Seks Doğal Bir Davranış, Nasıl Oldu da Tabu Haline Geldi?

Var olabilmemizin yegâne yolu, sekstir. Öyle ki seks, insanlar da dahil birçok hayvan türünün varlığının iki biyolojik temelinden birisidir (diğeri hayatta kalmaktır). Bunu, çocuk ölümlerinin aşırı yüksek olduğu zamanlarda, türümüzün varlığını koruyabilmiş olduğu gerçeğinde net bir şekilde görebiliyoruz. Eğer seks dürtülerini baskılamış olsalardı, popülasyonumuz bugünlere kadar gelemeyecekti.

Seks  Doğal Bir Davranış, Nasıl Oldu da Tabu Haline Geldi?
14 Aralık 2020 - 11:42

Buna karşılık, dürüst olalım, yeryüzündeki en güçlü tabulardan birisi sekstir. Modern toplumların büyük bir kısmında seks, açık açık konuşulması uygun olmayan, hatta birçok durumda baskılanması, örtülmesi, görmezden gelinmesi gereken, sadece sınırlı bir evlilik kurumu içerisinde makul görülen bir davranış olarak algılanmaktadır. Ne var ki, ne kadar tabulaştırılırsa tabulaştırılsın, seksi baskılamak konusunda evrensel bir başarısızlık söz konusudur: Seks, ne kadar baskılanırsa, o kadar yasa dışı ve/veya "el altından" olacak şekilde açığa çıkmakta, davranışlarımızı öyle veya böyle şekillendirmektedir. Her kadın ve her erkek, gün içerisinde defalarca seksi aklından geçirmektedir; seksten uzak durduğunu söyleyenlerin bile birçoğu, düzenli ve aktif seks hayatlarına sahiptir.

Peki seks kadar doğal bir davranış, nasıl oldu da tabuların en tepesine yerleşmeyi başardı? Neden Almanya veya Hollanda gibi bazı ülkelerde seks çok daha sıradan karşılanırken, yakın komşularında bu konu halen bir tabudur? Dini görüşlerin bu konuda etkisi tam olarak nedir? Vahşi atalarımız da seksi bir tabu olarak görüyor olabilir mi? Birden fazla çocuk yapabilmeyi ve bunların birçoğunu hayatta tutabilmeyi başardığımız noktada mı bu tabulaşma meydana geldi? Gelin bu konulara bir bakış atalım.

Seks, Doğal ve Kaçınılmazdır!

İlk olarak şunu anlamak gerekiyor: Karmaşık yapılı ve zarlı organellere sahip, yani ökaryotik olan canlıların büyük bir çoğunluğu eşeyli üremektedir ve seks (ya da "cinsel birleşme" anlamına gelen "kopülasyon"), eşeyli üremenin ana yöntemlerinden birisidir. Mikroskobik organizmalardan balinalara ve fillere kadar sayısız canlı seks sayesinde varlığını sürdürmektedir. Eğer seks olmasaydı, hiçbirimiz var olamazdık.
 

Dolayısıyla "vücudumuzun hücrelerden oluşması" veya "oksijen soluyor olmak" kadar basit ve yalın bir biyolojik gerçeğin, bunların tam tersine aşırı güçlü bir tabu haline dönüşmüş olması, "ahlaki değerler" adı verilen dini kanaatler bütünü ile kısıtlandırılıyor ve baskılanıyor olması, oldukça şaşırtıcıdır. Pek az insan, dini gerekçelerle hayatta kalma güdüsünü ayıplar; tam tersine, hayatta kalmak için çaba sarf etmek, emek harcamak el üstünde tutulur, teşvik edilir; intihar gibi davranışlar ayıplanır, tabulaştırılır. Ancak iş, yavru üretmek veya keyfi amaçlarla cinsel birleşmeye geldiğinde, doğal olan ayıplanmakta ve tabulaştırılmaktadır. Bunun sebebi ne olabilir?

Dehşet Yönetim Teorisi ve Hayvani Dürtüleri Baskılama Arzusu!

Bu tabulaşmayı çok farklı açılardan analiz etmek mümkün; ancak hepsinin başında, seksin insanın "hayvani doğasını hatırlatıyor olması" geldiği düşünülmektedir - en azından seks üzerindeki dini baskıların ana kaynağının bu durum olduğu ileri sürülmektedir.

Pulitzer Ödülü'ne layık görülen Ernest Becker gibi kültürel antropologlara göre, hayvani kökenlerimizle ilgili diğer gerçekler daha örtüktür: Örneğin organlarımızın hepsinin bir maymununkiyle aynı olması, bir köpekle sayısız ortak dürtüye sahip olmamız, bir ayıyla birebir aynı hücre yapısını taşımamız, bir şempanze ile santimetrekare başına aynı sayıda kıl köküne, aynı beyin yapılarına, aynı temel içgüdülere sahip olmamız gibi sayısız gerçek, ancak ve ancak bu konular üzerine özellikle kafa yoracak olursanız dikkatinizi çekecektir. Aksi takdirde bu konular üzerine kafa yormanız ve bu gerçekleri fark etmeniz pek olası değildir; zaten evrimin bu kadar yalın bir gerçek olup da, bu kadar geniş bir kitle tarafından reddediliyor olmasının arkasındaki ana motivasyon da benzerdir.

Ancak seks, başkadır. Seksi aktif olarak yapmanız gerekir ve o anda hissettikleriniz, davranışlarınız, genel zihinsel durumunuz oldukça... "hayvani"dir. İnsanı hayvandan ayıran detayların neredeyse hepsi kaybolur ve son derece temel arzu, istek ve şehvetlerle davranırız. Ter, nefes nefese kalış, kıyafetlerin olmadığı bir ortam, tenin tene değmesi, nefesin birbirine çok yakın şekilde alınıp verilmesi, vücudu haz ile dolduran bir dans... Seks sırasında sergilediğimiz, "hayvani" olarak tabir edilebilecek fiziksel davranışlarımız, insanın ölüm korkusunu ve ilahi adalet ihtiyacını yenmek adına geliştirdiği mitoloji ve sembolizm ile ters düşer.[1] Bu da, seksin üzerinin örtülmesi çabasını doğurmuştur.

 

Düşünecek olursanız insan, belki bir de hasta ve bitap olduğu hallere ek olarak, seks haricinde hiçbir zaman bu düzeyde hayvani davranışlar sergilemez. Otto Rank gibi psikoanalistlerin de net bir şekilde vurguladığı gibi, sekse olan muhtaçlığımız ve seks sırasındaki hayvaniliğimiz, insanın "ruhani bir canlı" olma arzusu ile taban tabana zıt düşmektedir. En nihayetinde böylesine "yüce", böylesine "ulu", böylesine "güzel", böylesine "özel" bir canlının seks gibi vahşi ve hayvani bir davranış sonucu üretilmesi, birçok insan için tuhaf bir çelişki yaratmaktadır. Dehşet Yönetim Teorisi olarak bilinen bu teoriye göre seks, bize zaaflarımızı ve ölümlülüğümüzü hatırlatmaktadır - dolayısıyla da tabulaştırılmaktadır.[1]İnsanlar, farkında olsunlar ya da olmasınlar, hayatta kalma ve ölüm ile durmaksızın yüzleşirler. Dolayısıyla bu dehşet ile baş edebilmek adına, kendimizi dünya-üstü bir varlık olarak görecek mekanizmalar geliştirmekteyiz. Kendimizi ruhani, özel, değerli ve hatta ölüm sonrası yaşam üzerinden gidecek olursak, ölümsüz olarak düşünmek isteriz. İşte seks gibi vahşi ve dünyevi bir davranış, bize ölümlülüğümüzü ve sıradanlığımızı hatırlatmakta ve dehşete düşürmektedir. Bu perspektiften bakıldığında, Evrim Teorisi'nin insanlığın önemli bir bölümü için ne kadar dehşet verici olduğunu anlamak kolaydır.

ölümBu, ilk etapta absürt bir ilişkilendirme gibi gelebilir; ancak Güney Florida Üniversitesi'nden Jamie Goldenberg ve ekibinin de birden fazla çalışmayla ortaya koyduğu gibi, gerçekten de ölüm ile seks arasında bir ilişki bulunmaktadır. Örneğin bir grup katılımcı, iki alt gruba bölünmüş ve bir grubun seks hakkında düşünmesi sağlanmış, diğeri ise sekse yönlendirilmemiştir. Sonrasında bu kişilere, yarım kalmış bir adam asmaca oyunu gösterildiğinde (ki oyun, g r a _ _ noktasında kalmıştır) ve tamamlamaları istendiğinde, seks hakkında kısa bir süre önce düşünenler daha sıklıkla "grave" ("mezarlık") sözcüğü ile tamamlamıştır; diğer grup ise daha sıklıkla "grape" ("üzüm") sözcüğünü seçmiştir.[2]

Benzer şekilde, ölüm hakkında daha fazla kafa yormaya meyilli olan kişiler (özellikle de nevrotik bireyler), seksin derinin deriye sürtmesi, orgazm, cinsel organların cinsel olarak ellenmesi gibi fiziksel bileşenlerine çok daha az ilgi duymaktadırlar.[3], [4]

Ayrıca seksin Dehşet Yönetim Kuramı ile ilişkili olduğunu gösteren bir diğer bulgu, seksin nasıl sunulduğuyla da ilgili bir çalışmadan gelmektedir. Eğer seks, katılımcılara fiziksel ve hayvani olarak değil de, sevgi dolu ve sıcak bir duygu olarak yansıtıldığında, katılımcıların ölüm ile ilgili düşünceleri ortadan kaybolmaktadır. Bu durum, cinselliğin bizde ölüm korkusunu tetiklediği fikrini pekiştirmektedir. Dolayısıyla insanlar, seks gibi bir davranışı baskılayıp, yerine kutsal, dokunulmaz, ölümsüz bir varlık oldukları inancını yerleştirdiklerinde, ölüm dehşeti ile başa çıkmaları çok daha kolay olmaktadır. Bu da, seksin tabulaştırılmasının ardında yatan sebepleri netleştirmektedir.

Diğer Olasılıklar

Elbette cinselliğin tabulaşmasını Dehşet Yönetim Teorisi haricinde çeşitli biçimlerde açıklamak da olasıdır. Aşağıda, bunlardan bazılarına yer vermekteyiz.

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklara Karşı Önlem

Örneğin ölümlülüğünün farkına varmalarından çok önce atalarımız, cinsel yollarla bulaşan bazı hastalıklar bulunduğunu ve bu nedenle cinselliğin kısıtlanmasının avantajlı olabileceğini keşfetmiş veya en azından aşırı yaygın ve sık cinselliği dengeleyecek mekanizmaların evrimleşmesi avantajlı olmuş olabilir. Bu mekanizmaların süreç içerisinde kontrolsüz bir şekilde ön plana çıkması, cinselliği dizginleme arzumuzun temelinde yatan faktör olabilir.

Ancak bu hipotez pek güçlü değil; çünkü cinsel yollarla hastalık bulaşan tek canlı biz değiliz ve cinsel yollarla bulaşan hastalıklar eğer ki bu kadar büyük bir tehdit unsuru olsaydı, birçok diğer türde benzer mekanizmalar evrimleşmesini beklerdik. Halbuki en yakın akrabalarımız olan bonobolarda cinsellik, insanlarda el sıkışma kadar yaygın ve sık sergilenen bir davranıştır. Dolayısıyla insanlara özgü bir biyolojik sebep olmadığı müddetçe, bu hipotez pek kabul görmeyecektir.
Devam edecek
https://evrimagaci.org/seks-kadar-dogal-bir-davranis-nasil-oldu-da-bu-kadar-tabu-bir-konu-haline-geldi-9686

 


YORUMLAR

  • 0 Yorum