Yaş aldıkça; ben'de nerede ise 10-15 yıldır yol ayrımında kendi yolumu çizmeye çalışıyorum.
Kolay olmuyor zorlanıyorum! Çünkü o zorlanma, geride bıraktığınız o onca yılın ve yolun bulunduğunuz noktanın kendinizce sıkı bir muhasebesi. Soruyorsunuz kendinize? '' Ben, benim için ne yaptım''?. Bu soru robotlaşmış yaşantımızın ters yüz edilerek yeniden sorgulanmasıdır.
Yol ayırımı; yaşadığımız hayata kendimizi feda etmenin belki'de içimizde kendi kendimize duyduğumuz feryadın, haykırışın en güzel en anlamlı sesidir.
''YOL AYIRIMI'' Filmi son yıllarda izlediğim, bana, duygularıma dokunan, yaşam felsefemi gülümseten ve bir o kadar'da beni içine alan sarıp sarmalayan bir izleti. Filmin repliklerinden biri'de; ''bize hayatın anlamını anlatan tek şey aşktır''.
O aşk; yaşadığımız dünya ile ilgili olan, olması gereken, olmasında yarar kabul edilen, onurlu ve sahiplenilmesi zorunlu insanı zenginleştiren bir mesaj.
O mesajın içerisinde ; kazançların yanı sıra, kayıpların'da olasılığını var sayarak, yüreğimizin sesini dinleyerek ve nerede demir atarsak atalım asla pişmanlık olmamasına dikkat çekiyor. Zira mutlu olmanın yolu sadece almaktan değil, vermekten'de geçmeli.
Güçlü bir aktör olan Şener Şen'in, güçlü bir iş adamı olan Mazhar beyi canlandırırken yüzünde'ki o acımasız ifade ve bakışlar unutulacak gibi değil. Ne var'ki Mazhar beyin; her şeye sahip olmuş katı bir kişiliğini bir kenara bırakıp yeni bir yaşama yelken açması; güce tapmanın, temiz, sevgi dolu baş kaldırısı ile yer değiştirir.
O baş kaldırış; kişilerin ana rahminden düştüğünde ve sonrasında; gözleri hiç ışığı görmemiş, renkleri hiç tanımamış, gök yüzünün denizin maviliğini, ormanın yeşilini, kara bulutların arasından yer yüzüne düşen yağmurun güzelliğine ilk kez tanık insanın coşkusuna eş değerdir.
Işığın; yeşermiş bir ağacın yapraklarına vurup sonrasında ton değişikliklerinin, bin bir çeşit hal alıp, dalların arasından sıyrılıp ortaya yayılmasının mucizesini görebilmektir içsel körlüğün bitişi!.
Artık orada sizin, benim; ''Biz annemizin babamızın projesiyiz'' gereksinimine yer yoktur.
O yokluk; toplumun katı kurallar projesine boyun eğenler sınıfına tutsak düşmüşlerin kısa soluklu hayata baş uzatıp nefes almasının varlığıdır.
O nefes almanın altında aşk yatar. O aşk; iki cinsin aşkın'dan öte yüce bir duygudur.
O duygu; nefretten ego'dan bencillikten arınmış, evrensel aşkın ayak seslerini duyan içselliğimizdir.
Kimi zaman uykusuz bir gecede sahile döşek atıp dalgaların sesini dinlemek, kimi zaman göz kırpmadan yıldızlarla söyleşmek, kimi zaman'da küçücük bir sokak köpeğini koynunuza alıp uyumaktır.
O aşk; Güneşin batışını, doğuşunu beklemek, o aşk; tipinin yüzünüze vururken yanağınızı burnunuzu kulaklarınızı teninizi üşüten dokunuşlara yol vermektir.
O aşk; Dünyaya yabancı kalmamanın, belki ağlarken gülmenin, öfkelenirken yumuşamanın, genişleyip esnekleşmenin becerisidir.
O aşk; vicdanların yumuşamasıdır. O aşk; iki soluğun birleşmesidir kimi zaman'da.
Sevgilerimle.
YORUMLAR