Kötü yönetim şiddettir!

Bir ülkede vasatlaşma yaşanmaya başlanmışsa istediğiniz kadar aksini iddia edin bu durum bütün alanlara mutlak surette yansıyacaktır. Kulüp yönetimleri de bundan bağımsız değildir

Kötü yönetim şiddettir!
13 Aralık 2023 - 10:34 - Güncelleme: 13 Aralık 2023 - 11:08

Ankaragücü ile Rizespor maçının bitiminde yaşananlar konusunda "kara gece" nitelemesi yapıldı. Halil Umut Meler’in Ankaragücü başkanı tarafından yumrukla yere düşürülmesi ile başlayan ve ardından yerde tekmelenmesi ile süren dakikalar, ülke gündemini derinden sarstı. Şimdi bu meselenin bir gecede birdenbire olmadığını ve bu yaşananların ortaya çıkmasında etkili olan unsurların neler olduğunu birer birer konuşmamız gerekiyor. Eskilerin deyişiyle "görünen köyün kılavuz istemediğini" veyahut "perşembenin gelişinin çarşambadan belli olduğunu" birtakım hususlar üzerinden ortaya koymalıyız.

Hakem Halil Umut Meler, fotoğraf: AA

2004 yılında yürürlüğe giren şiddet yasasının hazırlığı sırasında yer alan isimlerden olan sevgili dostum Haluk Çetin’in yasal düzenleme ile ilgili sözlerini aktarmakla başlayacağım.

 

"Yasada provokatif söylemlere karşı resen dava açılmasına ilişkin hüküm hiç işletilmedi. Kulüp başkan ve yöneticileri, yorumcular! Sürekli kışkırtma yaptılar ve hala yapıyorlar, bu madde zamanında maksadına uygun biçimde objektif uygulansa, Faal Hakemler Derneği başkanlığına aktif bir siyasiyi getirmeyip, ciddi biçimde meslek örgütlenmelerini başarıp, gerektiğinde yasal yollara başvurabilse, hakemlerin haklarını savunabilse bu günlere gelmezdik… 2004’te yürürlüğe giren yasa maddelerini işletmeyip bu yasa yetersiz diyerek 2011 yılında yenisini çıkarttılar, sonuçta ona da uymadılar, sonuç bu işte."

Pazartesi gecesi sahaya giren hakem ve yöneticiler değil de taraftarlar olsaydı, holiganlık üzerinden söylenilmedik söz kalmayacak ve cezai işlemlerle sorunun çözülebileceği düşüncesi, topluma empoze edilecekti. Oysa sahaya girenler taraftarlar değildi! Bugüne kadar kendilerine bir türlü uygulanamayan 6222 sayılı yasa ile başka türlü davranmayı adet haline getirmiş olan başkan ve yöneticilerden birileriydi. Hakem, yönettiği karşılaşmanın bitiminde daha ne olduğunu bile anlamadan yumruklu, tekmeli bir saldırıya maruz kalmıştı. Tabii bu arada bu olay başlamadan hemen önce saha kenarında Rizespor Teknik Direktörü İlhan Palut’un Ankaragücü Teknik Direktörü Emre Belözoğlu’nu sakinleştirme girişimleri de kameralardan kaçmıyordu. İlginç bir biçimde her iki teknik direktör de maç sonunda yaşanan olayla ilgili konuşmadılar!

Filmi biraz daha geriye saralım ve 29 Ekim 2015 tarihinde Trabzon’da oynanan Trabzonspor-Gaziantepspor maçı sonrasında kulüp başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, hakem Çağatay Şahan ve yardımcılarının 4,5 saat boyunca hakem odasında kilitli tutulmasını sağladığını hatırlayalım. Ardından da "saygı duyduğum ve gönül bağım olan, onun için ölmeye hazır olduğum" dediği kişinin araması üzerine salıverilmelerine müsaade etti. Bu olay üzerine açılan dava 25 Ocak 2021 tarihinde sonuçlandı ve olaya karışan başkan ve 11 kişi hakkında toplamda 47 bin 500 lira manevi tazminata hükmedildi, yöneticiler 8 ay 10’ar gün hapis cezasına çarptırıldılar ve cezaları ertelendi. Bu olayın gerçekleşmesinin hemen ardından hakemler maçlara 5 dakika geç çıkma kararı aldılar ancak bu kararı uygulamadılar. Çünkü Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği Başkanı Kuddusi Müftüğolu, "ortam gergin protesto gereksiz" açıklaması ile işi başlamadan yokuşa sürdü.

Her geçen yıl katlanarak devam eden hakem konuşma adetimizin sonuçlarını yaşamaktayız ve bu sonucun oluşmasına katkıda bulunan eski hakemlerden bir tanesi olay gecesi çıktığı programda olayı gerçekleştirenlerin "ters kelepçe" ile götürülmeleri gerektiğini söyleyebiliyordu. Adım adım geldiğimiz noktada eski hakemler kendi meslektaşlarının yaşadıklarının oluşmasında en fazla katkıyı verenler olarak görünüyorlar. Onların önünde ise hiç kuşkusuz kulüp başkanları ve yöneticileri yer alıyor. Özellikle içinden geçmekte olduğumuz bu sezon içerisinde hakemlerin eleştirilmesinin dozajı her karşılaşma sonrası daha da artırıldı. Bunun karşısında ise Türkiye Futbol Federasyonu kendi bünyesindeki hakemlerin yanında yer almak yerine susmayı ve yaşananların sürmesini izlemeyi seçti. Bir kulüp başkanı tarafından omurgasız olarak nitelendirilen Merkez Hakem Komitesi başkanının mahkemeye gitmesi sonrasında durum daha da içinden çıkılmaz bir hale bürünmüş oldu. Öyle ilginç bir süreç işliyor ki her hafta bir önceki haftadan daha fazla hakemleri ve hakemlerin almış olduğu kararları konuşuyoruz. Ardından ise yeni hatalar peş peşe gelmeyi sürdürüyor. Futbol sahalarında yaşanan bütün hataların müsebbibi olarak hakemleri göstermek ve hakemler üzerinden yönetimlerin kendilerini temize çekmeleri işin en kolay yanı olarak dikkat çekiyor.

Hakemin yumruklanması sonrasında yapılan paylaşımlarda en çok öne çıkan Beşiktaş’ın eski futbolcusu Josef De Souza’nın geçen yıl yine aynı stadyumda yaşanan gelişmeler sonrasında cezai işlemlere maruz bırakılması ile ilgili açıklaması oldu. “Bir oyuncuyu öldürdükleri veya en sevdiği şeyi yapmasını engelleyerek sakat bıraktıkları gün ya da daha ciddi bir şekilde bir hakeme saldırdıkları gün beni hatırlayacaksınız.” De Souza sahaya maçın bitiminde atlayıp arkadaşlarına vurmaya çalışan taraftarı engellemiş ve bu hareketinden ötürü de cezaya çarptırılmıştı. Aradan bir yıl geçti ve bu kez yine aynı stadyumda olayın içerisindeki kişiler taraftarlar değil, başkan ve yöneticiler oldu. Peki şu soruyu sormamız gerekmiyor mu? İstediğiniz kadar kendi stadyumunuz olsun, sahaya başkan ve yöneticiler bu kadar kolaylıkla nasıl dalabiliyorlar? Buradaki güvenlik zafiyeti konusunda futbol federasyonu nasıl bir önlem almayı düşünüyor? Sahaya bu kadar kolaylıkla giren bu kişiler ya yanlarında kesici/delici aletler taşıyor olsalar ve kullansalardı? O zaman bu durumun hesabını kim verebilecekti? Ve nasıl bir ortamın içerisine çekildiğimizi anlayabilecek miydik?

Hakem Halil Umut Meler, fotoğraf: AA

Futbol denilen alanın gündelik hayattan bağımsız olmadığını ve ülkenin içinde yaşanılan bütün gelişmelerin yansıdığı bir yer olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlatmak isterim. Bu vesile ile toplumsal anlamda yaşanan büyük kutuplaşmaların ve ekonomik sıkıntıların içinde yaşanılan gündelik hayatın bütün alanlarının olduğu gibi futbol dediğiniz alanı da istila ettiğini aklımızdan çıkartmamalıyız. Bir ülkede vasatlaşma yaşanmaya başlanmışsa istediğiniz kadar aksini iddia edin bu durum bütün alanlara mutlak surette yansıyacaktır. Kulüp yönetimleri de bundan bağımsız değildir. Her fırsatta marka değeri safsatasını ağzından düşürmeyen futbol yönetiminin yaşananları çözebilme konusunda bir yetkinliği olduğunu ise hiç ama hiç sanmıyorum. Ekranlara çıkarak "Artık yeter demek istiyoruz" söylemi ile bu işin içerisinden çıkamazsınız! Türkiye Futbol Federasyonu'nun futbol alanında toplumsal karşılığı bulunmamaktadır. Kulüpler Birliği denilen organizasyon ise uzun bir süredir ortalarda yoktur. İki ezeli rakip arasındaki süper kupa mücadelesinin bile Suudi Arabistan’da oynanacak olması dahi ülke federasyonunun, futbola ve taraftarlara ne kadar uzaktan baktığının net bir örneğidir. Bu konuda maç tarihi yaklaştığında ayrıntılı şekilde bir yazıyı sizlerle paylaşacağım. Fakat şu kadarını söylemeliyim, alınan karar taraftarların sınıfsal, statü düzeyleri boyutunda bölünmesine karşılık gelmektedir. Parası olanların gidebileceği seyahatler ile futbol bu ülkenin birleştirici değil, böleni haline dönüştürülmektedir. Buna en fazla özen göstermesi gerekenlerin tam aksini yapıyor olmaları ise oldukça manidardır.

Maçın ertesi geçmiş olsun dileklerini sunan kulüpler, kişiler ve kurumlar bir taraftan olayın çözülmesi hususunda omuz verirlerken bir diğer açıdan ise yaşanan sürecin çözümsüzlüğünü de istemeden de olsa desteklemişlerdir. Çelişki gibi gelebilir ancak futbolun aktörlerinin, özellikle de kulüplerin yaşadıkları başarısızlıklar karşısında, hakemler üzerinden kendilerini temize çekiyor olmaları gerçeğini es geçmemeliyiz. Sahadaki en kıymetli forma olan hakem formasının, sürekli olarak itilip kakılan haline dönüştürülmesi ve hakemlerin adeta şamar oğlanı şeklinde yansıtılmalarının arka planında başta yönetimler ve bunun oluşmasına büyük katkı koyan medyanın rolünün olduğunu unutmamalıyız. 6222 sayılı yasayı sahaya atlayan kulüp başkanları hakkında işletemeyen federasyonu nereye oturtacağız? Benzer şekilde Ankaragücü başkanını geçen yıl fair play ödülüne layık gören, daha önce de "Elimde silah olsaydı çeker vururdum’" diyen eski Rizespor başkanına aynı ödülü veren federasyon için neler diyeceğiz? Yaşananlar sonrasında toplumsal kutuplaşmanın tavan yaptığı bir ülkede siz istediğiniz kadar olan bitenle ilgili "Rezalet, kara gece, ülkeye vurulan yumruk veyahut Avrupa’ya rezil olduk" ifadelerini kullanın. Buna karşı tam aksi yönde düşünen ve içinde bulunduğumuz ortamda medyada baskın olan bakış açısının aksini savunan bir kesimin de var olduğunu görmekteyiz. Ankaragücü taraftarlarının olayın hemen ardından yaptıkları açıklamayı bir de bu şekilde tekrar okuyun. Başkanlarının ve yapılanların ardında olduklarına vurgularını göreceksiniz. Bunun yanında pek çok taraftar grubunun da yüksek sesle söylememekle birlikte içlerinden "Ne kadar da güzel oldu" söylemini geçirmekte olduklarını da hatırlatmak isterim.

 

Peki bu sorun çözülebilir mi? Açıkçası futbolun bütün paydaşları topu birbirine atarken ve verilmesi gereken cezalar gelip geçiştirilirken çözülemez! Siz bakmayın öyle Ankaragücü küme düşürülsün, tüm sezon boyunca seyircisiz oynasınlar söylemine. Kişiler ile kurumları birbirinden ayırmayı ve yapılan hataları cezalandırmayı öne çıkartmak durumundayız. Burada sahanın içerisinde olup bitenleri aklımızla dalga geçer gibi açıklamalarla geçiştirmeye kalkanların alacakları cezaların ne olacağını hep birlikte göreceğiz. Bununla birlikte sporda şiddeti gerçekten azaltıp en alt seviyeye indirmeyi istiyor muyuz? Yoksa bu durum birilerinin işine gelmeyi sürdürüyor mu? İzleyip göreceğiz. "Kötü yönetim şiddettir" mottosunu her vesile ile bir kez daha yüksek sesle haykırmanın tam zamanıdır.

Yaşadıklarımız, yaşayacaklarımıza umarım ışık olur da aynı hataları göz göre göre tekrarlamada inat etmeyiz. Son bir yılda aynı stadyumda iki kez gerçekleşenler ve geldiğimiz nokta işimizin pek de kolay olmadığını gözler önüne seriyor.
 

Ahmet Talimciler

[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum