Bülent Pelit

Bülent Pelit

Yeşilcam Anı
[email protected]

REJİSÖRÜN YATAK ODASI

04 Mart 2019 - 10:35

Mesleğim sürecinde sıkça karşılaştığım bir sorudur “Rejisörün yatak odası” Yılların şehir efsanesi bir söylem. 1975 yapımı aynı adı taşıyan bir filminde yapılmasıyla iyice halkın içine inmiş, içinde hayranlık, aşağılama bilumum bütün duyguları içeren merak konusu. Filmin yönetmeni Müjdat Saylav, senaristi Ali Fuat Kalkan, aslında Orhan Kemal’in Kötü Yol adlı romanından uyarlama, ilk erotik denemelerden biri. Filmin oyuncularından Karaca Kaan ile Müjdat Saylav’ın yıllar süren büyük aşkları da bu sloganı taçlandırıyor aslında. Askerlik boyunca en çok yaşadığım sorunlardan biri de, bazı üst rütbeli ama cahil kalmışların benden sürekli, “yönetmen bey, hele şu rejisörün yatak odasını bize bir anlat “ demeleriydi. Ben, ne kadar “yok öyle bir şey “ desem de, aşağılayıcı bir şekilde ısrar ederlerdi, hatta biri yirmi mekik, şınav çekme cezası verdiğinde, Kemal Sunal’ın bir filminde arkadaşlarına yalan yanlış anlattığı aşk hikayeleri gibi, bende hikayeler uydurdum, böylece o baskıyı üzerimden atmış oldum. Ben anlattıkça onlar sanki kendileri yaşıyormuş gibi mutlu oluyorlardı. Senaryo yazarken takıldığımda rahmetli annemin bir motivasyonu vardı “oğlum kalem elinde, yalan dilinde yaz gitsin” o gazla yazdım gittim. Asıl konuya gelecek olursak demem o ki, cinsellik konusunda kabul edelim ki, istismara en müsait meslek dalı filmciliktir. Ama çevreyi gözlemlediğimde, tanıklık yaptığım onlarca meslektaşımdan izlenimim en masum yine de onlar.

On beş yaşlarında bir konfeksiyon atölyesinde ara ütücü olarak çalışırken, aynı binanın içinde başka bir katta olan patronun yanına gitmem gerekti, kapı açıktı içeri gayri ihtiyari süzüldüm, patron bir overlokçu, bir makineci kızla uygunsuz vaziyetteydi. Orada kızlar alacakları bir haftalık yada diğer ufak tefek katkı adına, patronun tacizlerine boyun eğiyorlardı. Hemen hemen her sektörde bu kirlenmişlik mevcut. Biraz gücü olan, o gücünü cinsellik adına fütursuzca kullanabiliyor. Sevgili yaptığı sekreterini, milletvekili yapacak kadar gözü dönmüş, insanlar yaşıyor bu topraklarda. Uğruna koltukların gittiği yasak aşklar. Sığındıkları yurtlarda, kuran kurslarında tacize, tecavüze uğrayan çocuklarımızı duyuyoruz üzülerek, kahrederek. Cezaevleri, islahevleri ve benzer yerlerde, erki elinde bulunduran bazı kansızların, gücünü aşağılıkça kullandıklarına şahit oluyoruz. Siyasetçiler arasında kasetler uçuşuyor, güvenilir sanılan bir belediye başkanının yanında çalışanlar biriyle kaçamakları süslüyor sütunları. Büyük zengin vatandaşların öldükten sonra, miras paylaşımında ortaya çıkan sevgilileri, gayri meşru çocukları büyük aile facialarına, cinayetlere sebep oluyor. Köylerde, kasabalarda, şehirlerde bu çürümüşlük almış başını gitmişken,üçüncü sayfa haberleri, “yok artık daha neler” ile doluyken, bir ülke düşünün magazin haberleriyle tatmin oluyor, bilinç altında ahlaksızlığını oradan besleyip, olağanlaştırmaya çalışıyor. Laf sırası geldiğinde de “artist, rejisörün yatak odası, bunların hepsi tiyatro, senaryo, montaj” gibi sözler kullanarak, kendi açmazlarını, kolay lokma gördükleri insanlara yıkıyorlar. Ne meslek seçmişiz be.

YORUMLAR

  • 0 Yorum