Zifiri karanlık bir çıkmazın içinde

İdlib'de gerilim doruğa çıkınca NATO'nun kapısını çaldık, doğal olarak. Türkiye'nin bu adımı üzerinde değerlendirme yapmadan önce bir hatırlatma yapmama lütfen izin verin.

Zifiri karanlık bir çıkmazın içinde
01 Mart 2020 - 10:46 - Güncelleme: 01 Mart 2020 - 15:54
Avrupa Birliği (AB) kapısında üye olmak için yarım asırdan fazladır bekletilen Türkiye'ye, bizimle yaklaşık aynı tarihlerde üyeliğe başvuran Yunanistan ve yıllar sonra başvuran Hırvatistan gibi ülkelere tam üyelik verildiği halde Türkiye'ye neden verilmedi? 

Çünkü Avrupa Birliği'ne üye olması durumunda Türkiye, Batılı ülkeler tarafından tam anlamıyla kullanılamayacaktı. AB kapısında Türkiye'nin bugün olduğu gibi oyalanması AB için çok daha faydalı olduğu için bu bekleme süreci mümkün olduğu kadar uzun tutulmak istenmektedir.  

Avrupa Birliği Hıristiyan medeniyetinin ürünü olduğundan hareketle Türkiye'nin medeniyet dokularının bu yapıyla uymayacağına, çok muhterem hocam Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş da, 'ne AB, ne ABD, tek çözüm Bağımsız Türkiye' diyerek her fırsatta dikkat çekmiş ve Türkiye'nin AB'ye asla üye yapılmayacağını konuşmalarında ve yazılarında sık sık vurgulamıştır.

Peki, hâl böyleyken lütfen şu sorunun cevabını düşünelim; Avrupa Birliği kapısında bunca yıldır ağzıyla kuş tutsa dahi oyalanan Türkiye neden NATO'ya o kadar zorluk çıkarılmadan, uzun yıllar bekletilmeden üye yapıldı?

NATO'nun Türkiye'yi üye olarak kabul etmesinin tek nedeni Menderes hükümeti tarafından NATO'ya üye olmak için 5 bin Mehmetçiğin feda edilip, Kore'ye ABD için savaşmaya göndermesi değildir. 

Yeri gelmişken şu parantezi açmakta fayda var; bugün ABD'nin kucağında Pensilvanya'da yaşatılan FETÖ terör örgütünün elebaşı Fethullah Gülen'in de şakirdi olduğu Said-i Nursi, o dönemde Kore'ye asker gönderilmesine çok sevinmişti. Hatta 'Ben de Nur talebelerini Kore'ye göndermek istiyordum" diyen Nursi, ABD'nin çağrısını tereddüt etmeden yerine getiren dönemin hükümetine toplumsal destek sağlamanın çabası içerisine girmişti. 

Keşke Menderes hükümeti, Nursi'yi adamlarıyla birlikte Kore'ye gönderseydi, Türkiye'nin son dönemde başının en büyük belası haline gelen FETÖ daha doğmadan kurtulmuş olurduk…

Parantezi bu şekilde kapadıktan sonra sorumuza dönelim.

Türkiye neden NATO'ya üye yapıldı?

Çünkü Kuzey Atlantik Paktı'na yani NATO'ya Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği'yle olası bir büyük savaş durumunda bir cephe ülkesi gerekiyordu.

Cephe ülkesi savaşta en şiddetli çatışmaların yaşanacağı ve en büyük yıkımın olacağı coğrafyaydı. 

NATO'nun cephe ülkesi olarak Türkiye pakta üye yapılmasaydı, Rusya ile çıkabilecek bir savaşta tüm cepheler Avrupa'da açılmak zorunda kalacak, dolayısıyla da en büyük yıkım buralarda yaşanacaktı. 

Sığınmacı krizinde bugün nasıl Türkiye Avrupa'nın ve batının tampon bölgesi haline getirildiyse, o zaman da NATO'ya üye yapılan Türkiye, Sovyetler Birliği'ne karşı Avrupa ve ABD'nin güvenlik duvarı haline getiriliyordu.

Şimdi Türkiye olarak NATO'ya üye yapılma misyonumuza çok yakınız. 

Büyük Ortadoğu Projesi için, NATO için, Kore'de yaptığımız gibi ABD için, Sovyetlerin devamı Rusya ile Suriye'de savaşın eşiğine gelmiş durumdayız. 

1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'nda yaşadığımız gibi, en haklı savaşlarda bizi yapayalnız bırakmış, silah ambargosu uygulamış Batılı ülkelerin sözlerine, verdikleri sözde güvencelere dayanarak Rusya'yla gerilimin tırmanmasına izin veriyoruz. 

Henüz geri dönülemez noktaya gelmemişken, 2011 yılında girdiğimiz bu zifiri karanlık dehlizin arkamızda kalan kapısı gözden kaybolmamışken çıkmak ülkemiz için en hayırlı karar olacaktır


Orhan Dede

orhandede @ yenimesaj.com.tr

YORUMLAR

  • 0 Yorum