DR. ONUR AKBAŞ

DR. ONUR AKBAŞ

[email protected]

GENCO ERKAL, İPEK ÖZBEY VE ÇOBANLIĞA DAİR

05 Aralık 2021 - 21:36

Bu satırları kaleme alırken Halk TV’de Genco Erkal ve İpek Özbey’in söyleşisini izliyordum. Alanım edebiyat olsa da edebi türlerden en çok ilgili olduğum tür romandır. Zira her hafta tiyatroya gidecek bir tiyatro binasının olduğu yerde geçmedi çocukluğum. İçinde bulunduğum dünyanın garabetinden ve akıl kurcalayan hallerinden kaçmak istediğimde dedemin sobalı evinde onun azıcık yakınında bulabildiğim minder üzerinde kaçabildiğim tek tür romanlardı. “Ümit Yolcuları”, Kemalettin Tuğcular, Orhan Kemallerle orada tanıştım. Tiyatro bilinci de bulunduğumuz ilçeden bir il merkezine gittiğimizde oluşacak durumda değildi. Zira aile erkekleri arasında adam yerine geçmenin birinci şartı iyi tüccar olabilmek, gözü açıklığın şartı da bağ-kurdan veya sigortadan karnesi olan birinin üzerinden bütün aileye ilaç yazdırabilmek mahareti ile ölçülürdü. Bu yanlış değil mi diye sorduğunda salak, beş vakit namazı sektirmediğinde iyi bir Müslüman olabiliyordun.

Politik tiyatroyu Levent Kırca’dan, protest müziği Aşık Mahzuni Şerif’ten, Ozan Ariften bilirim. Ama bildiğim bir şey vardır, doğruyu söyleyen, yönü hakka dönük olanın benim için sağı solu yoktur. Hepsini takip ederim ettiğimi de söylerim. Hayatımı siyasal ya da cemaatsel olgular üzerinde kuramadığımdan yani kimsenin adamı olmayı beceremediğimden evimde boş bulduğum oda dışında akademik camiada da yerim olmadı. Tam bir yersizlik yurtsuzluk hali bu bendeki… En son doktora tezimi bir il halk kütüphanesinde yazabildim. Bir sürü kitabıma rağmen afili poz verecek kitap dolu bir odam henüz yok, olacağını da sanmıyorum. Ama konu tam olarak bu değil. Mustafa Özbey ile uzaktan iletişim yollu tanışmam iki üç yıla dayanır. İpek Özbey’in sakin tutumu ve bilge duruşu çok hoşuma gider ekranda yakaladığım an dururum. En son ondan dolayı ekrana takıldığım anlardan birine denk geldi Genco Erkal söyleşisi de. Dikkatimi bir şey çekti. Üstat muarızlarına yaptığı eleştiriden bahsederken “Çoban” metaforuna karşı çıktığını, sürü olmayı reddettiğini söylüyordu. Karşı tarafın da (buna dair detayı bilmiyorum araştırma gereği de duymuyorum) “çoban” metaforunu dini argümanlar ve kitaplarla desteklediğini söylüyor ama “İslam” kelimesini hiç kullanmıyordu. Bunu biliyor muydu acaba yani İslam dininin kitabının da çobanlığa ve sürülüğe dönük ilişkilere karşı olduğunu. Efendim çobanlık metaforu Hıristiyanlık çıkışlıdır. Yani muharref İncil’de bunu görebilirsiniz. Kur’an bu çobanlık anlayışını şöyle reddeder:

“ Ey iman edenler! ‘[Râ‘inâ]!’ [*] (bize çobanlık et) demeyin, ‘[Unzurnâ]!’ (bizi gözet) deyin ve (söylenenleri) dinleyin! kâfirler için elem verici bir azap vardır.” (Bakara, 104)

Yani Genco Erkal çoban ve sürü ilişkisini ululayan dini kitaplar diyor ya doğrudur. Öyle dini kitap çok ama hepsi de mezhep, cemaat, tarikat ve uydurulmuş kliklerin, kitapları. Hani diyor ya (bu da Mahmut Kısa mealinden):

“Kitabı kendi elleriyle yazıp da, onunla servet, makam, şöhret ve benzeri basit çıkarlar elde etmek için, “Bunlar Allah’tan gelmiştir!” diyen kimselerin vay hâline! Ellerinin yazdığından ötürü vay hâline onların ve bütün o kazandıklarından dolayı, vay hâline

onların! İşte, bu yanlış anlayışın sonuçlarından biri:” (Bakara, 79)

Kur’andışı. İslamdışı demeye yetkim yok ama Kur’andışı diyecek meal ve tefsir okumalarım çok. Çünkü ben İpek Özbeylerin muhitinde çocukluk ve gençlik geçirmedim. Çok yanlış yaptım ama Genco Erkal’ın İpek Özbey’inde hazır olarak bulduklarını el yordamı ile tırnaklarımla buldum. Her şeyi başardım lakin bir “sürü” olamadım gitti. Lakin ömür de gitti… Gerçeği her nerede olursa olsun arama ve okuma azm ü iştiyakında olanlara selam olsun…
Dr. Onur AKBAŞ
[email protected]

YORUMLAR

  • 4 Yorum
  • Müzeyyen Genç
    2 yıl önce
    Siz hiç Onur Akbaş'ın konuşmalarını dinlediniz mi? O zaman anlarsınız satışlarındaki samimiyeti...
  • Nathalie Nathalie
    2 yıl önce
    Ama ben size hayranım...
  • Murat
    2 yıl önce
    Sen de yanlış yerde doğup büyüyenlerdensin desene coğrafya maalesef tam bir kader...
  • Hale Öztürk
    2 yıl önce
    "Tiyatro bilinci de bulunduğumuz ilçeden bir il merkezine gittiğimizde oluşacak durumda değildi. Zira aile erkekleri arasında adam yerine geçmenin birinci şartı iyi tüccar olabilmek, gözü açıklığın şartı da bağ-kurdan veya sigortadan karnesi olan birinin üzerinden bütün aileye ilaç yazdırabilmek mahareti ile ölçülürdü. Bu yanlış değil mi diye sorduğunda salak, beş vakit namazı sektirmediğinde iyi bir Müslüman olabiliyordun." Ne kadar çarpıcı ifadeler...Her şeyi öyle iyi anlatıyor ki...