Komplo Teorileri: Yalanlara İnanmak ve Alternatif Gerçeklikler İnsanlar İçin Neden Bu Kadar İlgi Çekici?

İnsanları Yalanlara İnanmaya İten Psikolojik Süreçler Nelerdir? Komplo teorileri, zamanın kendisi kadar eskidir; ancak psikologlar daha yeni yeni neden bazı insanların komplo teorilerine inanmaya daha meyilli olduğunu keşfetmeye başladı. Goertzel tarafından 1994 yılında yapılan bir çalışmaya göre komplo teorileri, "etrafımızda olan bitenin, gizliden gizliye çalışan grupların kötücül emellerini gerçekleştirmeleriyle ilişkilendirilmesi"ne denmektedir.

Komplo Teorileri: Yalanlara İnanmak ve Alternatif Gerçeklikler İnsanlar İçin Neden Bu Kadar İlgi Çekici?
27 Kasım 2019 - 20:43 - Güncelleme: 28 Kasım 2019 - 09:30
Bu, ABD Başkanı John F. Kennedy'nin suikastı da olabilir, Dünya'nın aslında yuvarlak değil de düz olması da... İklim değişikliğinin bir grup bilim insanı tarafından söylenen bir yalandan ibaret olduğu safsatası da olabilir; yolcu uçaklarının uçtukları rotalar üzerindeki insanları zehirlemek için kimyasallar salması da...

İyi ama, insanların bu tür yalanlara (ya da onların sözleriyle, sözde "alternatif açıklamalara") inanmasının ardında yatan motivasyon nedir? Neden bu komplo teorilerine inanan insanlar, diğer insanların göremedikleri gerçekleri görebildiklerini düşünmektedirler? Gelin hep birlikte öğrenelim.

Bir Örnek: Las Vegas Katliamı Komplosu



Bu yazının yazıldığı sıralarda en popüler olan komplo teorilerinden birini ele alalım: 1 Ekim 2017 tarihinde, Las Vegas'ta düzenlenen Route 91 festivali sırasında, Stephen Paddock isimli 58 yaşındaki bir terörist, Mandalay Bay otelinin 32. katından, konsere katılım gösteren halk üzerine modifiye edilmiş yarı-otomatik tüfeklerle ateş açarak 10 dakika içerisinde 58 kişiyi öldürdü ve 489 kişiyi yaraladı. Böylece ABD tarihinin gördüğü en ölümcül kitlesel katliamı yapmış oldu. Konuyla ilgili detaylar haber kaynaklarından okunabilir; ancak bizi bu yazı için ilgilendiren, olay sonrasında hortlayan komplo teorileridir.


Bu komploculara göre saldırı sırasında bir değil, iki adet saldırgan bulunuyordu. İkinci saldırgan, her nasıl olduysa, otelin 4. katından ateş açmıştı. Kimi komplo teorisyenine göreyse ikinci saldırgan, Paddock'un odasından sadece birkaç oda ileride bulunuyordu (fotoğrafta görülüyor). Saldırganlardan sadece birisi yakalandı, ikincisi ise kaçmayı başardı ya da birileri tarafından bilerek "kaçırıldı".

Olayların bu anlatımına, öyle sadece birkaç kişi değil, an itibariyle Dünya'nın dört bir yanından on binlerce kişi inanıyor! Muhtemelen bu yazıyı kaleme alarak biz de bu sayıya bazı eklemeler yapmış olacağız; çünkü birçok komplo teorisyeni için gerçekten gerçek olan gerçekler değil, inanmak istedikleri gerçekler önemli.

Ve bu kişiler için, bu paragrafta sözünü ettiğimiz gibi bir "olasılığın" var olması bile, herhangi bir elle tutulur kanıta dayanmaksızın ABD Hükümeti'nden tutun da gizli ve derin devletlere, CIA gibi istihbarat ajanslarına ve daha nicesine yönelik hikayeler yazıp bunlara inanmaları için yeterli olacaktır. Zira ikinci saldırganın varlığına yönelik iddiaların tamamı düzgün gözükmeyen ve sarsıntılı videolara, görgü tanıklarının çelişkili ve tutarsız ifadelerine dayanmaktadır.

 

Halbuki 4. katta hiçbir kırık pencere bulunmadı (dolayısıyla Paddock'un yaptığı gibi serbestçe ateş açılması imkansız), polisler ateşin açıldığı dakikalar boyunca oteli didik didik etmelerine ve tüm katları tutmalarına rağmen 4. kattan hiçbir silah sesi duymadılar ve diğer hiçbir otel odasında bir diğer saldırganın izine rastlanmadı (buna rağmen Paddock'un odasından 23 ayrı silah, gözetlemek için kameralar, çantalar ve çeşitli alet edevat çıkarıldı).

Dahası, düşük çözünürlüklü videolarda 4. kattan da ateş eden birinin varmış gibi gözükmesinin nedeniyle ilgili olarak; sesin otel ile konser alanı arasında yankı yapması ve 32. kattaki silah ateşinin belirli açılardan diğer katların camlarından yansıması kadar basit açıklamalar bulunuyor!

Neden Komplo Teorileri Yaratıyoruz?



Peki tüm bunlara rağmen, Las Vegas'taki bu ikinci saldırganın yaratılma nedeni nedir? Bunun çok basit bir nedeni var: Bu "ikinci saldırgan" hayali, sizlerin gerçeğe yönelik kuşkularını askıda bırakmak, basit eleştirel düşünme tekniklerinden yoksun bırakmak ve sizi afallatmak amacı güdüyor. Çünkü çözülmüş bir gizem, artık gizem değildir. Komplo teorilerine inanan insanlar ise, heyecan tutkunları olarak, gerçekler yerine yalanlara sarılmayı tercih ediyorlar. Çünkü gerçek açık ve net iken, yalanlar muğlak ve yoruma açık olabiliyor. Komplo teorisyenleri, gerçeğe yönelik fark edilmemiş noktaları açığa çıkarmayı başardıklarını sanıyorlar. Halbuki tek yaptıkları, gerçeğin üstünü örterek, gerçeğin kendilerinin inandığı çarpık bir versiyonuna, yani bir yalana inanmayı sürdürmek...

Komplo Teorilerinin Arkasındaki Psikoloji



Araştırmacılar bir süredir insanların neden komplo teorilerini yaratarak bunlara inandıklarını; hatta kimi insanın sırf komplo teorileriyle ilgilenerek yaşadığını anlamaya çalışıyorlar. Lantian ve arkadaşları tarafından 2017 yılında yayınlanan bir araştırmada, komplo teorilerine inanmaya meyilli olan insanların özellikleri şöyle özetleniyor:

(...) yeni deneyimlere açıklık, güvensizlik, düşük anlaşılabilirlik ve Makyavelcilik gibi özellikler, komplo teorisyenleri tarafından ortaklaşa paylaşılmaktadır.

"Düşük anlaşılabilirlik", bir kişiyle ortak bir noktada buluşma ihtimalinin yüksekliğine göre belirlenen bir özelliktir. Psikologlar tarafından bir kişinin ne kadar güvenilir, nazik ve işbirliğine açık olduğunun bir göstergesi olarak görülmektedir. Düşük anlaşılabilirliğe sahip biri genellikle çok güvenilir olmayan, nazik olmayan ve işbirliği yapmaktan uzak duran bir kişi olacaktır. "Makyavelcilik" ise, kendi çıkarlarına aşırı düşkün olan, bu çıkarları korumak ve kendi amaçlarına ulaşmak için gerekirse insanları ve gerçekleri manipüle edebilecek, aldatabilecek, diğerlerini kötüye kullanabilecek kişilere işaret etmek için kullanılmaktadır. Lantian şöyle yazıyor:

 

Bilişsel süreçler açısından, daha güçlü komplo teorisi eğilimleri olanlar, olayların bir arada ve birbiriyle ilişkili olarak gerçekleşme ihtimalini normalden daha yüksek tahmin etmeye meyillidirler. Böylelikle, gerçekte olması pek mümkün olmayan ilişkilerin varlığını iddia edebilirler; olaylar arasında gerçek olmayan neden-sonuç ilişkileri yaratabilirler. Bu kişilerin genellikle analitik düşünme yetenekleri zayıftır.

Bunların hiçbiri şaşırtıcı olmamalıdır. Eğer ki bir komplo teorisine yüzeysel bir şekilde inanmak yerine; belirli uzmanlıklar üzerinden giderek, analitik olarak eleştirmeyi ve tüm detaylarıyla masaya yatırmayı kafaya koyarsanız, çok kısa bir sürede şunu fark edersiniz: Komplo teorilerini oluşturan parçaların tek başlarına hiçbir anlamı yoktur; parçaların birbirleriyle ilişkisi tamamen muğlaktır (hatta kimi zaman; komplo teorisyenlerinin iddialarının aksine, parçalar arasında dikkate değer hiçbir ilişki tespit edemezsiniz). Komplo teorilerinin bütünü kulağa mantıklı gelse bile, tekil parçaları ve bu parçalar arasındaki ilişkiler, kelimenin tam anlamıyla "saçmalık"tır. Bu da şaşırtıcı olmamalıdır; zira bu bağlantılar, olaylardan sonra, gerçekten farklı bir hikaye yaratmak için yaratılmış (uydurma) bağlantılardır. Dikkatli ve eleştirel bir inceleme sayesinde, bu parçaların inşası sırasında eleştirel düşünceye hiç yer bırakılmadığı, olaylarla ilgili elde bulunan verilerin dikkatlice ve art niyetli bir şekilde seçildiği görülecektir.

Örneğin Las Vegas saldırısında ikinci bir saldırganın olduğu iddiasına saplantı besleyen komplo teorisyenleri, eldeki veriler arasından sadece kendi anlatımlarıyla uyumlu olan anlatıları seçerler. Başka açılardan çekilen ve 4. katı gören video kayıtlarında hiçbir silah ateşinin görülmemesine önem vermezler. Sadece o ateşin görüldüğü videolara odaklanırlar. Bunu yaparken, o açılardan 32. kattaki ateşin gece vakti camdan yansıma yapıyor olabileceği açıklamasını görmezden gelirler.

Veya Düz Dünyacılar vakasında olduğu gibi, Dünya'nın gerçekten düz olduğunun fiziksel ve akademik yöntemlerle ortaya konması yerine, Dünya'nın yuvarlaklığına yönelik bulgular ile gerçeklerin eğilip bükülmesi, kendi anlatımlarına ve inançlarına uydurmaya çalışma sonucu argümanlar inşa edildiği görülür. Bunlar, bir komplo teorisinin önemli parçalarıdır.

Komplo Teorileri Kişilerin Özel/Eşsiz Olduklarını Sanmalarını Sağlar



Lantian ve arkadaşlarının çalışması, komplo teorilerine inananlarla ilgili çok önemli bir diğer bilgi veriyor: Bu kişilerin özel veya eşsiz olmaya ihtiyaçları var ve komplo teorileri, bu ihtiyacı tatmin eden bir inanç sistemi. Şöyle yazıyorlar:

 


İddia ediyoruz ki eşsiz olmaya fazlasıyla ihtiyacı olan kişiler, komplo teorilerine diğerlerine göre daha fazla inanacaktır. Çünkü komplo teorileri, geleneksel olmayan ve potansiyel olarak herkesçe erişilemeyen bilgiler vaadetmektedir. (...) Dahası komplo teorileri, Mason tarafından 2002 yılında ortaya konduğu üzere, gizli bilgiler üzerine inşa edilmiş anlatımlara dayanmaktadır. Bu tip bilgiler, tanımları gereği, herkesçe erişilebilir değillerdir. Aksi takdirde bu bilgiler 'gizli' olmazlardı ve herkesçe bilinen gerçekler olurlardı.

Komplo teorilerine inanan insanlar kendilerini pozitif bir anlamda 'özel' hissederler, çünkü diğer insanlara nazaran, önemli sosyal ve politik konular açısından kendilerinin daha bilgili olduklarını sanarlar. (...)

Bulgularımız, yakın zamanda yapılan bireysel narsisizmin, yani bireyin kendisini gerçekte olduğundan üstün görme bozukluğunun, komplo teorilerine inanmayla ilişkili olduğunu gösteren araştırmalarla da uyumludur. İlginçtir ki, 2016 yılında Cichocka ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada, bireysel narsisizm ile komplo teorileri arasındaki köprünün paranoid düşünceler tarafından kurulduğu gösterilmiştir.

Ne var ki bizim çalışmamız, eşsiz veya özel olma ihtiyacının da bu ilişkiyi destekleyen bir diğer faktör olabileceğini göstermektedir. Gerçekten de, daha önceden yapılan çalışmalar (örneğin 1984 yılında Emmons tarafından yapılan çalışma), bireysel narsisizm ile eşsiz olma ihtiyacı arasında pozitif ilişki tespit etmiştir. Bu çalışmada biz, eşsiz olma ihtiyacıyla komplo teorilerine inanç arasında bağlantı olduğunu gösterdik.

Komplo Teorilerine İnanan İnsanlar Genellikle Dışlanmış, Sosyal Olarak İzole İnsanlar

 


2016 yılında Moulding ve arkadaşları tarafından yapılan bir araştırmada, daha önceden yapılan iki bağımsız araştırma kullanılarak komplo teorilerine inanan insanların ortak özellikleri ortaya çıkarılmaya çalışıldı. Bulgular şöyle anlatılılıyor:


Komplo teorilerine inanan insanların genellikle ellerinde pek fazla güç bulundurmayan, sosyal izolasyon ve anomi halinde bulunan, yani sosyal normlardan öznel olarak bağlantısını yitirmiş kişiler oldukları tespit edilmiştir.

Sosyal düzenden bu tip normatif bir bağlantı yitimi, birbiriyle ilişkili birkaç nedenden ötürü komplo teorilerine inanma olasılığını arttırmaktadır. Bunlardan ilki, dışlanmış kişilerin, etrafımızda olan biten olayların geleneksel yorumlarını reddetmeleridir. Bunun sebebi, bu kişilerin söz konusu geleneksel açıklamaları yapan kaynaklara karşı güvensiz olmasıdır. Bu kişilerin diğer insanlar tarafından dışlandığını hissediyor olması nedeniyle, aidiyet ve grup davranışı ihtiyaçlarını tatmin etmek amacıyla komplo teorisi gruplarına katılmaları da daha olasıdır. Benzer şekilde, komplo teorilerinin daha rahat yeşerebildiği marjinal alt-kültürlere de daha sık dahil olabilmektedirler.

Kendilerini güçten yoksun hisseden insanların komplo teorilerine sarılmalarının arkasındaki bir diğer nedense, başlarına gelen olumsuz şeylerden sorumlu tutulmaktan kaçınma ihtiyacıdır. Bu açıdan bakıldığında, komplo teorileri etrafımızda süregelen güvenilmez, tahmin edilemez ve tehlikeli dünyada bir anlam, güven ve kontrol vaadinde bulunmaktadır. Son olarak, komplo teorileri kendilerini güçsüz hisseden ve sosyal normlardan dışlanan insanlara daha yakın düşünceleri bünyesinde barındırmaktadır. Bu durum, sabit ahlaki değerler tarafından tetiklenen Makyavelist düşüncelerle uyumludur.


İnternetin hayatlarımıza girmesi, benzer fikirdeki insanların birbirleriyle fikir alışverişinde bulunarak komplo teorilerini geliştirme, derinleştirme, karmaşıklaştırma olasılıklarını arttırmıştır. Örneğin Las Vegas'taki saldırıdan sonra, komplo teorisyenlerini buluşturan bir grubun 5000 üyeyi geçmesi, saldırıdan sonraki sadece birkaç saati aldı! Moulding'in 2016 yılında yaptığı çalışmada, hipoteziyle uyumlu olarak, komplo teorilerine inanan insanların genellikle dışlanmayla ilişkili değişkenler konusunda benzerlikler taşıdıklarını gösterdi. Bu değişkenler arasında izolasyon, güçsüzlük, normsuzluk ve sosyal normlardan bağımsızlık gibi unsurlar bulunmaktadır. 

van Prooijen tarafından 2016 yılında yapılan bir diğer çalışmada, özgüven yetersizliğinden doğan öz-belirsizlik de, komplo teorilerine inanmak konusunda önemli bir faktör olarak gösterilmiştir. Hiçbir gruba ait olmadıklarını hisseden insanlar (psikologlar buna aidiyetsizlik demektedir), komplo teorilerine inanmaya daha meyillidirler.

Komplo Teorilerini Sürdüren İnsanlardır; Gerçekler Değil!



Komplo teorilerine inanan insanlarla tartışmak imkansız değilse de, çok güçtür. Çünkü inançları mantıklı (rasyonel) değildir. Bunun yerine, komplo teoriesyenleri, genellikle korku ve paranoyadan gücünü alan, doğrudan yüzleşildiğinde çelişkili, gerçeklerle uyuşmayan ve savunmacı bir tavır alan, hem gerçekleri hem de o gerçekleri aktaran kişileri görmezden gelen kişilerdir. İşte tam da bu nedenle komplo teorilerinin toplumda varlığını koruyabilmesinin nedeni gerçekler değil, bu komplolara inanan insanlardır. Tabii ki bu insanlarla birlikte gelen psikolojik altyapı... Bu psikoloji dahilinde gerçeklere veya mantıksal düşüncelere yer yoktur. Komplo teorileri, döngüsel mantık çerçevesinde, kendi kendini besleyen bir yapıya sahiptir.

Ne yazık ki komplo teorileri, hele ki ona inanma ihtiyacı içerisinde olan insanlar oldukça, bir yere gitmeyecek. Varlıklarını sürdürecek, yayılacak ve çoğalacaklar. İnternet ve Facebook gibi sosyal medya siteleri, bu teorilerin toplumda yer etme hızını ve gücünü arttırdı. Bu kişilerle tartışmalı mısınız? O tamamen size kalmış. Ancak komplo teorisyenlerini alaya alarak onları küçük düşürmenin hiçbir işe yaramayacağını, tam tersine durumu daha da vahimleştireceğini söyleyebiliriz. Yapabileceğiniz en iyi şey, eldeki tüm kantılara beraberce, açık fikirlilikle ve birbirinizi suçlamaksızın bakmayı teklif etmek ve bu sözünüzde durmak. Belki bir komplo teorisyenine gerçekleri gösteremeyeceksiniz; ancak değer verdiğiniz bir arkadaşlığın sona ermesini bu şekilde önleyebilirsiniz. Belki...

Kaynaklar ve İleri Okuma


  • Türev İçerik Kaynağı: PsychCentral

  • J. van Prooijen. (2015). Sometimes Inclusion Breeds Suspicion: Self‐Uncertainty And Belongingness Predict Belief In Conspiracy Theories. European Journal of Social Psychology, sf: 267-279.

  • R. Moulding, et al. (2016). Better The Devil You Know Than A World You Don't? Intolerance Of Uncertainty And Worldview Explanations For Belief In Conspiracy Theories. Personality and Individual Differences, sf: 345-354.

  • A. Lantian, et al. (2017). “I Know Things They Don’t Know!” - The Role Of Need For Uniqueness In Belief In Conspiracy Theories. Social Psychology.





Soru Sorun! EVRİM AGACI


YORUMLAR

  • 0 Yorum