Bülent Pelit

Bülent Pelit

Yeşilcam Anı
[email protected]

VAY BAŞIMA GELENLER

27 Haziran 2019 - 11:22

2005 yılında Silahların Gölgesinde işini çekerken, Karadenizli bir vatandaş, şu an ismini hatırlamadığım birilerinin vasıtasıyla sete geldi,” hem arabamla prodüksiyona yardım ederim, hem oynarım” diye işe başladı. Uzaktan çok saygılı gözüken biri, ne söylesem “tamam hocam, ben hazırım hocam” modunda. Ekibe işe yarayan, sorunsuz birinin katılması, işin ahenginin bozulmaması için çok önemli. Bir kabadayının fedaisi rolünde de sırası geldikçe boy gösteriyor. Ama sürekli arkamda” benim de başrollerim var” diye kılçık atıyor. Bir iki duymazdan geldim, bu ekibe entegre oldukça sıkça başrol oyuncusu olduğunu sayıklamaya devam ediyor. Artık dayanamadım “ne diyorsun kardeşim bana ne sen başrol oyuncusu isen, kim seni başrol oynatıyorsa oraya git” dedim. Bu anında geri vites yaptı,” hocam size saygım sonsuz, ne derseniz o olur” dedi bir süre başrol lafını ağzına almadı. Ama ben bunun fırsatçı tavırlarını mimledim, arada o gruptan biri dayak yemesi gerekiyorsa, bunu dövdürüyorum, bu kendi kendine çekimlerden sonra söyleniyor,” ha ben bunu hoca bıraksa un ufak ederim” içinden birde amk ekliyor, tabi bunları hep kendi şivesi ile söylüyor.

Bir taraftan çekim bir taraftan da kurguyla uğraşıyoruz bu arada, kurgudayken Elmadağ'daki ofisimize bu oflaya puflaya geldi, artık kararlı kendisinin bir başrol oyuncusu olduğunu bana ispat edecek, elinde birkaç tane vcd kutusu, kutuları bana doğru sırıtarak uzattı, " ha bak inanmamıştın bana başrol filmlerimin sidileri", baktım, kapak fotoğrafları çıplak kadın kaynayan kayıtlar, kurgucuya uzattı birini "al takta hocam görsün benim nasıl oyuncu olduğumu" diye bayağı bir gerindi. Kurgucu arkadaş taktı bilgisayara, jenerik akıyor, ismi çıktı,” aha da başrolde ben” dedi, artık bir çocuk gibi şen, bana baş rolde oynadığını göstermişti, kafadan bunun bir yatak sahnesi, bu bir beyaz donla, artık nereden bulunduğu belli olmayan bir hatunla yatakta,” nasıl güzel oynuyor muyum hocam” diye, benden teyit istedi, bilgisayarda yürüyen filmi durdurdum, çıkarıp tekrar kutusuna koydum, kurgu yaptığımız yerde yedi sekiz kişi vardı, kutunun üstünde umuma açık yerlerde gösterilemez yazıyordu,” bak dedim burada ne yazıyor, umuma açık yerlerde gösterilemez, al sen bunu götür evinde seyret”. Bu hala üsteliyor “beğenmedin mi yani oyunculuğumu hocam” diye. Baktım kafa kalın, uzatırsam başıma iş alacağım, o sırada çalan cep telefonuyla yanından uzaklaştım. Bu yanındakileri söyleniyor, “garibanız ya hoca bizi beğenmiyor, başkalarına veriyor başrolü”. BAŞROLÜ BATASICA.

1991 yılı Kan Kardeşler adlı filmi çekiyoruz. Ünsal Emre, Nuri Tek, Leyla Somer, Sırrı Elitaş, Mesut Engin, Meltem Berent, Hidayet Pelit, Nazan Ayas oynuyor. Bir pavyon sahnesi, pavyon patronu Sırrı Elitaş, Leyla Somer şarkıcı. Yirmi kadar figüran var. Reji asistanı rahmetli Berkant İlhan'a” figüranları masalara yerleştir” dedim. SS subayları sertliğinde milleti masalara oturttu, ben de uzaktan izleyip gülme krizindeyim, her şeyin eğlenceli olduğu yıllar. Çekimler başladı, figüranların içinde 60 yaşlarında sarışın, kupkuru altın olan dişlerini sırıtarak herkese göstermek isteyen bir tip var. Kamera diyorsun, masasındaki diğer figüran kadına saldıray pozisyonu, kesiyoruz çekimi, “beyefendi kendi kendinize mizansen yaratmayın, ben size hanımefendiye saldırı komutu verdim mi? muhabbet edeceksiniz aranızda”. Bu “tamam hocam “ diyor, kamera dedikten sonra yine aynı terane, öfke ile gittim yanına oturdum, suratına baktım, altın dişlerini bana gösterdi, “güzel oldu değil mi hocam” dedi bana. “Tamam. Mizanseni değiştirdim, kadınla konuşmuyorsun bile sadece sahneyi izle, arada alkışla” dedim, “ tamam hocam” dedi. Güç bela o açıdaki planları çektik, zaviye değiştirdik, ışıklar yeni yerlerini alırken, yanıma çöktü,” nasıl çok başarılıyım değil mi hocam?” dedi, sertçe baktım suratına, Berkant abi imdadıma yetişti,” hadi nerede oturduğunu kaybedeceksin, geç yerine” diye uyardı. Işıklar bitti, diğer açıdaki planları çekmeye başladık, baktım herif oturduğu masadan kalkmış, kameranın tam önünde başka bir masaya oturmuş. Ben fark ettim, !Berkant abi bu herif burada oturuyordu yerini değiştirmiş” dedim, Berkant abi bir ayağı sekmesine rağmen uçarak gitti, uzun perçemini eliyle geriye atarak, “sen bize kazık mı atacaksın kardeşim” dedi. Adam gözüyle beni arandı, “hocam hani pavyonda bir kadını beğenmeyince, başka bir kadınla kons yapılır ya, bende öyle yapayım dedim”, kalktım yerimden bir kafa gömeyim dedim adama, görüntü yönetmeni rahmetli Dinçer Önal abi müdahale etti, benim hamle yapmamı engelledi, adama seslendi, “soytarılık yapma geç yerine” dedi. Adam eski yerine oturdu, yanındaki kadına diyor bende duyuyorum, “bunlar yanetman ama bir şey bilmiyor”. Pavyon patronunu oynayan Sırrı ağabey ile göz göze geldik, garson Yunus Yakışıklı, mini bir toplantı yaptık, mizanseni değiştirdik, herifi zapt etmek na mümkün çünkü, bağlantısı da var, adama” bak rolünü açıyorum, sen büyük yeteneksin” dedim, altın dişlerini gösterdi, “sağ ol hocam” dedi,” şimdi ilk yaptığın gibi yanındaki hanımefendiye sarkıyorsun, garson gelip seni, patronla beraber atacak” dedim, bu anlamadı başına geleceği, biz motor der demez, baktık kurulmuş bir robot gibi kadına sarıldı, Yunus ağabey hemen daldı, bunun yakasından tutup kaldırdı, Sırrı geldi, rahmetli küfürbazdı birazda, “anasını avradını si...min çocuğu” diye okkalı bir tokat koydu, bizim figüran neye uğradığını şaşırdı, Yunus Yakışıklı ağabeyde bir tekme çıkardı, bu başladı “ne vuruyorsun yahu, bunlar gerçek vuruyor “demeye kalmadan Sırrı Elitaş ağabey derdest attı kapıya

YORUMLAR

  • 0 Yorum