Seçimden sonra yükü kim taşıyacak?

Muhalefet, çiğnene çiğnene sakız olmuş neoliberal ezberi mi tekrarlayacak, başka bir yol olabileceğini mi gösterecek? Verecekleri karar, iktidarlarının ömrünü de belirleyecek

Seçimden sonra yükü kim taşıyacak?
12 Mayıs 2023 - 09:30

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin"asgari ücret 500 doların altında olmamalı" dedi.

Bilgin Bey, 21 Nisan 2021 gününden beri bu görevde bulunuyor.

Bakan olmadan önce de Başbakanlık Baş Danışmanlığı ve bir dönem AKP milletvekilliği de yaptı.

Yani sağından da baksanız, solundan da baksanız iktidar elitinin önemli bir üyesi ve Erdoğan'ın çok yakını.

Bilgin Bey'in bakanlığı döneminde 3 kez asgari ücret belirlendi.

Kendisi bakan olduğunda asgari ücret 500 doların yarısından biraz fazlaydı. Bakan olduktan sonra da hâlâ 500 doları göremedi.

Türkiye'de asgari ücret günün birinde 500 dolara çıksa bile bu düzeyiyle sadece Arnavutluk'tan yüksek olabiliyor.

AB'de asgari ücret Lüxemburg'un 2256 Euro'su ile Portekiz'in 822 Euro'su arasında değişirken ABD'de 1074 Euro.

Bakan'ın bu durumu "seçime giderken doğru söyler, seçildikten sonra şaşar" diye özetlenebilir sanıyorum.

Farkındaysanız Erdoğan yönetimi, 22 yıllık iktidarı süresince hiç yapmadığı şeyleri yapıyor.

Kamuda en düşük işçi ücreti aylık 15 bin lira oldu.

İşçi ücreti, memur maaşını geçti.

Milli Eğitim Bakanı açıkladı, okul öncesi eğitim tamamen bedava olacak.

Bunları bugüne kadar niye yapmamışlardı diye soracak olursanız yanıtı belli: O zaman seçim ile ilgili bir sorunları yoktu!

Artık ortaya çıktı ki Erdoğan'ın kendisini iktisatçı zannetmesinin bir sonucu olarak seçimi kaybediyorlar.

Bol keseden para dağıtmaya çalışmalarının nedeni bu.

Dağıttıkları paraları da elbette evdeki kasalarından, ayakkabı kutularına koyup getirmediler.

Bizlerin vergileri ile dönüyor bu işler.

Ve bütün mesele de bu kaynakları nasıl dağıtacağınız ile ilgili.

Bunu yaparak iki şeyi hedefliyorlar:

1 – Seçmeni kandırıp bir kez daha seçilebilirler mi?

2 – Seçilemezlerse geride bırakacakları ekonomik enkaz nedeniyle ilk seçimde yeniden iktidara gelebilirler mi?

Bu saatten sonra seçmeni kandırmaları çok zor.

İkinci sorunun yanıtı ise bugün muhalefette olup, iktidara talip olanlarda.

Bu ekonomik yıkımın yükünü, bugüne kadar hep olduğu gibi ücretli ve maaşlıların sırtına mı yıkacaklar?

Yoksa gelir dağılımını düzeltmeyi de hedefleyen bir ekonomik politika mı izleyecekler?

Şurası çok açık: Türkiye ekonomisi, doğru yönetilebilirse kendi dinamikleriyle büyüyebilme potansiyeline sahip.

Gerisi siyasetin tercihleri ile ilgili.

Bu tercih sermayeden, müteahhitlerden yana mı yapılacak, işçiden, memurdan, emekliden, üreten köylüden yana mı?

AKP, kendisinden önceki bütün sağ iktidarlar gibi birinciyi tercih etti. Çünkü tercihiniz sermayeden ve müteahhitlerden yanaysa kendi cebinizi de doldurabilirsiniz.

Yolsuzlukların, ülkelerin gelir dağılımını bozma nedenlerinden biri de bu.

Avanta ve komisyon peşinde koşan siyasetçi, ülkenin kıt kaynaklarını o avantayı almasına olanak verecek yerlere kaydırır.

Yolsuzluk yapılmasını zorlaştırır, engeller ve yolsuzluk yapanın yanına kâr kalmayacağını herkese gösterirseniz, kaynakların ekonomik ve toplumsal verimliliği yüksek alanlara kaydırılabilmesinin yolu açılır.

Muhalefet de bu Pazar günü iktidara gelmeyi başarabilirse, evinden getirdiği parayı dağıtmayacak.

Kaynak yine bizlerden sağlanacak.

Vergilerimizle, yeni iktidarın ekonomi politikasını finanse edeceğiz.

Mesele de bu: Muhalefet, çiğnene çiğnene sakız olmuş neoliberal ezberi mi tekrarlayacak, başka bir yol olabileceğini mi gösterecek?

Siyasi tercihler nedeniyle batmış bir ekonominin yükünü kim çekecek?

Verecekleri karar, iktidarlarının ömrünü de belirleyecek.

Bu ekonomik yıkımın yükünü, bugüne kadar hep olduğu gibi ücretli ve maaşlıların sırtına mı yıkacaklar? Yoksa gelir dağılımını düzeltmeyi de hedefleyen bir ekonomik politika mı izleyecekler?

* * *

Muharrem İnce olayı

Muharrem İnce, Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekildiğini açıkladı.

Şunu söyleyeyim ki bu saatten sonra çekilmesinin bir anlamı yok, çünkü Altılı Masadaki kriz ile ona yönelen seçmen, aradan geçen bir ayın sonunda arkasından çoktan çekilmişti.

Siyasi tarihte, oyu bu kadar hızlı yükselip, bu kadar hızlı düşen bir ikinci politikacı bulabileceğimizi de zannetmiyorum.

İnce, en iyi ihtimalle yüzde 1,5 – 2 oy alabilecekti.

Şimdi "çekilerek" bu yenilgiyi yaşanmamış gibi yapabileceğini zannediyor ama çok yanılıyor.

Artık siyasi tarihimizde bir virgül bile olamayacak kadar kendisini tüketti.

"Adam seçildi" ile başlayan bu tükenme sürecinde eline bir kez fırsat geçti ve onu da düzgün kullanamadı, hırsına yenildi.

Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilirken kimin lehine çekildiğini bile açıklayamadı.

"Benden bilmesinler" diyerek Kılıçdaroğlu'nun seçilememe ihtimaline oynadı.

Pazar akşamı "bu adam da kazandı" diye mesaj atar mı bilmiyorum.

Çekildim demesi, oy pusulasından çıkarılması sonucunu da doğurmayacak.

Çekildiğinden bile haberdar olmayıp kendisine oy vereceklerin, oylarının çöpe gidecek olması da onun hatası.

Kendisi hakkında yazdığım "Alafranga bir orta oyunu öyküsü" başlıklı yazımı şöyle bitirmiştim, bir kez daha öyle yapayım:

"Talihin ilerlemekte olan arabasından bir kez düşen kişi, arabaya bir daha yetişemez." (Stefan Zweig)
 

Mehmet Y. Yılmaz

@MHMTYKPYLMZ[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum