Bülent Pelit

Bülent Pelit

Yeşilcam Anı
[email protected]

YEŞİLÇAM'IN MUHABBET TELLALI ZURNİK

01 Temmuz 2019 - 08:40

Yirmili yaşlardayım, yoğun stüdyo hayatım var, hafta sonları bir gün bile kendimize zaman ayıramadığımız tempo’da çalışıyorum. İçine kapanık bir yapım var, öyle internet, cep telefonu gibi teknoloji daha icat olmamış, en büyük eğlencemiz, stres atacağımız yer Galatasaray maçları. Üst katımızdaki film şirketi, özellikle akşamları çok hareketli bir yer, saz ekipleri, güzel güzel kadınlar haftanın belli günleri bizim merdivenlerde boy gösteriyor. Biz sadece baktığımızla kalıyoruz. Beyaz saçlı, kısa boylu yaşlıca bir adamın önderliğinde yaşanıyor bu hareketlilik, öğreniyorum ki adı zurnik, Türkiye'nin en ünlü kadın tellalı. Adını önceden sıkça duyduğum biri. Film şirketimize gidip gelenlerin sohbetleri içinde, bulunduğum setlerde ismi eksik olmuyor. Kimi dalga geçerek, kimi hayranlıkla telaffuz ediyor Zurniği. Hatta Sadettin Erbil ve Gülen Kıpçak bir stüdyodan bir stüdyoya yetişmek üzere birlikte yürürlerken ara sokakta karşılaşıyorlar, Sadettin ağabey muzip bir şekilde elini öpüyor, Gülen abla da soruyor kim bu beyefendi diye, O da babam diye cevaplıyor, Gülen abla da, saygı gereği elini öpüyor Zurniğin elini, Sadettin ağabey için yıllarca mizah malzemesi çıkıyor bu vesile ile.

Gerçek adı Berç Güler olan Zurniğin kartvizitinde şöyle yazardı “Üzüntüyü bırak yaşamaya bak, Adamını bul”

Yeşilçam’da adeta bir efsane idi, iyi bir dansçı olduğu söylenirdi, hatta bir yarışmada birinciliği de varmış. Türk sinemasının düayen yazarı, arşivcisi Agah Özgüç ağabeyimiz bir köşe yazısında, zurniğin ağzından şöyle ilginç bir anekdot paylaşmış onunla ilgili.

"Dört kişi kumar oynuyoruz. Masada sinemadan tanınmış adamlar var. Bana çok güzel kağıtlar geliyor. Habire kazanıyorum. Biri, amma kağı akıyor pezevenge diyor. Öteki, Yeter be pezevenk diyor. Şöyle kafamı kaldırıp yüzlerine baktım. Anladılar; sustular. Nikahlı karılarını yıllarca satmıştım. Ben, neler gördüm geçirdim. Öyle oldu ki, evli çiften kadını biriyle, erkeği biriyle aynı otelde buluşturdum da ruhları duymadı.

Kısacası Zurnik Türk sinemasının karakutusuydu. Birçok sinema yıldızı onun sermayesi olarak piyasaya girmişti. Tüm sinemanın kodamanlarına Zurnik servis yapardı çünkü. Arada senaryo yazarlığı yaptığı da rivayet edilir, birkaç filmde de kendi karakteri ile oynamış, ilginç kompozisyonlar yaratmıştı. İşte böyle birini canlı olarak keşfetmiştim, yıllar sonra. Girişteki kahve de sıkça rastlıyordum, ya tavla oynarken, ya da sağa sola telefon ederken, kendi kendine fal bakarken denk geliyordum. Çaktırmadan ben de muhabbet kurup samimi oldum, tavla oynamaya başladık, arada telefon geliyor oyunumuz kesiliyordu ama olsun, hedefe yaklaşıyordum, beni sevmişti evlat diyor başka bir şey demiyor, geçmişten babamı da iyi tanıyor, arada bahsediyor, zaten tanımasa şaşardım. Bir pundunu bulup utana sıkıla derdimi açtım, yaşımı sordu, yirmi iki dedim, gülerek otuz yaşın altındakilere servis yapmıyorum dedi. Ciddi misin abi dedim. Hiç şaka yapar bir halim mi var dedi kendine has konuşmasıyla, hayal kırıklığına uğramıştım. Ama karşımda ilkeli biri vardı, kendisiyle dost olan birine bile o prensiplerinden taviz vermiyordu. Saygı duydum, muhabbetimiz yıllar içinde devam etti, lafın özü kadın tellalı bile olsanız bir ilkeniz olsun.

YORUMLAR

  • 0 Yorum