Melike Karakurt

Melike Karakurt

Hayata dair
[email protected]

'' YOL AYIRIMI ''

24 Kasım 2018 - 12:47

Yaş  aldıkça;  ben'de  nerede  ise  10-15  yıldır  yol  ayrımında  kendi  yolumu  çizmeye  çalışıyorum.

Kolay  olmuyor  zorlanıyorum!  Çünkü  o  zorlanma,  geride  bıraktığınız  o  onca  yılın  ve  yolun  bulunduğunuz  noktanın  kendinizce  sıkı  bir  muhasebesi.  Soruyorsunuz  kendinize?  '' Ben,  benim  için  ne  yaptım''?.  Bu  soru  robotlaşmış  yaşantımızın  ters  yüz  edilerek  yeniden  sorgulanmasıdır.

Yol  ayırımı;  yaşadığımız  hayata  kendimizi   feda  etmenin  belki'de  içimizde  kendi  kendimize  duyduğumuz  feryadın,  haykırışın  en  güzel  en  anlamlı  sesidir.

  ''YOL  AYIRIMI''  Filmi  son  yıllarda  izlediğim,  bana,  duygularıma  dokunan,  yaşam  felsefemi  gülümseten  ve  bir  o kadar'da  beni  içine  alan  sarıp  sarmalayan  bir  izleti.  Filmin  repliklerinden  biri'de;  ''bize  hayatın  anlamını  anlatan  tek  şey  aşktır''.

O  aşk;   yaşadığımız  dünya  ile  ilgili  olan,  olması  gereken,  olmasında  yarar  kabul  edilen,  onurlu  ve   sahiplenilmesi  zorunlu   insanı  zenginleştiren  bir  mesaj. 

 O  mesajın  içerisinde  ;  kazançların  yanı  sıra,  kayıpların'da  olasılığını  var  sayarak,  yüreğimizin  sesini  dinleyerek  ve    nerede  demir  atarsak  atalım  asla  pişmanlık  olmamasına   dikkat  çekiyor.  Zira  mutlu  olmanın  yolu  sadece  almaktan  değil,  vermekten'de  geçmeli.

  Güçlü  bir  aktör  olan  Şener  Şen'in,  güçlü  bir  iş  adamı  olan  Mazhar  beyi  canlandırırken  yüzünde'ki  o  acımasız  ifade  ve  bakışlar  unutulacak  gibi  değil.  Ne  var'ki  Mazhar  beyin;  her  şeye  sahip  olmuş     katı  bir   kişiliğini  bir   kenara  bırakıp  yeni  bir  yaşama  yelken  açması;    güce  tapmanın,  temiz,  sevgi  dolu  baş  kaldırısı  ile  yer  değiştirir.  

O   baş  kaldırış;  kişilerin  ana  rahminden  düştüğünde  ve  sonrasında;  gözleri  hiç  ışığı  görmemiş,  renkleri  hiç  tanımamış,  gök  yüzünün  denizin  maviliğini,  ormanın  yeşilini,  kara  bulutların  arasından  yer  yüzüne  düşen  yağmurun  güzelliğine   ilk  kez  tanık  insanın  coşkusuna  eş  değerdir.   

Işığın;  yeşermiş  bir  ağacın  yapraklarına  vurup  sonrasında   ton  değişikliklerinin,  bin  bir  çeşit  hal  alıp,  dalların   arasından  sıyrılıp   ortaya  yayılmasının  mucizesini  görebilmektir  içsel  körlüğün  bitişi!.

Artık  orada  sizin,  benim;  ''Biz  annemizin  babamızın  projesiyiz''  gereksinimine  yer  yoktur.  

O  yokluk;  toplumun  katı  kurallar  projesine  boyun  eğenler  sınıfına  tutsak  düşmüşlerin  kısa  soluklu  hayata  baş  uzatıp  nefes  almasının  varlığıdır.

O  nefes  almanın  altında  aşk  yatar.  O  aşk;  iki  cinsin  aşkın'dan  öte  yüce  bir  duygudur.

O  duygu;  nefretten  ego'dan  bencillikten  arınmış,  evrensel  aşkın  ayak  seslerini  duyan  içselliğimizdir.

Kimi  zaman  uykusuz  bir  gecede    sahile  döşek  atıp  dalgaların  sesini  dinlemek,  kimi  zaman   göz  kırpmadan  yıldızlarla  söyleşmek,  kimi  zaman'da  küçücük  bir  sokak  köpeğini  koynunuza  alıp  uyumaktır.

O  aşk;  Güneşin  batışını,  doğuşunu  beklemek,  o  aşk;  tipinin  yüzünüze  vururken  yanağınızı  burnunuzu  kulaklarınızı  teninizi  üşüten  dokunuşlara  yol  vermektir.

O  aşk;  Dünyaya  yabancı  kalmamanın,  belki  ağlarken   gülmenin,  öfkelenirken  yumuşamanın,   genişleyip  esnekleşmenin  becerisidir.  

O  aşk;  vicdanların  yumuşamasıdır.  O  aşk;  iki  soluğun  birleşmesidir  kimi  zaman'da.

 

Sevgilerimle.   

YORUMLAR

  • 0 Yorum