Bu saatten sonra Erdoğan'a kim inanır?

“Yerli ve milli değerler” türküsünü çağırırken, bu halkın en az yarısını dışlamaya çalıştığını nasıl unutacağız? Herkesin haklarına sonuna kadar sahip çıkabileceği demokratik bir ortamı yaratmak yerine geçmişin korkularını canlı tutup, oy tabanını korumaya çalışan kim?

Bu saatten sonra Erdoğan'a kim inanır?
31 Ekim 2022 - 08:11

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye Yüzyılı” adını verdiği tek kişilik tiyatro oyunundaki tiradında şunu söyledi:

“Türkiye Yüzyılı’nda ülkemizi herkesin kendi yankı odasından çıkıp birbirini dinlediği, birbirini anladığı, birbirine saygı duyduğu bir yer haline getirelim. Gelin, Türkiye Yüzyılı’nı fark edilen, fark atan, farkını hissettiren ve farklılıklarıyla zenginleşen bir ülke haline gelişimizin sembolü yapalım. Gelin, Türkiye Yüzyılı’nda erdem ve adalet devletini zirveye çıkartalım.”

Önce şunu söyleyeyim ki 2022 yılının Ekim ayının son haftasını bitirirken “Türkiye Yüzyılı” tahayyülü kurmak ilginç bir durum elbette.

Çünkü bu hayali gerçekleştirecek bir yüzyıla artık sahip değiliz, 22 yılı geçti, geriye kaldı 78 yıl.

Bu yüzyılın beşte birlik ilk bölümünde tek başına iktidardaydı, sözünün üzerine söz söyletmedi, kendisini kâh iktisatçı zannetti, kâh dış politika sihirbazı ve hâlâ aynı tiradı atıyor.

Bu 20 yılda ne oldu da kendi “yankı odalarımızdan çıkamadık, birbirimizi dinlemedik, birbirimizin varlığına saygı duymadık”?

“Erdem ve adalet devletine” bu 20 yılda ne oldu ki geriye kalan 78 yılda onu inşa etmeye çabalayalım?

Benim vereceğim yanıtların hoşuna gideceğini zannetmiyorum.

Günümüzün Türkiye’sine, düşüncelerini açıkladıkları için, Anayasal haklarını kullanmaya gayret ettikleri için hapishanelerde yatanlara bakıp kendi yanıtını verebilir.


Ads by Kiosked

“Onlar, bunlar” diyerek miting meydanlarında ötekileştirdiği insanlar, kendi varlıklarını koruyabilmek, yalnız olmadıklarını görerek içlerini biraz rahatlatmak için yankı odalarına girmeyeceklerdi de nereye gireceklerdi?

“Gelin, Türkiye Yüzyılını milli ve yerli değerlerle evrenseli kuşattığımız, sözümüzü çağa söylediğimiz bir dönem haline getirelim. Gelin, Türkiye Yüzyılını korkularıyla yaşayan bir geçmişten umutları, hayalleri, özgüveni ve cesaretiyle şahlanan bir geleceğe geçişin kapısı yapalım” diyor.

“Yerli ve milli değerler” türküsünü çağırırken, bu halkın en az yarısını dışlamaya çalıştığını nasıl unutacağız?

“Türkiye’yi korkuları ile yaşayan bir geçmişten kurtarmak” istiyormuş.

Herkesin haklarına sonuna kadar sahip çıkabileceği demokratik bir ortamı yaratmak yerine geçmişin korkularını canlı tutup, oy tabanını korumaya çalışan kim?

Nitekim ektiğini biçiyor, Türkiye’yi öyle bir böldü ki güvenilir araştırmalarda “Erdoğan’a oy vermem” diyenler yüzde 62,2.

Aynı araştırmaya göre ülkenin belli başlı bütün siyasi partilerinin mesafeli durmaya çalıştığı “HDP’ye asla oy vermem” diyenlerin oranı bile Erdoğan’dan daha iyi: Yüzde 53,6!

Son seçimden sonraki balkon konuşmasını önüne alsın, o günden bugüne o konuşmanın çerçevesine sığmayan neler yaptı karşılaştırsın.

Bu tablonun neden ortaya çıktığının yanıtı orada çünkü.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, 28 Ekim’de 'Türkiye Yüzyılı' vizyon belgesini açıkladı

***

Ufak at, civcivler de yer belki!

 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyarbakır programına katıldı.

Şimdi diyeceksiniz ki “o dediğin geçtiğimiz Pazar günüydü, bir hafta oldu”.

Evet ama sıra ancak ona geldi!

Soylu, Diyarbakır’da çocukların rahatça okula gidebildiklerini söyledi ki bir İçişleri Bakanı’nın kendi ülkesinin bir kenti için bununla övünüyor olması gerçekten ilginç.

Soylu’nun konuşmasından bir kesit:

“Diyarbakır dün de güzeldi, bugün de güzel, yarın da güzel. Ama bir sorumluluğumuz var. Erdoğan başkanlığında Türkiye’de hep birlikte nasıl Diyarbakır’ı, Şırnak’ı, Hakkâri’yi huzurlu yapmışsak Allah nasip edecek Erbil’i, Badat’ı, Şam’ı da huzurlu yapacağız. Hazır mısınız buna?”

Ne alaka?

Erbil, Bağdat, Şam’a “huzur getirmek” niye Türkiye’nin İçişleri Bakanı’nın işi oluyor?

Oraları işgal mi edeceğiz, yoksa Soylu vatandaşlık değiştirip oralarda siyasete mi girecek?

“Şam’daki Emevi Camiinde namaz hayalinin” sonucu 3 milyon 652 bin Suriyeli göçmen oldu.

“Erbil, Bağdat, Şam huzur operasyonunun” sonucu ne olur acaba, kestirebilmek zor.

Bir ihtimal onlara burada yer açabilmek için bizlerin Avrupa’ya doğru göçmeye başlamamız sonucunu bile yaratabilir.

Söz konusu kentler egemen devletlerin kentleri. Birisi bölgesel yönetim olmak üzere üçü de başkent!

Belli ki Soylu, seçimin yaklaşmasının da verdiği heyecanla salladıkça sallamış, hızını alamamış kendisini Irak ve Suriye’nin de güvenliğinden sorumlu bakan tayin etmiş.

Böyle bir ruh durumuna yapılabilecek siyasi bir eleştirinin mantık sınırları içinde kalabilmesi çok zor.

En iyisi eskilerden günümüze gelen bir “halk tıbbı” tavsiyesi vermek: Böyle durumlarda insanın yüzünü, kafasını biraz soğukça bir su ile yıkaması iyi gelir.


İçişleri Bakanı Soylu, 23 Ekim’de, Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda düzenlenen toplu açılış töreninde
“Erbil'i, Bağdat'ı, Şam'ı da huzurlu yapacağız” dedi.

Mehmet Y. Yılmaz

[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum