Yaşar Nuri Öztürk Şeytanın Orduları...

Kur’an’ın Şuara suresi 95. ayeti şeytanın ordularından söz etmektedir.

Yaşar Nuri Öztürk Şeytanın Orduları...
09 Mart 2016 - 20:35
Ordular deyimi mutlak bırakıldığına göre, şeytancılığın ve şeytanların her türden ordusu olduğunu düşünmek zorundayız. Bunlar; kan, zulüm ve fesat orduları olabileceği gibi bilim, teknoloji, strateji casusluğu yapan gizli ordular da olabilir. Sömürgeci-emperyalist ülkelerin istihbarat örgütlerinin bir kısmı, işte bu türden ordulardır. Ve bu ordular, düzenli askerî ordulardan daha güçlü ve işlevseldir.

Bazı zeminlerde, büyük imkânlarla beslenen ve Allah ile aldatma amacına hizmet eden sivil memurlardan oluşmuş ‘bozgun orduları’ da vardır. Bunların sayısı, bazı coğrafyalarda, bazı ülkelerin düzenli askerî ordularından daha kabarıktır. Ve bunlar bazı zeminlerde (örneğin, Türkiye’de), askerî ordulardan daha büyük meblağlarla beslenmektedir.

 

EN BÜYÜK ŞEYTAN ORDUSU: İKTİDAR YALAKALARI

Firavunî yönetimlerin her şey pahasına her türlü nimet ve imkânla besledikleri ‘iktidar yalakaları’, şeytan ordularının en kahpesi ve en tehlikelisi olmuştur. Günümüz firavunî yönetim ve yöneticilerinin orduları içinde de en işlevsel olanı bu ordudur. Günümüzde ‘yandaş medya’ diye anılan bu besleme ve kahpe ordu, firavunî yöneticilerin işledikleri dehşet verici insanlık suçlarının en maskeli ama en etkili azmettiricileri olarak görülmelidir.

Şeytan orduları, şeşi beş, beyazı siyah, İdris’i iblis gösterme görevi yapan aldatıcılardır. Bu orduların en çok sömürdükleri ve Allah ile aldatmada en öne çıkardıkları kavram şeriat kavramıdır.

Şeytan orduları, Kur’ansal itibarı büyük olan şeriat kavramını kitleleri aldatmada bir numaralı morfin gibi tarih boyunca hep kullandılar. Özellikle Osmanlı döneminde.

 

ALLAHSIZLIĞIN PARAVANI OLARAK ŞERİAT

Son devir Osmanlı tarihçilerinden Ahmet Refik (ölm. 1937), ‘Zorbalar’ adlı muhteşem eserinde şu ibret ve dehşet verici satırları yazıyor:

“Zavallı halk! ‘Şer’î olduğuna kail olmadığı bir dava için hiç ses çıkaramazdı. Fakat acaba ‘şer’î davaları fasleden var mıydı? Memlekette hangi iş şer’iydi? Memuriyetler para ile satılır, şeyhülislamlar para ile kadı nasbederlerdi. Biçare halk, anlamadığı, bilmediği, lisanını bile idrak edemediği ahkâma körü körüne itaat eder, ne zaman sefalet ve felakete uğrasa, ne zaman bir ümit, bir kurtuluş ışığı görmek istese: ‘Şer’î davamız vardır’ diye kıyam etmek ister, necat ve felahı şeriatten ümit ederdi. Bilmezdi ki, memlekette şeriat yoktu. Şeriat menfaat, meşihat menfaat, adalet menfaattı. Ulûfesini, tımarını, zeametini, hassını temin edenler, milyonlarca halkı şeriat vesilesiyle aldatırlar, öldürürler, asarlar, ateşlere salarlardı.” (Ahmet Refik, Zorbalar, 25)

 

DOKUNULMAZLIĞINIZ MI VAR?

Şeriat, Allah ile aldatanların elinde bir dokunulmazlık kalkanıydı. Bakıyorsunuz herif, kâfirliğin, domuzluğun zirvesine oturmuş, ama eline geçirdiği şerit aracıyla halkı kendisinin mücahitliğine inandırmakta ve bütün pisliklerini, imansızlık ve namussuzluklarını o araçla hedefine vardırmaktadır. Kur’an, bu tür imansızları deşifre ederken, bunların ardı sıra giden kitlelere de ağır bir ders vermektedir. Şu beyyinelere bakın:

“Sizin kâfirleriniz, ötekilerden hayırlı mı? Yoksa kutsallaştırılmış hizip kitaplarında sizin için bir beraat/dokunulmazlık mı var? Yoksa ‘Biz, yenilmez bir topluluğuz’ mu diyorlar? O topluluk, bozguna uğratılacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar.” (Kamer, 43-45)

Dini, kendisi için bir dokunulmazlık aracı yapmak dinciliğin belirgin niteliklerinden biridir. Kur’an, bu ayetlerde işte o uğursuz dokunulmazlığı deşifre edip kırmaktadır.

YORUMLAR

  • 0 Yorum