Seçime beş kala | İktidar ve Michelangelo

Ben şimdi ne yazayım? Cumhurbaşkanı çıkıp da, "Uzaya ilk çıkan insan Yuri Gagarin değildi, bendim. Bunlar ona da mani olmaya çalıştı" dese, inanacak bir kitle var

Seçime beş kala | İktidar ve Michelangelo
11 Mayıs 2023 - 10:46

 

Dostlar, okurlar soruyor, "Seçimle ilgili neden yazı yazmıyorsun?" diye. Seçime ilgisizliğimden değil. Seçimle ilgili liderlerin mitinglerini izliyorum, kamuoyu araştırmalarını takip ediyorum ve elbette bu seçimin hem ülkemizin kaderi, hem de bireysel olarak hepimiz açısından ne denli önemli olduğunu biliyorum. Biliyorum da seçimin iki tarafından biri yani iktidar cenahı, başta da reisleri, başbuğları, suçişleri bakanı olmak üzere gerçeklikle ilişkilerini yitirmiş durumdalar. Bunu göremeyenlere ne, nasıl anlatılabilir ki? 

Reis, Hayali Küçük Ali* misali memleketi pek de komik olmayan bir kukla tiyatrosuna çevirdi. Meydanlarda yalan yanlış bilgileri taraftarlarına anlatıp duruyor. Misal havaalanlarına takık, memleketteki bütün havaalanlarının kendi zamanında yapıldığı gibi bir zehaba kapılmış. Hepsi kendisinden önce yapılmış İzmir, Adıyaman, Ankara, Muş havaalanlarını -benim kaçırdıklarım da vardır muhtemelen- biz yaptık diyor. Nedense yıktığı Atatürk Havaalanından pek söz etmiyor. Bazen de üniversite konusuna giriyor. Yine kendi iktidarından senelerce önce yapılmış Isparta Süleyman Demirel, Van Yüzüncü Yıl Üniversitelerini kendilerinin yaptığı iddiasında. Bazen de el yükseltiyor, "Bizden önce evlerde buzdolabı, çamaşır makinesi, fırın bulabiliyor muyduk?" diye akla ziyan açıklamaları rahatlıkla yapıyor. Ama benim, "Yok artık bu kadarı da olmaz" dediğim konuşması "Ya biz geldiğimizde ambulans var mıydı" diye cellallendiği an oldu. Camide içki içtiler, başörtülü bacıma saldırdılar gibi gerçek olmadığı kanıtlanmış lafları ise otomatiğe bağlamış durumda sık sık tekrarlıyor yıllardır. Sonra da dönüp muhalefete "Adamların işi gücü bu; yalan" diye meydanlardan sesleniyor.

Eh be arkadaş, ben şimdi ne yazayım? Cumhurbaşkanı çıkıp da, "Uzaya ilk çıkan insan Yuri Gagarin değildi, bendim. Bunlar ona da mani olmaya çalıştı" dese, inanacak bir kitle var.

Bahçeli desen, bana göre çoktan astral çıkış yapmış paralel evrenlerde dolaşıyor. Numerolojiye takmış durumda mesela. Hani bu yönüyle sevimli bile bulabilirsiniz ama, adam tehlikeli. Muhalefete ve muhalefeti destekleyen bizlere "bunlar alsa alsa vücutlarına mermi alırlar" diye veriştiriyor. Bilcümle mafya reislerinin hapisten çıkmasını bizatihi sağlamış ve kendileriyle poz poz fotoğraf vermiş bir arkadaş da olunca insan biraz endişe etmiyor değil. Konuşmaları sırasında sık yaşadığı dil sürçmelerini psikiyatrist arkadaşlara havale diyorum. Kendisinin dil sürçmesindeki şahikası, Marie Antoinette'in ekmek yoksa pasta yesinler lafını bulamayıp "Paris'te sokmak" olarak ifade etmesiydi. Bu ne mene bir lapsusdur, belki T24 yazarı psikiyatrist Türkay Demir bir yorum yazar. Bahçeli'nin liderliğindeki partiye oy verecekler için, bunlar pek önemli değil herhalde.

Suçişleri bakanı içinse ne yazsak az. Bazen eğlenmek için eski videolarını açıp Tayyip Erdoğan'a, AKP iktidarına söylediklerini dinliyorum. Adam olacak çocuğun hâli derler ya... Misal diyor ki "Bunlardan hesap sormazsam namerdim", sonra da avazı çıktığı kadar bağırarak devam ediyor, namerdim, namerdim, namerdim. Bu ekolu kalıbı seviyor, sık tekrarlıyor. O günlerden buralara kadar geleceğini yine de tahmin edemezdik. Memleketten kaçan, kaçamayan, haklarında kalın suç isnatları olan pek çok kriminal şahısla fotoğraflarının çıkması mı, muhalefetin erkeklerle hayvanların evlenmesine yönelik düzenleme yapması gibi fantastik iddiaları mı, bir gün "azdan az gider, çoktan çok gider" diye reisini tehdit edip, ertesi gün "Tayyip Erdoğan'dan sonra siyaseti bırakacağım" demesi mi… Bu arkadaş da iktidarın yıldızı parlayanlarından. Şimdilerde illegal paralel seçim takip sistemi kurduğu iddia ediliyor. Şaşırıyor muyuz?

Sinan Oğan, Muharrem İnce meselesi çoğumuz gibi benim de çok canımı sıkıyor. Siyasette kişisel hırsı anlıyorum da, ülke soyup soğana çevrilmiş, yolsuzluk esas olmuş, memleketin kurumlarının çivisi çıkmışken, hiç şanslarının olmadığı adaylıkta ısrar etmelerini anlamak da, kabullenmek de zor. Sinan Oğan'ın ajandası belli, yüzde 4-5 alabilirse, Bahçeli sonrası MHP'nin başına geçip, ufak tefek partilerden ve İyi Parti'den koparacaklarıyla oluşacak yeni bir Milliyetçi Cephe'nin lideri olma sevdasında. Ülkenin eşiğinde olduğu uçurum umurunda değil. Yedekte duran sağcı lider konumuna yerleşmek, gelecekteki ikbali açısından iyi olacak diye düşünüyor olmalı. Yoksa kazanmasına imkan ihtimal olmayan ama adaylığıyla ülkeye kaybettirme ihtimali yüksek bir seçime niye girsin ki?

Muharrem İnce ile ilgili yazmıştım. Arkasında başka bir motivasyon yoksa benim aklıma Kemal Kılıçdaroğlu'na kaybettirmek misyonundan başka bir şey gelmiyor. Bunun da açıklamasını psikologlar yapabilir belki. Nasıl bir komplekstir, Kemal Bey karşında yaşadığı yenilgilerin ruhunda açtığı yaralar mıdır bilemiyorum. Son zamanlarda dile getirilen, para aldığı, kaseti olduğu ve o nedenle muhalefete ve ülkeye kaybettirme çabası, bana o kadar aşağılık bir davranış olarak geliyor ki yıllarca sosyal demokrat bir partide siyaset yapmış birinin bu kadar alçalabileceğine inanmak istemiyorum.

Bu seçimde yozlaşmış iktidarın sahibi olan ve onun devamı için çabalayan aktörlerden söz ettim. Aslında başka bir yazı yazmak için oturmuştum klavyenin başına. Liseden sevgili arkadaşım Ferhan, geçenlerde pek sevdiğimi bildiği için annesinin bir kitabını hediye etti bana . Milli Eğitim Basımevi'nin yayımladığı, Büyük Adamlar Serisi'nin sekizincisi. Michelangelo'nun hayatını anlatan bir kitap. 1931 yılında basılmış. Kitabın yazarı Namık İsmail. Genç cumhuriyetin, genç insanlarına bu büyük sanatçıyı o kadar güzel bir dille anlatıyor ki... Yıllar boyunca bu sağcı iktidarların bize kaybettirdiklerini düşünmeden edemiyor insan. Daha cumhuriyet kurulalı sekiz yıl olmuş ve Maarif Vekaleti'nin yaptığı işe bakar mısınız? Michelangelo gibi bir sanatçıyı, Viktor Hugo gibi bir yazarı, Charles Darwin gibi bir bilim insanını, Stuart Mill gibi bir filozofu tanıtmak için bir seri hazırlamış, yazarları görevlendirmiş. İşte Tayyip Erdoğan'ın sık sık iki ayyaş diye aşağıladığı cumhuriyetin kurucu iradesi budur. Bu seçim kendi obez zenginlikleri göze batmasın diye insanların cahil kalmasını, kindar olmasını amaçlayanlarla, cumhuriyeti okumuş aydın nesillere teslim etmek isteyenler arasındaki mücadelenin seçimidir. İyi düşünün. 

Yazıyı Namık İsmail'in kitaba yazdığı 1929 tarihli Mukaddemeden (Önsöz) bir alıntıyla bitirmek isterim:

"Ruh düşkünlüğüne tahammül edemeyenler, kalbin ve dimağın meyvasını tatmadan yaşayıp ölmeye razı olamayanlar için hayat acı ve müşküldür. Her geçen gün nefisle ve küçle daimi bir mücadeledir. Her günün işi, yaşamak derdi, belki iyi ve temiz şeyler yapmak kabiliyetinde olan ruhumuzu yorar, güzel ve büyük şeylere karşı hissiz kılar. Güzelliği, iyiliği daima sevebilmek ve daima fenalığın fevkında durabilmek için kanatlarımızın kuvveti tükendiği zaman bize şevk ve kuvvet verecek kahraman dostlara ihtiyacımız vardır, onların iyilik ve güzellik için azap çekmiş ruhlarını yakından görmek ve tanımak her günün miskin işleri altında ezilen kalplerimizi ümitle cesaretle doldurur. Rahat ve şöhretin tazyiki altında kuvvetimiz azaldığı zaman bu büyük dostlarımızın huzuruna çıkalım bize taze kuvvet vereceklerdir. Bu mukaddes ruhlardan öyle sakin ve ahenkdar bir kuvvet seli akmaktadır ki bize, mesut hayatın - mahrumiyetle dolu olsa bile - azabın ateşile temizlenerek gelecek nesillere şevk ve ümit vermek olduğunu öğretecektir. Hayatının hailesini burada teferruatile nakledeceğim insan bu dostlardan biridir".


* Hayali Küçük Ali namıyla bilinen kukla ve gölge sanatçısı Mehmet Muhittin Sevilen'i saygı ve rahmetle anarım. Benzetme, siyaseti düşürdükleri durumu anlatmak amacıyla yapılmıştır.


Talat Kırış

[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum