Pankart toplatacağınıza İsrail'e mal göndermeyin
Gazze krizi başladığından bu yana iktidar Filistin’den yana taraf oldu. Başta Erdoğan olmak üzere tüm AKP yetkilileri İsrail ve Netanyahu aleyhine demeçler verdiler.
Erdoğan Hamas’ın terör örgütü olmadığını söyledi.
Dinci kuruluşlar birkaç sokak gösterisi yaptı.
Ama aslında bunların hepsi göstermelikti.
Tepki sadece demeçler üzerinden gösterildi.
İsrail’e yönelik en küçük bir yaptırım bile uygulanmadı.
Ama en önemlisi ticaret aynı hızıyla devam etti ve ediyor da.
Her gün en az 7 gemi Türkiye’den hareket edip İsrail limanlarına mal taşıyor.
İsrail’e giden gemilerde ağırlıklı olarak gıda ürünleri, yaş sebze-meyvenin yanı sıra demir çelik ve bazı sanayi ürünleri de var.
Bu ihraç ürünlerinin neredeyse tamamı AKP’li firmalar tarafından gönderiliyor.
İlk günden bu yana süren tepkilere rağmen ticarette en küçük bir gerileme bile olmadı.
AKP sıra paraya gelince Filistin’i unutuyor, Gazze’deki dramı yok sayıyor.
Ancak bu gerçek yüzüne vurulduğunda ise anında tepki gösteriyor.
Bunun son örneğini AKP genel başkanının Adapazarı’nda düzenlediği mitingde yaşadık.
Bir grup, Erdoğan kürsüde konuşurken “İsrail ile ticaret utancını sonlandırın” yazılı bir pankart açtı.
Erdoğan bu pankartı görünce bir an duraladı ve göz ucuyla korumalarına bakındı.
Mesajı alan korumalar hemen kalabalığın arsına dalarak pankartı kapattırdılar.
Pankartı açanlar gözaltına alındı mı bilmiyorum.
Ancak o sırada bir kargaşa olmadığına göre sadece pankartı indirmekle yetinmiş olmalılar.
Tabii pankartın indirilmesi İsrail’le ticaretin devamını etkilemiyor.
Gerçi iktidar yetkilileri bu ayıbı gizlemek için “O mallar Filistin’e gidiyor, mecburen İsrail limanlarından geçmek zorunda” bahanesine sarılıyor ama bu da gerçeği değiştirmiyor.
Çünkü İsrail resmi kaynakları yapılan ihracatın büyük bölümünün İsrail’e gittiğini, Filistin’e giden ürünlerin daha az olduğunu vurguluyor.
Örneğin İsrail tarım bakanlığı geçen hafta yayınladığı istatistiklerde en fazla meyve sebze ithalatının Türkiye’den yapıldığını açıkladı.
İŞTE BİR RESMİ AÇIKLAMA: İsrail tarım bakanlığı web sitesinde yayınlanan bir haber. Başlıkta aynen şöyle yazıyor; Demir kılıçlar operasyonu: Türkiye’den gelen, taze tarımsal ürünler taşıyan devasa gemi Hayfa limanına demirledi”
İsrail’e yaş ürünlerde en çok yapılan ihracatta domates birinciliği koruyor.
İsrail’e Türkiye’den sonra en çok ithalatı Ürdün yapıyor.
Ürdün’ü Hollanda, İtalya, Fransa ve Çin izliyor.
AKP iktidarı Gazze krizinin ilk gününden beri İsrail’e mal ve hizmet ihracatı yaparken bu süre içinde Filistin’e yapılan yardımlar ise devede kulak kalıyor.
Erdoğan Gazze’ye 800 ton yardım malzemesi gittiğini açıklamıştı.
Oysa sadece İsrail’e giden gemiler ortalama 4 bin 500 ton gıda maddesi ve diğer ürünleri taşıyabiliyor.
Görüldüğü gibi Gazze’ye gönderilen yardımlar yapılan ihracatın yanında küçücük kalıyor.
Tabii iktidar buna da bir bahane buluyor.
Diyorlar ki “İsrail Gazze’ye giden yardımlara engel oluyor. Yardımların tek giriş yeri Mısır’daki Refah kapısı. Zaten Mısır’la Filistin halkına yardım gönderebilmek için yeniden yakınlık sağlandı.”
Ama bu da gerçek değil, çünkü Erdoğan’ın Mısır’a gidip Sisi ile kucaklaşmasından bu yana Refah kapısına bir konteyner yardım bile ulaşmadı.
ALEL ACELE TOPLATILDI: Erdoğan’ın Adapazarı mitinginde açılan bu pankart korumalar ve polis tarafından hemen toplatıldı. İsrail’e mal gönderenler bunun açıklanmasından çok rahatsız oluyor.
BU AYIP BİZE YETER: İsrail Tarım bakanlığının resmi verilerine göre bu ülkeye en çok yaş sebze ve meyve ihracatı Türkiye’den yapılıyor.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Utanmadan halka bunu soruyorlar
Yerel seçimler yaklaştıkça iktidar partisinde bir panik havası yaşanıyor.
Erdoğan’ın tek derdi İstanbul’u kazanmak.
Diğer yerler çok umurunda değil.
Çünkü Anadolu’nun birçok yerinde seçim tek dereceli olduğu için en fazla oyu alan parti olarak belediye başkanlıklarını kazanabileceğini biliyor.
Böylelikle seçimin sonucu ne olursa olsun belediye başkanı sayısı olarak AKP önde olacağı için bunu bir zafer gibi sunabilecek.
Ancak İstanbul farklı.
İstanbul’u kazanmak Erdoğan’a genel seçimlerden bile fazla bir güç verecek.
İstanbul’u kazanan Erdoğan 1 Nisan’dan itibaren başlayacak 4 yılı sorunsuz aşabileceğini düşünüyor.
Buna karşı İstanbul’u kazanmak şimdilik çok güç görünüyor.
Sorunu aşabilmek için her türlü algı oyununa başvuruluyor.
En başta da tabii “CHP terörle ittifak halinde, emirler Kandil’den geliyor” safsatası var.
Belli ki iktidar bunun sadece lafla olmayacağını anlamış olmalı ki konuyu bir de sözde araştırma yaparak kanıtlamak istiyor.
Sarayın anket firması Optimar, halka CHP ile DEM Parti arasına bir ittifak olup olmadığını sormuş.
Ankette aynen şu soru var; CHP, DEM Parti ile yürüttüğü, adı “kent uzlaşısı” olarak açıklanan siyasi işbirliği sizce yeni bir ittifak mıdır?
Böyle soru olur mu?
Ankette yönlendirici soru sorulmaz.
Önce “CHP terörle iş birliği yapıyor, DEM parti ile ittifak kurdu” algısı yarat sonra da bunu halka sor.
Nitekim soruya yüzde 58.6 evet cevabını verirken yüzde 41.6 ise hayır demiş.
Sonra da “CHP ile DEM Parti arasındaki kent uzlaşı ittifakını doğru buluyor musunuz?” sorusu sorulmuş.
Buna da yüzde 23.4 evet yüzde 76.6 hayır çıkmış.
Anketin amacı belli.
Yaratılan algıyı somut hale getirmek ve güçlendirmek.
KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Hem ahlaksız hem korkak
Sabah saatlerinde Twitter hesabıma bakarken inanılmaz bir mesaj gördüm.
Yunusowski adlı bir hesaptan atılmış bir mesajdı bu.
Üzerinde Galatasaray forması olan İcardi’nin eşi ve kızının fotoğrafı var, üstüne “Hangisi daha kaşar, bilemedim, sağdaki iş görür gibi” yazmış.
Uyanık ya “kaşar” kelimesini kullanmamış onun yerine bir kaşar emojisi koymuş.
Nasıl bu kadar ahlaksız ve rezil olabilir insan akıl almıyor.
Bu kişi adını bile koyamayan ve sahte isim kullanan bir Fenerbahçe hastası mı, başka bir takımın fanatiği mi yoksa Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki gerginliği körüklemeye çalışan bir provokatör mü?
Ne olursa olsun affedilemez bir rezilliktir bu.
Kimdir bu diye merak edip bu kişinin profiline girmek istedim.
Ama o da ne, bu kişi hesabını kapatmış.
Zaten aynı sıralarda twitter’da müthiş bir protesto kampanyası vardı.
Ahlaksız olduğu kadar da korkak biri anlaşılan.
Bir Fenerbahçeli olarak şunu söylemek isterim; bu tür rezilliklerin takım tutmayla bir ilgisi olamaz. Küçücük bir kızın fotoğrafı üzerine bu kadar iğrenç bir şey yazabilen biri bırakın taraftar olmayı insan bile değildir.
ŞAŞIRDIM
Özel uçağa binen ekonomiyi eleştiremez mi?
Mustafa Sarıgül sosyal medyayı çok kullanan bir siyasetçi.
Hatta diyebilirim ki bu atakları seçim kazanmasında bile büyük katkı yarattı.
Sarıgül son paylaşımını bindiği bir özel uçakta çektiği video ile yapmış.
Kredi kartları konusuna değinmiş Sarıgül.
Muhalif bir kanal da “Sarıgül özel uçakta ekonomi eleştirisi yaptı” başlıklı bir haberle Sarıgül’ü eleştirmiş.
Sarıgül kimin uçağına binmiş bilmiyorum, kendi uçağı var mı onu da bilmiyorum.
Ama anlamadığım şu; Bir kişi özel uçağa biniyorsa ekonomiyi eleştiremez mi?
Ya da zengin biri sırf çok parası var diye ekonomideki kötü gidişi eleştiremez mi?
Bir de başka açıdan sorayım; Solcu birinin özel uçağa binmesi, tabii eğer devlet olanaklarını kullanmıyorsa, ekonomiyi eleştirmesine bir engel midir?
Muhalefette, özellikle sol muhalefette böyle bir yanlış yıllardır yapılır.
Sanki solculuk “yoksullukta eşitliği sağlamalıdır” gibi bir algı vardır.
Tabii o muhalif kanal anladığım kadarıyla aslında Sarıgül’ü Kurultay’da Kılıçdaroğlu’nu desteklediği için cezalandırıyor gibi geldi bana.
CAN ATAKLI
korkusuz.com
YORUMLAR