DR. ONUR AKBAŞ

DR. ONUR AKBAŞ

[email protected]

DERDİM FOSEPTİK ÇUKURUNA BAĞIRMAK DEĞİL

20 Eylül 2021 - 08:31

Bir önceki yazımdan dolayı olumlu ya da olumsuz çok tepki geldi. Her iki şekilde de tepki verenleri kutluyorum. Onlara teşekkür ediyorum çünkü içlerinde bir tek hakaret eden yoktu. Hepsinin görüşü başım gözüm üstüne bu da okur ve izleyici kitlemin seviyesini gösteriyor. Youtube kanalımız FORWARD TV’de konuyu somut bir haber üzerinden açıkladım. Yazdıklarımın bir şeyleri değiştirmeyeceğini muhatapların cehaleti düzeylerindeki cüretleri zaten ortaya koyuyor. Niyetim değiştirmek olsa foseptik çukuruna kendi halini bağırmak daha çok netice verir. Peki neden yazıyorum bunları. Amacım yaşanışlıklarımı aktarmak değil. Amacım her fırsatta fakir rolü yapan yalancı düzeyinden daha aşağı ve onursuzca mağdur rolü yapa yapa hakkımı yiyenlerin halini kayıt altına almak. Bugün böyle yarın daha somutça. Sonra “biz neler çektik neler” masalını ben dinleyip kandım her şeyden önce çocuklarım ve yeni nesiller belki okurda dilencinin arkasındaki caniyi görür umudu ile yazıyorum.

Hiç kimse ile siyasi, dini, mezhepsel, cemaatimsi veya vakıfımsı ayrılıklardan bir garazım olmadı. Buna zamanım da yoktu bu meseleler üzerinden üretilen tezviratlar ile heder edecek kadar lüzumsuz ömrüm olduğunu da hiç düşünmedim. Buna rağmen bir ilan çıktı başvurdum, bir ensesi kalın, kendi dinine ya da din algısına mensup biri için ilan değiştirtti. Bir başkası falan veya filan vekilden/vükeladan selamlı sınav öncesi halime bakıp yüzüme dim dik “yazık çok da uzaktan gelmişsiniz.” Dedi. En son şifahen birisi “eşinin başı açık ve bir yere tabi değilse işi zor.” Dedi. Bunları bir haksızlığı önleyemesem de ilan etme erdemi ile yazdım. Zira derdim kendim değilim. Ama kırk yıldır kitaptan, hani nasıl derler Arap özentisi ulema, kitabiyyattan (Zannedersem dördüncü a dört elif miktarı çekiliyordu, ulema günahımızı mazur görsünler) başka bir uğraşım olmadı. Şu saatten sonra falan tekkede takla atıp (secde ve namaz bu ironiden münezzehtir.) ötekinde halaya girercesine şen ve mutlu halakaya girecek zamanım yok. Bilim adına bilgi adına ne öğrenirsem kâr ne öğretir ve anlatırsam üretim bildim. Gel gör ki YÖK’ün de üniversitelerin de böyle dünyevi ve dahi malayani işlerle vakitleri YOK. Mübarekler aldıkları maaşları hayra harcamakla mükellefler. O kadar mükellefler ki ÖSYM sınav görevlerinde bu vazife ile muvazzaf eşhasın en mühim ifa etmesi gerekli feraizden biri olan anket doldurma işi olmayınca onların paralarını da bir süre hayır için tutuyorlar, zaar.

Bunu yazmamdaki sebep, Bursa’da adrese teslim ilan haber gibi artık sıradan bir haber niteliği bile taşımadığını belirtmek isterim. Zira birileri bu işi cihadın, farzın gereği olarak bir ayin gibi hem de huşu içinde yerine getiriyor artık. Ne demiştim geçen yazımda: “Cahil hiçbir zaman cesur olamaz. Ama cüretlidir. Sinsi ve saf çıkarcıdır. Karşılıksız bir şey yapmaz. O yüzden her işini aracı ve torpille gördürdüğünden arzu etti düzenin de öyle dönmesini ister. Dünyada aracısız iş görmeyen bu paganist yahut putperest karakterin arketipi Kur’anda “Samiri”dir. Onun düşmanı olduğu bilginin sembolü kitap ya da kitabı çağrıştıran şeylerdir. O yüzden Allah^tan bile gelse kitap, onun için güvenilmezdir. Dünyada işlettiği kurumun yansıması ahrette de şefaatçiliktir.

Ondandır yarlerinin al yanakları kadar mübarek akademik kadroları birbirlerine peşkeş çektikleri. Bunlar dini de şefaati de tam buradan anlıyorlar.
 

DR. ONUR AKBAŞ

[email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum