Bir uçtan bir uca demokrasi çöplüğüne...

Kadına çağdışı, ayrımcı ve düşmanca baktılar. Makarnayla, kömürle, sonsuza kadar aldatacaklarını sandılar.

Bir uçtan bir uca demokrasi çöplüğüne...
03 Nisan 2019 - 11:24 - Güncelleme: 03 Nisan 2019 - 11:33
Yanıldılar. Siyaset sahnesinde susan erkeğine inat konuşan kadın var artık. Kilitli sandığını açıp isyan bohçasını çıkaran kadın susmuyor. Ödünsüz, pazarlıksız, korkusuz bir anne susmuyor. Erkeğinin mezarı başında ağlamanın, cezaevi kapısında ömür tüketmenin, yazgı olmadığına inanan kadınlar hak arıyor. Açlığın, yoksulluğun yakasını yırtmaya kararlı anneler hesap soruyor.

1994 yerel seçimlerinden bu yana kadınları “kul”, çocuklarını “köle” görenlerle hesap kesilecek. Görmeyenlerin karşısına dikilecekler. 

Sırtındaki “kırk değneğin” acısına, tacize uğrayan çocuğunun kulağındaki “bir kereyle bişey olmaz” fısıltısına tanık olup susan babalara, amcalara, dayılara da sorulacak elbet. 

18 milyon çocuğun sanki “kelepçeli” 41 milyon kadının sanki “prangalı” bir geleceksizliğe sürüklendiğini dünya konuştu. Onlar konuşmadı, konuşturmadı. Konuşmak ve sormak sırası şimdi kadınlarda. 

Anneler gözünü yummasaydı, korkmasaydı, konuşsaydı eğer. Anne olmanın, insan yaratmanın gücüyle zalimin karşısına dikilseydi eğer. Hesap sorsaydı hırsıza “hırsız” soysuza “soysuz” diyebilseydi eğer bir baştan bir başa değneksiz köye döner miydi koca ülke?

Çocuklar kimin elinde 

Milyonlarca ana kuzusunun “gericiliği belgeli” eğitim bakanlarına emanet edildiğini gören olmadı. Çocukların geleceğinin seccadeye- tespihe, tesettüre-türbana bağlandığını anlayan da yoktu.

Örneğin eğitimin bir numaralı koltuğuna oturtulan bakanın “Cihadın farziyesini unutmuş değilim. Cihat konusunda dikkat edilmesi gereken ‘zafer’ ile değil ‘sefer’ mükellef olduğumuzdur” yaklaşımı unutuldu. Ne cihadı, ne seferi, ne zaferi diyen çıkmadı. (Erkan Mumcu) 

Örneğin eğitime şeriat zehri katanların önde gelen bakanı “İşgal askerleri Mustafa Kemal’in kurtuluş ordusunun silah gücüyle değil, Said-i Nursi’nin talebelerinin iman gücüyle ülkeden çıkarılmıştı” savı yanıtlanmadı. Dahası “Alevileri de Sünni ve Hanefi çoğunluğa ilave ediyoruz” tahrikine kulak tıkandı. (Hüseyin Çelik)

Hecelere ayırma 

Mustafa Kemal Atatürk’e, kurtuluşa, kuruluşa ve devrimlere hakaret neredeyse serbest bırakıldı. 

Örneğin ilköğretim 1. sınıf öğrencileri için hazırlanan derginin “hecelere ayırma” bölümünde iki köpek resmi vardı. Küçük köpeğin üstüne “öğretmen” büyük köpeğin üstüne “Atatürk” yazıldı. Büyük köpeği seçen çocuklar yaldızlı aferin aldı. 

Örneğin ilköğretim 2. sınıf öğrencileri için hazırlanan test kitabındaki “hayvanları koruma günü ne zaman kutlanır” sorusuna “a- 25 Ekim, b- 4 Ekim, c-10 Kasım” seçeneklerinden yanıt istendi. 10 Kasım’ı seçen çocuklar da yaldızlı aferin aldı. 

Çocuklar “TC’nin 1923’ten beri sürekli gerileyiş içinde olduğunu” dahası “yetmiş yıllık tarihin boşa harcandığını” savunan bir imamın öfkesine, kinine teslim oldu. 

Müslüman Türk milletinin ayağa kalkması düşü görüp “kıyam başlayacak müjdesi” verenler çocuklara “Cumhuriyetin laiklik ilkesinin İslam ile bütünleşmesinin gerekli olduğu kanaatini taşıyan” eğitim bakanları armağan ediyordu. (Ömer Dinçer) 

Aralarında oy karşılığı cennet vaat eden (İsmet Yılmaz), ilkokul çocuklarına Taliban’a övgü kitabı dağıtan (Nabi Avcı) eğitim bakanları bile vardı.

Yolun sonunda 

Bir uçtan bir uca demokrasi çöplüğüne dönüştürülen ülkede bir kez daha yolun sonuna gelindi. “Soru sormanın yaşamak demek olduğunu ” önce annelere sonra herkese” anımsatmanın şimdi tam sırası. Çocuklarınızı hırsızlığı “çalıyor ama çalışıyor” kurnazlığıyla aklayanlara, rüşveti “bal tutan parmak yalar” cambazlığıyla açıklayanlara, “demokrasiyi “araç” sayanlara teslim ettiğinizin farkında mısınız? 

Çocuklarınızın Cumhuriyet değerlerinden uzaklaştırılıp Türkiye İslam Cumhuriyetinin zorbalığına kurban edildiğini; Cumhuriyet nefretiyle donatılıp rejim düşmanlığına sürüklediğini biliyor musunuz? 

Çocuklarınıza 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim, 30 Ağustos gibi günlerin bayram değil “küfrün ve kâfirleşmenin, putun ve putperestliğin temellerinin atıldığı kara günler” olduğunu savlayan bildirilerin dağıtıldığını duymadınız mı ? 

Çocuklarınızın orduda, poliste, eğitimde, üniversitede ve bürokraside yükselmeyi “tarikat şartına” bağlayanların; baleyi, dansı fuhuş sayanların; tesettürü/ türbanı/çarşafı eğitim özgürlüğü ile birleştirenlerin elinde olduğunu görmüyor musunuz?

Çocuklarınızı din devleti düşü görenlerin, ümmeti ulusa yeğleyenlerin, kin besleme çağrısı yapanların, iç savaştan siyasi yarar bekleyenlerin, demokrasi karşıtlarının, uyuşturucu ve kumar mafyasının, hak ve adalet düşmanlarının elinden kurtarmayı düşünüyor musunuz?
Cumhuriyet

Erbil Tuşalp

YORUMLAR

  • 0 Yorum