İç dünya ile dış dünya örtüşmediğinde

Peki, iktidarların iç dünyaları ile ülkenin ve dünyanın gerçekleri örtüşmediği zaman ne olur?

O ülkelerin dengeleri bozulur ve toplumsal krizler ortaya çıkar.

Peki, bir iktidarın yaptıkları ettikleri ile, o iktidar mensuplarının iç dünyaları, yani akılları, izanları, ahlakları, vicdanları, namusları haysiyetleri, şerefleri, bilgileri görgüleri, uyuşmadığı zaman ne olur?

Aklıma hep, “Ben halk sağlığı uzmanıyım. Termik santrallar 1 dakika bile filtresiz çalışmamalı. Bu akciğer hastalıklarının, kanserin direkt sebebi. Meclis’te son ana kadar mücadele edeceğim” diyen iktidar mensubu bir doktor milletvekilinin buna aykırı yasa tasarısına nasıl oy verdiği ve ondan sonra yaşamını nasıl sürdürebildiği, çoluk çocuğunun, seçmeninin yüzüne nasıl bakabildiği sorusu gelir!

Bu yazıda iktidar mensubu bireylerin ve iktidarın iç dünyaları ile ülkenin ve dış dünyanın gerçekleri arasında gözüme çarpan garip çelişkileri dile getirmeye çalıştım.

***

Önce dört somut gerçeği anımsayalım:

1) Ülke gittikçe artan kadın cinayetlerindeki vahşetlerle boğuşurken iktidar, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kabul ettiği, kadına karşı şiddeti aile içinde de önleyen İstanbul Sözleşmesi’nden, bir gece yarısı tek bir imza ile çıkmıştır.

2) Türkiye orman yangınlarının bütün dünyada artmasının esas nedeni olan İklim Krizine karşı yapılan Paris İklim Antlaşması’nı imzalamış olmasına rağmen hâlâ yürürlüğe koymamıştır.

3) Türkiye resmen, Kâbil Havalimanı’nın askeri korunmasına talip olmuş ve ABD’li yetkililerden öğrenildiğine göre, (gayri resmi olarak?) Afgan sığınmacılara sınırlarını açmıştır.

4) Uluslararası hukuka göre statüleri hâlâ belli olmadığı için “sığınmacı” denilen Arap ülkelerinden ve öteki Müslüman ülkelerden kaçanlar Türkiye’nin kevgire dönmüş sınırlarından ülkeye girmeye devam etmektedir.

***

Şimdi asıl soruları soralım:

Hangi akıl...

Hangi izan...

Hangi bilgi...

Hangi görgü...

Hangi tecrübe...

Hangi vicdan...

Hangi ahlak...

Hangi ideoloji...

Hangi siyaset...

1) Orman yangınlarıyla mücadele için dünyadan yardım istemeyi acizlik, daha da kötüsü ihanet diye niteler?

2) Kadın cinayetlerinin gittikçe arttığı ve katillerin çoğunun kadınla ilişkili biri olan ülkemizde, toplumun büyük bir kesiminin taraftar olduğu ve Türkiye’nin öncülük ettiği İstanbul Sözleşmesi’nden Meclis’e ve Sivil Toplum Kuruluşlarına danışmadan tek imza ile çıkar?

3) Evleri yanan vatandaşlara düşük faizli uzun vadeli kredi vereceklerini belirtirken, “Çok eski evi olan vatandaşlar, ‘keşke bizim de evimiz yansaydı’ diyecekler diye düşünüyorum” diye konuşur?

4) ABD’nin terk ettiği Afganistan’da, ABD’nin jandarmalığı görevine, para karşılığında talip olur?

5) Ormanları yanan insanlara, yangın söndürme uçakları gönderemeyip itfaiyenin bile yolunu kesecek kadar uzun bir protokol konvoyuyla giderek çay poşeti atar?

6) ABD ile müzakerelerde, resmi kayıtlara geçmeyecek biçimde, ABD’li yetkililerin açıklamalarından öğrenildiğine göre, ABD’nin geride bıraktığı Afgan sığınmacılara sınırlarını açacağı sözünü verir?

7) Yangınla mücadelede en deneyimli örgüt olan Türk Hava Kurumu’na el koyar ve onun yangın söndürme uçaklarını devre dışı bırakır; sonra da IBAN numarası verip vatandaşından iane ister?

8) AB’nin vereceği para karşılığında, ülkenin demografik ve toplumsal/ekonomik/siyasal yapısını değiştirecek düzeyde sığınmacı kabul eder?

9) Ülkenin en örgütlü gücü olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yangınla mücadele için görevlendirmez?

10) Paris Antlaşması’nı hâlâ yürürlüğe koymaz?

11) Muhalefet partisinin yönetimde olduğu belediyelere düşmanca davranır ve onların ellerindeki olanaklardan yararlanmaz?

12) Niçin hâlâ Kaz Dağları ve İkizdere örneklerinde olduğu gibi ormanların talan edilmesine devam eder?

***

Aslında daha pek çok çelişki ve pek çok soru var ama son günlerdeki olayların derhal aklıma getirdikleri bunlar:

Bu iktidarı hâlâ destekleyen kişilerin, gözüme çarpan bu on iki soruya, yukarıda belirttiğim dokuz kritere göre verecekleri yanıtları gerçekten merak ediyorum!