Bülent Pelit

Bülent Pelit

Yeşilcam Anı
[email protected]

CİHANGİR HİKAYELERİ

08 Nisan 2019 - 11:20

Cihangirde oturduğumuz evin alt katında 75 yaşındaki Müzeyyen teyze ve kocası 80 yaşlarında Kral amca otururdu. Müzeyyen teyzenin ilk kocasından olma alkolik birde oğlu vardı, 55 yaşlarındaki Nihat içip içip gelip kapıda nümayiş yapar, Kral amca onu sopa ile kovalardı, Nihat'ın, Rum bir kadından olma evlilik dışı bir çocuğu vardı, bunu kapıdan bile içeri sokmazlardı, garibim çokta küçüktü zaten o zamanlar. Kral, emniyetten emekli Karadenizli bir amcamızdı. Müzeyyen Teyze ise yanılmıyorsam Şebinkarahisarlıydı. Bir gün, gene gürültü kıyamet, dedik Nihat geldi kapıya, Kral ona atarlanıyor. Bizim zil canhıraş bir şekilde çalmaya başladı saniyeler sonra, Müzeyyen teyze kapıda, kurtarın beni Kral öldürecek diye bağırıyor, biz kapıyı açtık, Müzeyyen'i içeri aldık. Kral aşağıdan bağırıyor, çocuğu kimden peydahladıysan git ondan al parayı or....pu. Kralı hiç bu kadar öfkeli görmemiştim, 80 yaşındaki adam aslan gibi kükrüyordu. Sonra işin aslını öğrendik. Bizim semtte bolca erkek arkadaşı olan bir hatun varmış. Bu ablamız bizim çaprazımıza düşen bir apartmanda jinekolog olarak muayene açmış bir doktorla anlaşıyor, sevgililerine diyor hamileyim, çoğu da evli barklı, zengin insanlar, kürtaj yaptırmam lazım, yüklü paralar alıyor, bebek falan yok tabi, yalan dolan, kimi inanmayanlar gelip eliyle parayı doktora teslim ediyor, kimi eline kadının. Doktora verilen para yarı yarıya kırışılıyor, diğeri direkt kadının cukkaya. Müzeyyen Teyzeye de, Kral normal şartlarda hiç para koklatmıyor emekli maaşından, Müzeyyen teyzede böyle kolay para olayını duyunca bende uygulayayım yolumu bulayım diyor, kral ben hamileyim bu yaştan sonra doğuramam kürtaj olmam gerek para ver deyince ters tepiyor ve kızılca kıyamet kopuyor.

Üst katımızda ise opera sanatçısı Sönmez Can ve annesi Melek hanım otururdu. Anne ağır bir İstanbul hanımefendisiydi, ancak alkole düşkünlüğü vardı, efemine bir yapısı olan oğluyla çok içki içtiğinde sıkça tartışırlardı, yani alt katta da üst katta da her zaman hareketlilik mevcuttu.

Ev telefonumuz olmadığı yıllarda, bize ulaşmak isteyenler onları arardı. Yıl 1977 ya da 1978, babamın Almanya'da olduğu bir zaman, yine onları aramış biz de babamla konuşmak üzere çıkmıştık evine.

Sönmez abi Devlet Tiyatrosu kadrosundaydı ama ayrıca çeşitli eğlence yerlerde birçok dilden şarkılar söylerdi, özel bir insandı. Hiç evlenmemişti. Evine çıktığımızda genç bir müzisyen vardı. Bende 12-13 yaşlarındayım, alelacele babamla konuştuk çünkü misafiri vardı, rahatsız etmemek adına kısa kesmeliydik. Misafirin elinde klasik bir gitar vardı, bir şeyler çalıyor, söylüyordu. Telefonu kapadık Sönmez abi bir şey ikram etmeden yollamazdı kimseyi. İlginç bir pasta, meyve suyu ve muz getirdi. Biz çekinerek oturttuk. Takdim etti misafirine, bunlar ailece sinemacı diye. Müzisyeni de bize tanıttı. Kayahan abiniz dedi. İleride büyük şarkıcı olacak ama şimdi şarkı söylediği yerde domates fırlatıyorlar dedi ve gevrek bir kahkaha attı. Misafir "aman Sönmezciğim sana da bir şey söylenmiyor, çocuklar geçen bir dinletide beğenmediler beni sahneye domates fırlattılar Sönmez onu söylüyor" dedi. Kendi aralarında şakalaştılar. Kayahan'ı ilk ve son görüşümdü. Sonraları çıkış yakaladı, ünlendi. Sönmez abi vasıtasıyla selamlarımızı iletiyorduk. Yalan Dünya.

YORUMLAR

  • 0 Yorum