'İtibardan tasarruf olmaz'dan IBAN'a

Yıllar yılları kovaladı. Çıraklık, kalfalık, ustalık derken yeni rejim ile ustaların ustası dönemi yaşıyoruz. Çıraklık ve kalfalık dönemlerinde hep dini ve halkçı söylemler vardı ağızlarda. 'Komşusu açken tok yatan bizden değildir' anlayışıyla siyaset yapıyoruz, 'Dicle kenarında bir koyunu kurt kapsa hesabı bizden sorulacak' mantığıyla hareket ediyoruz, diyorlardı.

'İtibardan tasarruf olmaz'dan IBAN'a
11 Nisan 2020 - 09:20
Devlet malının kutsallığı ve kul hakkını, kırmızı çizgi olarak önlerine koyduklarını defaatle vurgulamışlardı. Tabi bu söylemlerle halkın övgüsü yanında oyunu da aldılar. Ustalık döneminde söylemler aynen devam etse de geçmiş icraatların faturaları ortaya çıkmaya başladığı gibi yeni atılan adımlar da tartışmalara sebep oldu.

Örneğin katrilyonlarca değerindeki saray, yerleşik nüfusun çok az olduğu yerlere yapılan devasa camiler, malum araçlar, uçaklar, yazlık, kışlık saray yavruları vs. iktidara, dünkü söylemleri hatırlatılarak tartışılmaya başlandı.

AKP yetkilileri ilk önce 'Müslüman her şeyin en iyisine layıktır' mantığıyla cevap vermeye kalktı. Ama İslam'ın insan, israf ve hesap ile ilgili ölçüsü ortaya konulunca bu söylemden vazgeçtiler. 

Beştepe'de 3 milyara (katrilyona) mal olan saray tamamlanmış, Cumhurbaşkanına tahsis edilen ondan fazla uçağın yanında bir de Katar'dan 550 milyon dolara alınan uçak da eklenmişti. Binek araçları sayamıyoruz bile. 

Tabi bu duruş sadece Saray'a ait bir duruş değildi. Bütün bakanlıklarda, valiliklerde, belediyelerde hatta iktidarın il başkanlıklarında bile bir lüks tutkusu almış başını gidiyordu.   

Geçtiğimiz yerel seçimler öncesi AKP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mehmet Özhaseki bu tabloyu deşifre eden şu cümleleri kurmuştu; "Eskortlar, önden gidenler, arkadan gidenler, korumalar falan, filan. Ne oluyor, bu ne saltanat? Üç günlük dünyadayız şurada."

Ortaya çıkan tablo halkın hatta yandaş yazarların bile tepkisine sebep olmuştu ki, Sayın Erdoğan o müthiş cümleyi kurdu; "İtibardan tasarruf olmaz."

Artık eleştirilerin cevabı hazırdı; itibardan tasarruf olmaz!

Ve geldik şimdiki zamana! Şu kritik günlerde bile itibardan tasarruf edilmeyeceğini Saray'a alınacak yeni araçlar için açılan ihale ile öğrenmiş olduk.

Haliyle soruyoruz; bir taraftan itibardan tasarruf olmaz diyeceksiniz diğer taraftan vatandaşa IBAN vereceksiniz (!) Bu itibarın kapsama alanı nedir?

Düşünsenize! G-20 üyesi hiçbir ülke vatandaşına IBAN vermedi. İlk 50 ülke de vermedi. 150 ülke de vermedi. Sadece beş ülke verdi; Irak, Lübnan, Sri Lanka, Senegal ve Türkiye. 

Tekâlif-i Milliye

Tabi ekonomiye laf söyletmeyen hükümetin bir anda vatandaştan yardım talep etmesi tepkilere neden oldu.

Şahsen, 'biz, Osmanlı torunuyuz' diyenlerin Osmanlının uygulamalarından bu tepkilere cevap vermelerini beklerdim. Çünkü Osmanlı zamanında da birçok salgın hastalıklar ortaya çıkmıştı ve kayıtlarda 1697'de padişah II. Mustafa'nın veba salgınından dolayı halkın, devlete borçlarını sildiği yazılıydı.

Ama 2. Mustafa'yı örnek alıp, vatandaşın borcunu silmek yerine Atatürk'ün 1921'de çıkardığı Tekâlif-i Milliye kararlarına vurgu yaparak haklılık üretmeye gittiler.

Yalnız gözden kaçırdıkları koskoca bir gerçek vardı. Atatürk bu kampanyayı başlattığında ortada bir devlet, bir hazine, bir kurum vs. yoktu. Tam bağımsızlığı karakter edinmiş bir lider ve iman dolu bir millet vardı. Artı Atatürk devleti kurduktan, hazineyi oluşturduktan sonra bu yardımları sahiplerine iade etmiştir. 

İktidar diyorsa ki, şuan hazinenin durumu 1921 şartlarıyla aynı. Yani ortada hazine filan kalmadı. O zaman elimizdekinin % 40'ını da, % 50'sini de veririz.

Yok, bütün kurumlarımızla ve de itibarımızla dimdik ayaktayız; İtalya, İspanya, İngiltere başta olmak üzere ondan fazla ülkeye uçaklar dolusu yardımlar gönderdik, kutuların üzerine, "Türkiye'den Birleşik Krallık halkına sevgilerle" diye yazdık diyorsanız bu yardım kampanyası nedir? 

İlacımız varsa neden kafamızda saç yok?

Akın Aydın

akinaydin @ yenimesaj.com.t

YORUMLAR

  • 0 Yorum