Fatma Çavuş göreve!

Anayasanın vatan hizmetini düzenleyen 72’inci maddesinde bu hak ve sorumluluğun kullanılmasında kadın-erkek ayrımı mevcut değil.

Fatma Çavuş göreve!
14 Temmuz 2019 - 10:49
Cumhuriyet kurulurken hem cephede hem de cephe gerisinde kahraman kadınlar, erkekler kadar faydalı olabileceklerini de kanıtlamışlardı. O zaman neden kadınlar vatan hizmetinden muaf tutuluyor ve TSK’da hak ettikleri konuma gelemiyor? Kendileri mi istemiyor, yoksa yönetimde söz sahibi erkekler böyle mi uygun görmüş? 

Ordunun ihtiyacının karşılanmasında kadınlar da görev alsa, silahlı kuvvetlerin harekat kabiliyetinde bir azalma mı olacak? Özellikle bu soru uzun yıllardan beri başta ABD olmak üzere, Batı Avrupa ülkelerinde yoğun olarak tartışılıyor. ABD’de 70’li yılların başından itibaren sadece silahlı kuvvetlerde değil, başta üniversiteler, spor müsabakaları olmak üzere hayatın her alanında kadın-erkek eşitliğini sağlamak için yasal düzenlemeler hayata geçirildi. Ülkemizde Kurtuluş Savaşı’nda er, onbaşı, çavuş olarak bizzat cephede muharip görev yapan kadın kahramanlarımız olmasına rağmen, TSK’ya, ilk kadın pilotumuz Sabiha Gökçen’i hariç tutarsak, ilk kadın askeri öğrenci 1955 yılında kabul edilmiş ve 1957 yılında Harp Okulları’ndan mezun olmuştu. 27 Mayıs 1960 müdahalesinden sonra bu uygulamaya son verilmiş, 1980’li yılların başında sivil üniversite mezunlarından yardımcı subay kadrolarında görevlendirilmek üzere tekrar subay alınmaya başlanmış, 1992 yılında ise, biraz da dönemin kadın başbakanının siyasi hesaplarıyla, sonuçları fazlaca incelenmeden Harp Okulları’na tekrar kadın askeri öğrenciler kabul edilmeye başlanmıştı. Kabul edilen öğrencilere her zaman bir sayı sınırlaması getirilmiş, mezuniyet sonrasında görev yapacakları birlikler tam olarak analiz edilmediği için etkin bir kariyer planlaması ne yazık ki sağlanamamıştı. Kadın subaylara tanınan imkanlar, ne yazık ki siyaseten kulağa hoş gelen ‘ilk kadın amiral ve general’ söyleminden öteye gidemedi. Kadınların belirli sınıflarda astsubay olarak görevlendirilmesi ise daha da yeni bir gelişme. Halen kadınlarımız uzman ya da sözleşmeli erbaş/er olarak görev yapamıyor.
 

BMGK tarafından 2000 yılında oy birliği ile kabul edilen 1325 sayılı (Kadın, Barış ve Güvenlik) kararı ile kadınların çatışmaların önlenmesi ve çatışma sonrası ortamda daha aktif görev almasına karar verilmişti. 2018 yılında Slovenya Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na kadın general atanmıştı. Almanya savunma bakanı uzun yıllardır bir kadın politikacı ve şimdi AB’de önemli bir makama atanması bekleniyor. İngiltere’de korgeneral, ABD’de orgeneral rütbesinde kadın subaylar görev yaparken, Fransa’da 18 kadın general aktif görevde. Hemen akla gelebilecek sorunun cevabı, “Evet Yunanistan’da da kadın general ve amiral vardır.”

NATO kapsamında yapılan bir araştırmaya göre üye ülkeler silahlı kuvvetlerinde kadın personelin oranı genel olarak yüzde 10’nun altında. TSK’ya ilişkin rakamlar ise yıllara göre büyük farklılık gösteriyor. 2001-2003 yılları arasında yüzde 0.1 olan kadın personel sayısı, 2004 yılından sonra yüzde 4 olarak gösteriliyor. MSB tarafından bu konuda kamuoyu ile bilgi paylaşılmadığı için gerçek rakamlar bilinmemekle birlikte subay mevcudunun yüzde 3’ün altında olduğu tahmin ediliyor. 

Mevcutlarının erkeklere oranla bu kadar az olmasına ilave olarak özellikle kadın subaylar erkek silah arkadaşları ile benzer muharip kadrolarda görev yapamıyor. Harp Okulları’nın ilk mezunlarını 23 yıl önce verdiği dikkate alınırsa, şu anda Kara Kuvvetleri’nde Tugay K. Yrdc/Alay K. ve Tabur K., Deniz Kuvvetleri’nde Gemi K. ve Komodor, Hava Kuvvetleri’nde ise Filo K. görevlerinde kadın subaylar olması gerekir. Ancak MSB tarafından bilgi paylaşılmadığı için hangi kadrolara geldikleri bilinmiyor. Peki mevcut kadın subayların TSK içindeki bu dezavantajlı durumuna karşın, neden kadınların vatan hizmetine alınması tarafımdan öneriliyor? Ülkemizde kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 34.4’dür. Her iki erkeğe karşı bir kadın istihdam ediliyor. Kadınlarımız özellikle kırsal kesimde, vatandaşlık haklarından habersiz yaşıyor, erken yaşta rızası dışında evlenmeye zorlanıyor, baskı ve şiddet görüyor. Kısıtlı eğitim imkanları, kadınlara kendi ayakları üstünde durabilecekleri bir meslek edinme fırsatı vermiyor. Genel olarak önce babaya, daha sonra da kocaya bağımlı bir hayat sürüyorlar.

Askerlik Kanunu’nun gerekçesinde de belirtildiği üzere Türk toplumunda askerliğin yeri ve önemi büyük. Özellikle Cumhuriyet’in ilk 50 yılında, gelişmişlik seviyesine de bağlı olarak, pek çok gencimiz köyünden ve kasabasından ilk kez askerlik nedeniyle çıkmış. Binlerce gencimiz askerlikte okuma yazmayı öğrenmiş, köylerimize öğretmen yetiştirilmiş. Kısaca kırsal kesimde yaşayan genç erkek nüfusun önemli bir bölümü askerlik ile birey olduğunun, vatandaş olarak haklarının bulunduğunun farkına varmış, bir nebze olsun teknoloji ile tanışmış, okuma yazma başta olmak üzere meslek sahibi olmuş, kısaca kendilerine güvenen bireyler olarak evlerine dönmüş. Kadınların bugünlerde karşı karşıya kaldığı şiddet başta olmak üzere, ayırımcılıkla mücadelede vatan (askerlik) hizmetinin çok önemli rol oynayacağı düşünülüyor. 

Peki bu imkan neden genç kızlarımızdan esirgeniyor? 18 yaşını bitirmiş, ancak bir okula devam etmeyen, pek çoğu vatandaşlık haklarının farkında olmayan, erken yaşta rızası dışında evlenmeye dahi zorlanan, bir meslek sahibi olmadıkları için aile reisine kendilerini bağımlı hisseden kadınlarımız için askerlik, kozalarını yırtmaları için bir vesile olamaz mı? Neden kadınlar sözleşmeli erbaş/er olarak TSK bünyesinde görev almasın? Dünyanın farklı ordularında benzer görevi yerine getirenlerden bir eksiklikleri mi var? Bu tür bir imkan ülkemizde yüzde 30’lar seviyesinde olan kadınların iş gücüne katılımını desteklemez mi? Ülkemizin en önemli sorunlarından birisi olan kadına şiddetin çözümünde askerlik hizmeti, hak ve hukukunu bilen özgüvenli kadınlar yetiştirerek bir çözüm üretemez mi?

Kısaca, peygamber ocağı, kadınlara kozalarını yırtarak kendi kanatları ile uçmak için gerekli ilk becerileri kazandıracak bir durak olabilir. Mevcut Askerlik Kanunu’na uygun olarak zorunlu hizmetini tamamlayan kadınlardan istekli olanlar askerliği bir meslek olarak seçerek hayatlarına devam edebilir. Böylece daha fazla kadın çalışma imkanı bulup TSK’nın ihtiyacı olan kadrolar tamamlanır, kadınların TSK içinde hak ettiği konuma gelmesine ve BMGK kararına uygun olarak uluslararası görevlerde Türk kadınının görünürlüğünün artmasına katkı sağlanır. Ülkemizde özellikle kadınlarımızın evlenme ve anne olma yaşları dikkate alındığında bu sürecin dikkatli analiz edilerek planlama yapılmasının gerekli olduğu şüphesiz. Ancak ilk adım kadının, vatan hizmetinde erkek ile aynı şartlara sahip olmasının istenip istenmediği. Kadın üniversiteleri ile örnek alınan Japonya’da, 2019 yılı başında alınan kararlar ile halihazırda yüzde 6.1 olan kadın asker oranının 2030’a kadar yüzde 9’a çıkarılması hedefleniyor. Japonya ordusunda 2001’de ilk kez bir kadın subay generalliğe yükselmiş, Ağustos 2018’de de ilk kez bir kadın yüzbaşı bir savaş gemisinin komutanlığına atanmıştı.

Konuya ilişkin tartışmalara, bir sonraki yazıda devam edeceğim.

Ölçemediğini iyileştiremezsin: Askerlik Kanu

Dr. YASİN TÜRKER DİKEN

YORUMLAR

  • 0 Yorum