Bülent Pelit

Bülent Pelit

Yeşilcam Anı
[email protected]

ŞİZOFREN HALLERİ

26 Nisan 2019 - 08:26

Bir çekim günü, muhtemelen taksimdeki evde sabahı ettiğimden, hareket saatinden yaklaşık bir saat önce AKM'nin, yani toplanma yerinin önüne ulaştım. Çok erken olduğu için tek tük kişi var, içinde senaryo olan çantayı bir kenara koydum, tost, çay, aldığım gazeteleri okumaya başladım, derken biri yaklaştı.” Hangi seti bekliyorsun?” diye sordu,”alacaklar beni buradan” diye savuşturmaya çalıştım, cevabım karşısında geri vites yapmadı, yeni bir hamle ile sorguya devam etti.”Figürasyon musun?” diye sordu. Şimdi hayır desem, mevzu uzayacak “evet” dedim. Gaz kesmedi “hangi ajans” diye sordu. “Ajansım yok, sette bir arkadaş tanıyorum o çağırdı geldim” dedim. “Bir çay ısmarlasana bana” diye çöktü karşıma. Ocakçı saniyesinde çayı getirdi. Bizimki hararetle devam ediyor bu arada. Piyasada herkesi tanıdığından, istersem beni en büyük yapımcılarla, yönetmenlerle tanıştırabileceğinden dem vurdu. Kendisinin bağlı bulunduğu ajansları anlattı, “hiç boş vaktim yok herkes benim peşimde” diye ekledi. Ben cevap vermiyorum, o ha bire sallamaya devam ediyor. Arada adımı sordu, savuşturdum. Konuşmanın arasında Silahların Gölgesinde dizisinde oynayacağını ifade etti. Birden zınk diye kaldım, çünkü bahsettiği şey, az sonra bizim toplanıp çıkacağımız işti. Ve çekimde böyle bir tip yoktu. Ben bozuntuya vermedim, o hala devam ediyor, “dizinin yönetmeni Bülent Pelit, çok iyi arkadaşım, daha doğrusu kankam, seni sevdim istersen sana da bir rol ayarlarım” dedi. “Sağ ol ben öylesine geldim, arkadaşımın setine bir bakıp gideceğim” dedim. Baktı atış serbest damardan devam etti, “Bülent, yani dizinin yönetmeni aslında yaramaz adamdır, arada ibneliği tutar, ama benden çekinir, ondan iyi geçinmeye gayret eder”.Tam daha çok coşup atmaya son sürat devam edecekken, ekip ufak ufak damlamaya başladı, asistan arkadaşlardan biri geldi, “merhaba hocam” dedi, bende “merhaba” dedim, vatandaş hocam lafıyla bir irkildi, AKM'nin sinyalci müdavimi Zühtü'de “ya Bülent abi bir çay ısmarlasana” dedikten sonra, bizim dallama olaya vakıf oldu, on saniye içinde toz. O zamanlar facebook falan muhabbeti yok, bu tip şizofrenler arada bir çıkardı karşımıza ama sosyal medya sonrası bu manyaklardan gına geldi. Eski Yeşilçam, AKM delilerine fitim, en azından yalanları, palavraları, halüsinasyonları deşifre olunca tabanları yağlamayı biliyorlardı. Facebook delileri uğraşmak mı? Aman Allah korusun. Hiç biri gaz kesmeyi bilmiyor. Hele bir tanesine denk geldim Yılmaz Güney'in oğlu diye facebook'ta hesap açmış ve utanmadan da oğluYılmaz'ın küçüklük fotoğraflarını kendi fotoğrafları gibi paylaşmış, Altına da babam Yılmaz Güney diye yazmış. Güler misin ağlar mısın? Allahım sen aklıma mukayyet ol. İnsanlar nasıl bu kadar uçuyor. Geçen biri de hababam sınıfının gülen küçük çocuğu bacaksız diye dolaşıyordu, Tuncay Akça'yı yemiş beş dakikada. Ege bölgesinde de ben kurtlar vadisindeki güllüyüm diye boy gösteren biri var, işin tuhafı bir yalan uyduruyorlar ve o yalana kendileri de inanıyor.

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Mustafa Özkan Özbey
    4 yıl önce
    Hayatının yönetmeni esas tecrübe yaşanmışlıkların