Kuzey Kıbrıs'ta spor niçin yasak?

Ada’nın egemen, eşit ve ortak sahibi Kıbrıs Türk halkının hakkına, hukukuna, varlığına ve egemenliğine kasteden teşebbüsü ebediyen tarihe gömen Kıbrıs Barış Harekatı’mızın 48. yıl dönümünü tebrik ediyorum. Aziz şehitlerimizi rahmetle, kahraman gazilerimizi şükranla yad ediyorum.” Açıklamaların içeriği, adadaki barışın ne manaya geldiğinin özeti mahiyetinde. Adada barışın uygulanıp uygulanmadığı bölgedeki gelişim sürecinde görmek mümkün. Bunun en net yansıması sporda yaşanmaktadır…

Savaş değil barış için bölgede bulunan Türk vatandaşlarımızın, ülkemizin göz bebeği olan bölgede ‘spor ambargosu’ söz konusu. Uluslararası güçler ise bu ‘yanlı ve ayrıştırıcı’ uygulamaya duyarsız tavırlarıyla, yasakçılığı görmemezlikten gelebiliyorlar. Kıbrıs’ta yaşamını sürdüren sporcular, uluslararası spor organizasyonlarına katılma hakkı adeta ‘gasp’ edilmiş durumda. Oysaki Güney Kıbrıs Rum kesimindeki yer alan spor kulüpleri ve sporcular, uluslararası spor organizasyonlarda rahat bir şekilde yer alabiliyor. Sporda ayrım olmaz diyenlere inat, ada da uygulanan bu ‘ayrıştırıcı’ tutum, duyarlı kesimi rahatsız edici boyutta... 

KKTC’ye yönelik spor ‘ambargosu’, batının kurma saati (uydurma) ‘olimpizmin’ anlayışının ne manaya gediğini, onun taşeronlarının üstlenmiş olduğu görevin adeta özeti gibi. Yazıya dökülmüş hali ‘birleştirici’ olsa da, bu anlayışın uygulamanın çok uzağında (spor ambargosu bunun en bariz örneği) olduğu, yaşayarak görmekteyiz. Benzer durum İsrail’in Filistin üzerinde uyguladığı ‘ambargo’da da yaşanıyor. Medipol Başakşehir UEFA Konferans Ligi’nde dün akşam ki rakibi İsrail ekibi Maccabi Netanya takımıydı. Siz hiç Filistin ekibinin  uluslararası futbol maçlarında temsil edildiğini duyup/gördünüz mü! Şahsen ben şahit olmadım. Uluslararası güçlerin temsilcisi İsrail’in Filistin’e faşist uygulamasının bir yansıması olan ‘ambargoyu’ ortadan kaldıramıyor ki, Filistinliler müsabakalarda mücadele edebilsin. Dikkat çekilmesi gereken ayrı bir yazı konusu…

SPOR KOMİTELERİ NE İŞ YAPAR?

Uluslararası spor federasyonunun sevk ve idaresinde kendini sorumlu addeden en üst makamlar Uluslararası Spor Federasyonları. Onlardan birisi de Milli Olimpiyat Komitesi. Bu tür komitelerin desteklediği düşünce tarzı olan olimpizmi duymuşsunuzdur. Birçok batılı anlayış/akımın temsilcisi olan Uluslararası Spor Federasyonlar için kâğıt üzerinde her şey ‘tozpembe’, uygulamaya gelince de yandaşlıktan uzak insanlığa yakın bir hal/uygulama göremezsiniz. Tamamen tek taraflı/ideolojik bir yaklaşım tarzı. Öyle olmasaydı, bugün uluslararası spor organizasyonlarında Güney Kıbrıs Rum kesiminin yer alırken, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin esamesi okunurdu. KKTC Milli Olimpiyat Komitesi bile adı geçen ‘yasakçılığa’ isyan bayrağı açtığını görüyoruz. Söz konusu komite, geçtiğimiz yıl Dünya Olimpizm Günü dolayısıyla yayınladığı mesajda, 2022’nin Kıbrıs Türk gençliğine uygulanan spor ambargolarının ortadan kalkacağı, siyasetin spora olumsuz yönde müdahalesinin olmayacağı ve gençlerin dünya gençliğiyle birlikte olimpizm ruhunu yaşayacağı bir yıl olması temennisinde bulunuldu. Bu bağlamda sormak istiyoruz; Spordan men edilen KKTC’de Mili Olimpiyat Komitesi ne iş yapar. Tıpkı ülkemizde olduğu gibi! Ayrı bir yazı konusu…  

KIBRIS’TAN TRABZONSPOR GEÇTİ…

‘Kıbrıs’tan Trabzonspor geçti’ başlıklı yazımızı 2013 yılında yine bu satırlarda paylaşmışız. O tarihten bugüne yıllar geçmesine rağmen, değişen bir şey olmadığını görüyoruz. O gün şu ifadeleri kullanmışız; “UEFA As Başkanı Marios Lefkaritis’in,  Apollon Limassol’un Bordo-Mavili kulüp adına verdiği yemekte ‘İki takım futboluyla barışa hizmet ettiğini biliyoruz..’ şeklindeki açıklamaları, sadece ‘sözde’ güzelleme. KKTC ile ilgili bir başka yazımız, 2006 yılında yine bu satılara yansımış; “İstanbul Park Pisti’nde yapılan Formula 1 yarışını Ferrari’nin Breziyalı sürücüsü Felipe Massa kazandı. Bu kupayı kazanan Massa’ya kupasını KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat tarafından verilmesi, Türkiye’nin 5 milyon dolar ceza almasına neden oluyor.”  
Ahmet Gülümseyen İletişim: [email protected]