımız iyilik karşısındaki inceliğimiz, duyduğumuz vefa.

Aslında, burada küçük ama önemli bir ayrıntı var. İyiliği gerçek anlamıyla yerine getiren bir insan olduğunuzda size yapılan iyilik karşısında kendinizi borçlu hissetmezsiniz. Bir vefa borcu hissi ile yaşamazsınız. İyilik normal ve olması gereken bir davranış biçimi olur.

Bir insanı yaptığınız iyilik karşısında kendinize borçlu görüyorsanız bu onunla ilgili değil, sizinle ilgili bir durumdur. O zaman yapılan iyilik değil, beklenti karşılığında bir davranış ya da eylem de bulunmaktır.

İyilik insanlık tarafından bu kadar yozlaştırılmışken bir insanın iyiliğinizi kabul etmesinin anlamı nedir?

Aslında bu daha çok o insanın size güvendiğini gösterir. İyilik kabulü bu anlamda sizin güvenilir birisi olduğunuza dair bir veridir.

İyilik ile ilgili bahsettiğim güven arayışı hepimizi dar bir çevre içine sıkıştırıyor.

Bu dar çevre içinde kalmak ise alma verme dengemizi derinden etkiliyor. Sadece güvendiği insanlar için karşılıksız davranış geliştirenler, sadece güvendiği insandan alanlar kocaman bir ayrılık topu yaratıyor.

Bu topun hiç durmadan insanların arasında dolaşmasına neden olan ise güven problemi yaşayanlar. Bir bakıma güven problemi yaşayanların yarattığı tedirginlik ilişkilerin akışını bozmakta oldukça etkili.

Herkes dünyanın daha iyi bir yer olmasını isterken aynı zamanda içinde bulunduğu güvensizlik ve tedirginlikle iyiliğin akışını engelleyen, güvensizliğin devamını sağlayan bireyler haline dönüşüyor.

Tam da bu döngünün kırılabileceği çok güzel bir zaman dilimindeyiz. İçinde bulunduğumuz zamanı iyi kullanabilirsek insanlık namına büyük işleri küçük iyiliklerin içine sığdırabiliriz.

Sosyal hayatımıza, ilişkilerimize pandemi ile getirilen kısıtlamalardan sonra insan insana yakın ilişki kurmaya, yakınlaşmaya hasret kaldık. Bu hasreti iyi ve güzel çıkarsız davranışların ortaya çıkması için kullanabiliriz. Bu herkesin tercih edebileceği bir seçim olabilir.

İyiliği bugünkü kasvetli, güvensiz anlamına sokan da yine bizim seçimlerimizdi. Şimdi bundan çıkmak hiç olmadığı kadar kolay. Bu avantajı kullanmak bize kalıyor.

Yapılacak şey basit bir seçim.

İlk önce iyiliğin tanımını yeniden hatırlayalım: Hiçbir karşılık beklemeden yapılan yardım.

Çevremizde elimizin kolumuzun yettiği kişilere herhangi bir karşılık beklentisi olmadan ihtiyaç dahilinde sınırlarına saygı göstererek katkı sunmayı seçersek, bizim için yapılan iyi ve güzel bir davranışı da sorgusuz sualsiz, borçluluk hissi yaşamadan alabiliriz. Çünkü ilişki dengesinin temel ilkesi alma verme akışını sağlamakta yatıyor.

Bu ne demek?

Bana verilen bir şeyin bir tek bana hizmet etmesinden öte bende çoğalıp benden de bir başkasına gitmesine izin veriyorum demek.

İstifçilik, ben merkezcilik dışında bir döngüye dahil olmak demek.

Daha derin de ise hep bana hep bana diyenlere inat, korkmadan verebilmek demek. Eksik, yok, yetmez, bana kalmaz diyenlere rağmen paylaşmanın eksiltmediğini çoğalttığını gösterebilmek demek.

Her yanımızı sarmış yokluk, açlık, ölüm korkusu içinde çok mu ütopik görünüyor? Aslında değil, tamamen zihninizin kısıtlı düşüncelerinin dışına küçük bir adım atmak anlamına geliyor.

Tüm bu korkulu olayları yaratanın ben merkezcilik olduğunu hatırlarsak değiştirmek, yeni bir yön vermek çok daha kolay.

İlk önce şunu hatırlayarak başlayalım: Hiçbir karşılık beklemeden verdiklerim, yaptıklarım için kimse beni kullanıp kötü aciz bir duruma düşüremez.

Tüm mesele niyeti saf ve temiz tutmakta.
 

Deniz Can

[email protected]http://www.canakademisi.com/

YORUMLAR

  • 0 Yorum