Gevezelik için mükemmel bir konu...

Bakalım hangi görüş ağır basacak: Kim olursa olsun, Erdoğan’ı yensinciler mi, geleceği kurtarmak için vasıflı insan gerekliciler mi?

Gevezelik için mükemmel bir konu...
19 Eylül 2022 - 10:17 - Güncelleme: 19 Eylül 2022 - 10:36

Tamamen dışarıdan bakan bir gazeteci olarak söyleyebilirim ki CHP’nin Cumhurbaşkanı adayının Kemal Kılıçdaroğlu olması artık çok büyük bir ihtimal.

Ve şunu da söylemeliyim ki bugün CHP çatısı altında olup da adaylık için adı geçen diğer iki kişiye oranla Kemal Kılıçdaroğlu’nun sahip olduğu vasıflar, bu iş için daha uygun.

Görebildiğim kadarıyla muhalif kamuoyunun kafası son derece karışık.

Bir tarafta “kim olursa olsun, Erdoğan’ı yenecek bir aday olsuncular” var.

Bunlar için adayın vasıflarının bir önemi yok.

Bu görev için yeterli midir, yoksa Türkiye’nin başına ikinci bir Recep Tayyip Erdoğan felaketi mi gelir sorusunu kendilerine sormuyorlar.

Sormamalarının nedeni de verecekleri yanıtı içten içe bildikleri halde bunu duymak istememeleri.

Diğer tarafta seçilecek adayın bazı vasıflara sahip olması gerektiğini düşünenler var ve ancak sesleri de hayli cılız.

Bu normal, çünkü bizim memlekette “karizma” iş yapar diye bir inanç var.

Vasıflı insanların bir karizmaya sahip olamayacakları gibi bir inanç mı geliştirdik acaba zaman içinde?

Oysa Süleyman Demirel’in vasıfları vardı, kendince bir karizması da!

Recep Tayyip Erdoğan’a kadar, Türkiye’yi yönetenlerin müktesebatları pek tartışılmadı.

İyi yönettiler, kötü yönettiler bunu tartışmıyorum.

Ancak okudukları okullar, devlet içinde geçirdikleri tecrübe yılları, mesleki geçmişleri tartışılamayacak kadar Türkiye ortalamasının üstünde insanlar tarafından yönetildik.

Bülent Ecevit’i belki onlardan ayırmak gerek çünkü onun karizması, müktesebatının önündeydi diye düşünüyorum.

Şimdi “karizmatik” bir liderimiz var ve Türkiye’nin durumuna bakın.

Kendini iktisatçı zannettiği için ekonomi duvara çarpmış durumda. Dış politikada oradan oraya savruluyor.

İçeride ise tam bir otokrat görüntüsü çiziyor, geçen 72 yıldan sonra T.C. bir kez daha tek parti devletine dönüştü.

Ve önümüzdeki beş yıl Türkiye’yi yönetecek bir kişiyi seçeceğiz.

Erdoğan seçilirse ne olacağını biliyoruz.

Bugün Türkiye nasıl yönetiliyorsa öyle yönetilmeye devam edecek.

Daha iyi bir yönetsel beceri göstermesini beklememiz için bir neden yok.

İdeolojik bagajları nedeniyle daha da uca savrulma ihtimali de var.

Onu dengeleyecek olan şey TBMM’deki çoğunluğun muhalefete geçmiş olması olabilir sadece.

Bu başka bir tablo elbette ve kaçınılmaz olarak bir erken seçimle neticelenecek bir seçim geçirmiş oluruz, tablo böyle gerçekleşirse.

Diğer senaryo ise muhalefetin adayının kazanması.

Parlamentoda yine bugünkü muhalefetin çoğunluk olacağı artık belli sayılır.

Adayın sahip olduğu vasıflar meselesi tam da bu noktada öne çıkacak.

Muhalefet koalisyonunu dağıtmadan, kırmadan, dökmeden günlük işleri yürütmek.

Erdoğan’ın bir tek parti devletine dönüştürdüğü devletteki yıkımı restore etmek.

Yıkımı restore etmek zaman zaman sert çatışmalara yol açabilecek unsurları içinde barındırıyor.

İşte o noktada vasıflarının yanında karizmasını da kullanarak kitleleri arkasına alacak birisi lazım.

“Kim olursa olsun seçimi kazanacak birisi olsuncuların” kolayca yanıtlayamayacağı bir mesele bu.

“Bize vasflı adam lazımcıların” çıkmazı ise gösterecekleri adayın, Erdoğan ile yarışacak popülariteye sahip olup olmadığı.

Gördüğünüz gibi üzerinde boş boş saatlerce konuşabileceğimiz bir konu bu.

Bakalım hangi görüş ağır basacak: Kim olursa olsun, Erdoğan’ı yensinciler mi, geleceği kurtarmak için vasıflı insan gerekliciler mi?


AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu

* * *

Bu talimat işe yarar mı?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti içinde altılı masa ile ilgili konuşmalar yapılmasını yasaklamış.

Bunda ne kadar başarılı olabileceğini göreceğiz çünkü “hıyarım var” diyene “tuz bende” diye koşan çok sayıda CHP “ileri geleninin” olduğunu biliyoruz.

“İleri gelen” derken lafın gelişi işte, zaman içinde şu ya da bu nedenle kamuoyunun önüne çıkan ismi biraz duyulur olan herhangi bir CHP’liden söz ediyorum.

AKP propaganda makinesinin hedeflerinden biri de zaten bu damara yüklenmek.

Yeniden görünür olmak hoşlarına gittiği için de kendilerine temel şu soruyu sormuyorlar: Niye beni çağırdılar?

Bu soruyu sorup, kendilerine samimi yanıt vermiş olsalar, Kılıçdaroğlu’nun da böyle bir talimat vermesine gerek kalmazdı sanırım.

Ama talimatın sonucundan da o kadar emin değilim, bu tiplerden CHP’de o kadar çok var ki.


HaberTürk yazarı Muharrem Sarıkaya, Kılıçdaroğlu’nun,
partisinin grup başkanvekilleri, genel başkan yardımcıları ile milletvekillerine,
“6’lı masayı ilgilendiren konularda demeç vermeyin” talimatı yolladığını öne sürdü

* * *

İnsan utanır yahu!

Tuğrul Eryılmaz’ın basın kartı, Fahrettin Bey’in başında olduğu kurum tarafından iptal edilmiş.

Tuğrul’u 12 Eylül öncesinde Ankara günlerimizden beri tanıyorum.

Birlikte de toplamda uzun sayılabilecek bir süre, değişik yayınlarda çalıştık:

Nokta, Tempo, Radikal, Milliyet.

Böyle yayınlarda bir gün dahi çalışabilecek vasıflara sahip olmayan Fahrettin Bey’in müktesebatı, Tuğrul Eryılmaz’ın gazeteciliğini tartışmaya dahi müsaade etmez.

Tuğrul bu işte birinci ligde sayılırsa, Fahrettin Bey ve benzerlerinin oynayacağı yer kum havuzudur.

Belli ki bu arkadaşlarda artık utanma duygusu diye bir şey de kalmamış, partizanlık yüzlerindeki bütün sinir uçlarını kör etmiş ki yüzleri bile kızarmıyor.

Bu idari bir karar olduğu için, Tuğrul’un avukatları idare mahkemesinde dava açacaktır diye tahmin ediyorum.

Bakalım Türkiye’de hukuk var mı?


Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Türkiye'nin en kıdemli gazetecilerinden Tuğrul Eryılmaz’ın sürekli basın kartını iptal etti ve kartın iade edilmesini istedi

Mehmet Y. Yılmaz

[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum