Hüseyin Macit Yusuf

Hüseyin Macit Yusuf

DOSYA
[email protected]

Halk iki devletten vazgeçmedi, sorguladı

23 Ekim 2025 - 11:53

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi, bir dönüm noktası oldu. Sandıktan çıkan sonuç, bazı çevrelerin iddia ettiği gibi “iki devlet siyasetinin reddi” değil; mevcut koalisyon hükümetine duyulan tepkinin dışavurumudur. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın aldığı oy oranı, halkın milli duruşuna değil, hükümetin icraatlarına duyduğu rahatsızlığa işaret ediyor. Anketler, halkın büyük çoğunluğunun-yaklaşık yüzde 75’inin-“iki devletli çözüm” politikasına sıcak baktığını gösterirken bu politikanın en net savunucusu olan Tatar neden yalnızca yüzde 35 oy alabildi? Cevap, siyasetin matematiğinde değil, sosyolojisinde gizlidir.

Halkın “iki devlet” arzusuyla “mevcut yönetim anlayışına” olan tepkisi birbirinden ayrıştı. Seçmen, Tatar’ın temsil ettiği millî çizgiyi reddetmedi; aksine, bu çizginin daha liyakatli, daha katılımcı, daha etkili, daha temiz, daha şeffaf bir yönetimle yürütülmesini istedi. Yani sandık, politikanın değil, uygulamanın eleştirisini yaptı. Son beş yılda Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs Türk halkının egemenliğini dünyaya anlatmak için büyük bir mücadele verdi. “İki egemen, eşit devlet” tezi, Birleşmiş Milletler’de, Türk dünyasında ve Doğu Akdeniz’de karşılık bulmaya başladı. Ancak bu tarihi davayı güçlendirmesi gereken koalisyon hükümeti, ne içeride ne dışarıda gereken performansı sergileyebildi. Hantal bürokrasi, denetimsizlik, yolsuzluk iddiaları, halkın günlük hayatındaki ekonomik sıkıntılar ve yönetimdeki dağınıklık, milli davanın üzerini gölgeledi. Tatar devleti savundu, ama hükümet devleti taşıyamadı. Halk, Tatar’ın iki devletli çizgisine değil, bu çizgiyi desteklemesi gereken kadroların beceriksizliğine tepki gösterdi. Bir başka ifadeyle: Sandıkta cezalandırılan, milli siyaset değil; o siyasetin uygulayıcısı olması gereken hükümetin yetersizliğiydi. Buna rağmen bazı çevreler hemen “federasyon geri döndü” söylemini piyasaya sürdü. Oysa halkın büyük çoğunluğu hâlâ iki devletli çözümden yana. Kıbrıs Türk halkı, Rum tarafının niyetini çok iyi bilmektedir. 1963’te sokak ortasında kurşunlanan çocuklarımızı, 1974’te Rum-Yunan cuntasının Enosis girişimini, Annan Planı’nı, Crans Montana’da “sıfır garanti, sıfır asker” dayatmasını unutmadık. Rum zihniyeti değişmedi. “Barış” diyorlar ama o barışın içinde Türk askeri yok, Türkiye yok, KKTC yoktur!

Tufan Erhürman’ın seçim zaferi, Rum tarafında sevinçle karşılandı. Rum basını, “federal umut geri döndü” manşetleri attı. Ama bu sevinç, Kıbrıs Türk halkı için bir tehlike çanıdır. Çünkü Rum’un “federasyon” dediği şey, Türk’ü azınlık yapma planıdır. Rum tarafı Erhürman’ın zaferini “barışın dönüşü” diye nitelendirdi. Oysa biz çok iyi biliyoruz ki onların “barış” dediği şey, Türk askerinin adadan çekilmesi ve KKTC’nin haritadan silinmesidir. Bu zihniyetle masaya oturmanın, Kıbrıs Türk halkına bir gelecek sunmayacağı apaçık ortadadır. Bu topraklarda egemenlik pazarlık konusu olamaz. Türkiye’nin garantörlüğü, Mehmetçik’in varlığı, KKTC’nin bağımsızlığı bizim kırmızı çizgimizdir. Erhürman, seçim meydanlarında “halk iradesini temsil edeceğim” dedi. Ancak unutmamak gerekir: Bu iradenin temeli Türkiye ile birliktedir. Ankara ile uyum olmadan ne ekonomik istikrar sağlanabilir, ne güvenlik, ne de barış.

Eğer Erhürman, federasyon masalarına yeniden dönüş sinyali verirse, aynı duvara çarpacaktır. Rum tarafı değişmedikçe, Kıbrıs Türk halkı “iki devletli çözüm” davasından dönmez.

Milli siyaset, ehil kadrolarla yürütülmezse, halk sabır göstermez. KKTC’de bürokrasi gözden geçirilmeli, kadrolar silbaştan düzenlenmelidir. Bugün yapılması gereken, Tatar’ın ortaya koyduğu “egemen eşitlik” çizgisini daha güçlü, daha disiplinli bir yönetimle devam ettirmektir. KKTC’nin geleceği Brüksel’de değil, Ankara-Lefkoşa hattında şekillenecektir. Türk dünyası genişlerken, Azerbaycan “KKTC’yi kardeş devlet” diye tanımlarken, bizim rotamız bellidir: Egemenlikten asla taviz olmayacaktır! Rum’un federasyon masası, geçmişte olduğu gibi bugün de bir tuzaktır. Ama Kıbrıs Türk halkı artık tecrübelidir. Bu halk, devletini kurdu, ordusunu yarattı, bayrağını göklerde dalgalandırdı.

Şimdi ise yeni seçilen Cumhurbaşkanı Erhürman’dan, bu değerleri temsil etmesini beklemektedir. Erhürman’ın sadece kendi öz tabanı tarafından seçilmediği dikkate alındığında kendisine oy veren bu kitlenin de sesine kulak vermesi gerekecektir. Kısaca özetlemem ve tekrarlamam gerekirse Kıbrıs Türk halkı seçimde “Tatar’ın davası bizim davamız, ama bu davayı hakkıyla savunacak kadrolar istiyoruz.” dedi. Halk, yönünü değiştirmedi.

Sadece, bu yönü daha güçlü adımlarla yürümek için mesaj verdi. Tatar’ın kaybı, bir yenilgi değil; milli mücadelenin yeniden yapılanma çağrısıdır. Cumhurbaşkanı Tatar tarihi bir görevi yerine getirmenin onuru ve rahatlığı içerisinde olmalıdır. Son 5 yılda izlediği siyaset sayesinde emin olun ki, bu topraklarda ne federasyon masası kurulur, ne de Türk devleti tasfiye olur. Tufan Erhürman’ın federal çözüm söylemi, kulağa hoş gelen ama zemini olmayan bir slogandır.

Türkiye’nin, KKTC’nin ve Doğu Akdeniz’deki dengelerin bulunduğu noktada, “iki devletli çözüm” artık sadece bir tercih değil, bir mecburiyettir. Kıbrıs Türk halkı yine dimdik ayaktadır, yine Anavatanımızla omuz omuzadır. Erhürman’ın bu yolun dışına çıkması ise mümkün değildir. Tatar’ın bıraktığı milli mirasın korunması bir tercih değil, bir görevdir. Halkın sandıkta verdiği uyarı, bu mirastan sapmak için değil, onu daha sağlam bir temelde yürütmek içindir.

Yeni dönemde Erhürman’ın gerçeklerle yüzleşmesi kaçınılmaz olacaktır. Çünkü ne Brüksel’in vaatleri ne de Rum tarafının diplomatik gülümsemeleri, Kıbrıs Türk halkının güvenliğini ve bağımsızlığını teminat altına alabilir. Önümüzdeki yıllar, KKTC siyasetinde yeni bir denge dönemi olacaktır. Türkiye’nin Doğu Akdeniz politikası, Rum tarafının tavrı ve bölgesel gelişmeler, Erhürman’ı ister istemez reelpolitik çizgiye çekecek; o da tıpkı selefleri gibi, “federal çözüm” ile “iki devlet” arasında bir denge oyunu oynamak zorunda kalacaktır. Bu onurlu halk, 1974’teki zaferle kendi kaderini çizdi. Bugün de aynı kararlılıkla, “iki egemen devlet” hedefinden şaşmayacaktır. Geçici siyasi rüzgârlar, bu milletin 50 yıllık mücadelesini asla silemez.
 

Hüseyin Macit YUSUF

Hüseyin Macit YUSUF[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar