İmamoğlu kime lanet okusun

İBB Meclisi'nde çoğunluğu oluşturan AKP-MHP ittifakı, İmamoğlu'nun her teklifini reddederek, işin özünde amacı İstanbul'a hizmet olan Fatih Vakfiyesine karşı çıkmıyor mu?

İmamoğlu kime lanet okusun
30 Temmuz 2020 - 10:13
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş elinde kılıçla Ayasofya minberine çıkıp şu sözleri etti:

“Fatih Sultan Mehmet Han, gözbebeği olan bu muhteşem mabedi kıyamete kadar cami olmak kaydıyla vakfedip müminlere emanet bırakmıştır. Bizim inancımızda vakıf malı, dokunulmazdır, dokunanı yakar; vakfedenin şartı vazgeçilmezdirçiğneyen lanete uğrar.”

Erbaş'ın Ayasofya'yı müze yapan Atatürk'e lanet yağdırdığını anlıyoruz.

Peki… Bu sözlerin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile ne ilgisi var? “Bu da nereden çıktı” dediğinizi duyar gibiyim!

Baştan anlatayım:

Fatih Vakfiyesi, -yanlış olarak- “Ayasofya Vakfiyesi” diye biliniyor.

Osmanlı döneminde bu vakfiye yılda bir kez törenle açılıp huzurda okunuyor ve vakfiyede yer alan şartların uygulanıp uygulanmadığının kontrol ediliyordu. Fatih'in istekleri yerine getirilmediğinde tamamlanması için uyarı verildi; yine yapılmamışsa ceza sistemi uygulanırdı…

Dışı atlas ipek, ceylan derisi üzerine yazılı 65 metre uzunluğundaki vakfiyede neler vardı?

Sadece Ayasofya yoktu!

2 bin 360 dükkân, 1300 ev, 2 kervansaray, 30 bozahane, 23 başhane ile 2 hamam da vardı!

Fatih, vakfiyesinde dedi ki:

-Mallarımın kira gelirini inançtan sağlığa, eğitimden yoksullara yardıma kadar çeşitli hizmetlerde kullanın.

Vakıf sistemi özünde hizmet ağını ifade ediyor. Yani, bugünkü anlamda belediye hizmetlerini anlatıyor.

Biraz açayım:

SAĞLIK HİZMETİ

Fatih, İstanbul'un fethinden sonra harap bir şehirle karşılaştı. Vakfiyenin amacı, bu tahribatı ortadan kaldırmaktı.

Fatih vakfiye ile İstanbul'un yeniden inşa ediliş faaliyetlerine maddi yardım sağladı.

Şu sözü meşhur oldu:

“Hüner bir şehir bünyad eylemektir, reaya kalbin abad eylemektir.” (Asıl marifet şehir kurmak/ şehir imar etmekle birlikte; o şehirde yaşayanların kalbini kazanmak/ onları mutlu etmektir…)

Vakfiyenin temel hedefi buydu. Örneğin vakfiyede (günümüz diline biraz çevirerek) şunu şart koştu:

“Akçelerimle satın aldığım İstanbul'un Taşlık Mevkii'nde bulunan sınırları belli olan yüz otuz altı dükkânımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde vakf-ı sahih eyledim. İş bu dükkânlarımdan gelecek nemalardan İstanbul'un her sokağına ikişer kişi tayin eyledim. Bunlar, ellerinde bir kap içerisinde kireç tozu ve kömür külü karışımı olduğu halde günün müteaddit saatlerinde sokakları gezeler. Tükürüklerin üzerine bu tozu dökeler ki, yirmişer akçe alalar…”

Bu bir sağlık hizmetiydi. Bir örnek daha yazayım:

“On cerrah, on tabip ve üç de yara sarıcı tayin eyledim. Bunlar dahi, ayın belli günlerinde İstanbul'a çıkalar, ayrım yapmadan her kapıyı vuralar ve o hanede hasta olup olmadığını soralar, hasta var ise ve şifası mümkün ise evde tedavi etsinler; değilse kendilerinden hiç bir karşılık beklemeksizin Darülâceze'ye kaldırarak orada iyileştirsinler…”

FATİH'İN MALLARI NEREDE

Vakfiye şartlarından devam edeyim:

-“Maazallah İstanbul'da et buhranı çıkacak olursa vakfettiğim yüz adet tüfengi ehline vereler. Bunlar, hayvanat-ı vahşiye yumurtada ve yavruda olmadığı sırada dağlara-ormanlara çıkıp avlanalar ki, zinhar hastalarımız gıdasız kalmasınlar…”

Keza:

-“Külliyemde bina ve inşa ettiğim imarethanede şehit ve şühedanın ailesi ve İstanbul fukarası yemek yiyeler. Ancak, yemek yemeye veya almaya bizatihi kendileri gelemeyecek vaziyette olanların yemekleri günün loş karanlığında kimse görmeden kapalı kaplar içerisinde evlerine götürüle…”

Fatih, vakfiyede benzerlerini şart koştu.

Toparlarsam:

-“Fatih'in malları bugün nerede” diye sormayacağım…

-“Fatih'in gelirleri bugün nerede” diye sormayacağım…

Cumhuriyet, Ayasofya'nın vakfiye tapusuna dokunmadı, müze gelirini de Ayasofya için kullandı. Ya diğerleri? Kim kime lanet okumalı?

Şu ayrıntı gözden kaçmamalı:

İBB Meclisi'nde çoğunluğu oluşturan AKP-MHP ittifakı, İmamoğlu'nun her teklifini reddederek, işin özünde amacı İstanbul'a hizmet olan Fatih Vakfiyesine karşı çıkmıyor mu?

Aslında kime “lanet okumak” gerekiyor?

Mesela, İstanbul'da sosyal yardımları engelleyenlere olabilir mi?

Mesela, İstanbul'da yoksullara süt dağıtan belediye görevlilerini engelleyenlere olabilir mi?

Mesela, İstanbul'da yeşil alanları engelleyenlere olabilir mi?

Biz kimseye “lanet okuyacak” kadar alçalmayacağız kuşkusuz. Ama şu bilinsin:

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Soner Yalçın

Odatv.com

YORUMLAR

  • 0 Yorum