Aşk tanımlaması güç bir kavram bana göre. Bu zorluk, aşkın özelliğinden kaynaklanıyor şüphesiz. Yine'de genel bir tanımlama yapmak gerekirse aşk; belli bir kişiye yönelik hissedilen kuvvetli tutku, güçlü sevgi duygusu denilebilir.
'Nörobilim Dergisini elime alınca 'Aşkın Nörobiyolojisi' başlığı ilgimi çekti.
'İnsan hayatında oldukça önemli yer tutan 'aşk'; öyle'ki çok eski tarihlerden bu yana pek çok kişi aşkı uğruna hayatından vazgeçmiştir. Bu denli güçlü bir duygu yaşanırken insan beyninde neler olup biter?
Beyin'de dopamin miktarında'ki artışın belli bir şeyin odaklanmasına ve amaca yönelik davranışların artmasına neden olduğu biliniyor.
Aşkın'da sevilen kişiye yönelik bir ilgi odaklanması olduğu düşünüldüğünde dopaminin bu işte parmağı olduğunu düşünmek zor değil. Dahası, motivasyon, ödül, enerji hali, uykusuzluk, soluk alma hızında artış, iştah azalması, dikkat ve haz sistemleri ile ilişkili olan dopaminin bu etkileri, aşkın insan üzerindeki etkileri ile örtüşmekte.
Söz konusu aşk olunca ortaya atılan binlerce teoriden söz etmek mümkün.
Elde edilen verilere yenilerini ekleyerek aşkın doğasına ışık tutulabilir ve bu konudaki bilgi kirliliğinden arınma şansına sahip olabiliriz. Bu belki'de ilişkilerdeki algılarımızı, partnerlerimizin davranışlarını ve ne istediğini, daha'da önemlisi kendi isteklerimizi ve isteklerimizin kökenini anlamamıza, bu doğrultuda olaylara yön verme konusunda daha fazla irade sahibi olmamıza olanak tanıyarak aşk ilişkilerine daha fazla 'farkındalık' katmayı sağlayabiliriz.'
Konu aşk olunca teorilerden bahsetmek bana biraz komik geliyor.
Gelin biz kestirmeden gidelim ne dersiniz? Diyelim'ki aşıksınız. Sevgiliyi görünce gözlerinizin içi güler, kalp atışlarınız hızlanır, belki yüzünüze bedeninize ateş basar, avuç içleriniz terler, bacaklarınız titrer, kimi zaman'da ne ileri gidebilirsiniz ne geri, değil'mi?
Söyleyin bu kalp macerası unutulur'mu? Unuttunuz'mu söyleyin?
Sevgilerimle.
YORUMLAR